Kelime anlamı olarak, “Astroloji”;  “Astro” sözcüğü gezegen ve Logos’tan türemiş olan “loji” sözü de mantığı ifade eder.
Biz sürekli hareket halinde olan, Samanyolu Galaksi’sinde ki Güneş sistemine ait “Dünya” adlı gezegende yaşıyoruz.
“Yukarıda ne varsa; aşağıda da o vardır!” sözünden yola çıkarak; tüm evrenin Makro’dan Mikro’ya içimize doğru yolculuk yaptığımızda, atomlarımıza kadar sürekli aynı şekilde hareket halinde olduğumuzu gözlemleriz…
Aynı semazenlerin dönüşüne de benzetebilirsiniz bu hareket hali.
İşte gökyüzünde ki gezegenlerde sürekli dönerler. Hem kendi etraflarında, hem de izledikleri yörüngeler üzerinde…
Güneş sistemimizde bulunan gezegenler, uydular, yıldızlar ve astroidler çağlar boyu insanlığın dikkatini çekmişlerdir. Dolayısı ile en eski gökyüzü ilmi olan astroloji; içinde barındırdığı felsefe , mitoloji, geometri ile günümüz bilimlerinin ilk temellerini atmıştır.
Astroloji de her insan yeryüzüne gelirken, ilk nefes aldığı an kişinin doğum saati olarak kabul edilir. İnsanoğlu o ilk nefes aldığı an gökyüzünde gezegenlerin, yıldızların ve astroidlerin konumlarına göre şekillenen bir gökyüzü haritası ortaya çıkar.
Bu harita (natal) doğum saatine ve doğdukları yer konumuna (şehir-enlem/boylam) göre; her insanda farklı çıkar.
Aynı yerde, aynı saatte doğan ikizler bile arada ki birkaç dakikalık fark ile farklı haritalara sahip olurlar. Çünkü her iki nefes alma anı arasında ki süre içinde Dünya Güneş çevresinde birkaç dakika ve kendi ekseni etrafında birkaç derece daha yol alacaktır.
Nasıl parmak izlerimiz birbirinden farklıysa; doğum haritalarımız da gezegenlerin haritalarımıza iz düşümleri de birbirinden farklı ve kişiye özel çıkacaktır…
Kısaca “Astroloji”, içinde bulunduğumuz güneş sistemine göre “yermerkezli” (dünya merkezli) doğum haritamızın okunma sanatıdır. Bir semboller disiplinidir.
Nasıl müzik; kendini ifade etmek için notaları, matematik kendini ifade etmek için sayıları kullanıyorsa; astroloji de kendini ifade etmek için “sembolleri” kullanır.
İşte haritamızda ki; bu sembollerin okunma diline “astroloji” diyoruz.
İnsan evren’in bir minyatürüdür. Macro ile micro düzen hep iç içedir ve sürekli hareket halindedir.
Hepimizin “öz burcu” doğum haritamızda güneşimizin düştüğü burçtur. Öz burcumuz, bilinçli “ben”i anlatır.
Öz burcumuz kadar, doğduğumuz gün, doğum saatimize göre şafak vaktine denk gelen güneşin ufukta yükselme anına denk gelen burç, bizim yükselen burcumuzdur. Yükselen burcumuz bizim, başkaları tarafından nasıl görüldüğümüz ve bizim dış dünyayı nasıl algıladığımızla alakalıdır.
Yine haritamızda “Ay”ımızın denk geldiği burç ise; bizim duygusal dünyamızı, bilinç altımızı, kontrol edemediğimiz yanımızı ve duygusal olarak beslendiğimiz durumumuzu anlatır.
Işıklar olarak adlandırdığımız Güneş ve Ay kadar haritamızda önem taşıyan tüm diğer gök cisimleri (gezegenlerin, sabit yıldızların ve astroidlerin) haritamızda evlere ve burçlara denk gelirler. Ve haritamıza anlam kazandırırlar.
Dolayısı ile bu iz düşümleri haritamızda bize; kendimizi, öz benliğimizi, duygusal dünyamızı, dünyanın bizi algılayışı ve bizim onu nasıl algıladığımızı, maddiyatımızı, yakın çevre ve sosyal çevre ilişkilerimizi, ailemizi, flörtlerimizi, çocuklarımızı, hobilerimizi, yeteneklerimizi, sağlığımızı, eşimizi, eğitimimizi, kariyerimizi, umutlarımızı ve düşmanlarımı anlatırlar.
Dolayısı ile Astroloji bize, sadece güneş’imiz denk geldiği öz burcumuzdan çok daha fazlasını anlatmaktadır.
Eski antik çağlarda Dünya’dan Güneş’in hareketleri takip edilerek, gece ile gündüzün yılda 2 kere eşit olduğu bulunmuştur. Gece ile gündüzün eşit olduğu 21. Mart, baharın başlangıçı (Koç) ve 23 Eylül sonbaharın başlangıcı (Terazi) olarak kabul edilmiş ve böylelikle “Ekinoks”lar belirlenmiştir.
Dünyamızı çevreleyen Gökküremizin 360 derece olduğu düşünülürse; bu 12 eşit parçaya ve her biri 30 derece olan bu alanlara “burçlar” deriz.
On iki dilimi (burçu) temsil eden ve gökyüzünde bizi çevreleyen bu burçlar kuşağına “Zodyak” diyoruz.
Eski çağlarda bu takım yıldızlarına sembolik isimler verilmiştir. Bunlar sırasıyla: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık olarak adlandırılmışlardır.
Bir yıl içinde dünyadan bakıldığında yaklaşık 30 günde bir, Güneş başka bir “takım yıldızının” önünde gözükür. Böylelikle 1 yılda Dünya’dan bakıldığında 12 ayrı burç; Güneş tarafından ziyaret edilmiş olur. Böylelikle 12 ayrı burcu ifade eden, zaman dilimleri yaşanmış olur.
 “Ben Aslan” burcuyum demek; "Ben doğduğumda Güneş Aslan burcunun önünde gözükmekteydi." demek oluyor.
Bu nedenle “Güneş Burcumuz” aynı zamanda öz burcumuz demektir.
Yine bu gökküre 12 eşit parçaya bölünür ve her dilim 1 ev olarak alınır . 1den 12’e kadar her eve bir burç denk gelir.
Harita okurken bize yol gösteren ; evler, gezegenler ve açılar şu şekilde önümüze ışık tutarlar.
Evler: olayların geçtiği alanları,
Gezegenler: olayları harekete geçiren güçleri,
Açılar: olayların hangi yönde gelişeceğini,
Bundan başka gezegenlerin karekteri ve birbirleri ile yaptıkları açılar da önemli rol oynarlar.
İlk bakışta hiçbir şey ifade etmediğini düşündüğümüz bu “semboller dili”, içinde barındırdığı disiplin ile adeta bize konuşur.
Bu dili öğrendiğinizde; hayata karşı bambaşka bir bakış açısı kazanır, bize gidebileceğimiz yola ışık tutan” gezegenlerimizin izlerini süreriz.
Bu gizemli yolculukta buluşmak dileği ile,
Sağlıkla.