KOLAY OLMAYACAK, AMA BU OYUN MUTLAKA BİTECEK!

Teröre karşı güney sınırlarımızın heriki yanında da kararlı adımlar atıyoruz; terörü bitireceğiz.

40 yıldır bitirilemeyen terör elbette 40 günde elbette bitmez, ama bitireceğiz! 

Bu toprakları vatan bellemişsek, bitirmek zorundayız. Çünkü, Güneydoğu illerimizde özerk bölge oluşturma kalkışmalarının yanı sıra, büyük şehirlerimizde peşpeşe yaşadığımız canlı bomba eylemleri basit birer terör eylemi değil, “terör” kamuflajı altında birliğimizi bütünlüğümüz hedef alan çok boyutlu organize saldırılardır. 

Terörü bitirmek sanıldığı kadar zor değildir; terör örgütünün arkasındaki dinamikleri ve hedeflerini milletimize ayrıntılı olarak, açık açık anlattığımız gün, anlatabildiğimiz dakika terör biter. Terör örgütleri tabanda taraftar bulamadığında yaşayamazlar; bitip tükenirler. Bu aşamada bilmemiz gereken en önemli şey, terör örgütünün gerçek kimliğidir; yani, aslında kimlerle savaştığımızdır.  

Teröre karşı güney sınırlarımızın heriki yanında da kararlı adımlar atıyoruz; terörü bitireceğiz.

40 yıldır bitirilemeyen terör 40 günde elbette bitmez, ama bitireceğiz! 

Bu toprakları vatan bellemişsek, bitirmek zorundayız. Çünkü, Güneydoğu illerimizde özerk bölge oluşturma kalkışmalarının yanı sıra, büyük şehirlerimizde peşpeşe yaşadığımız canlı bomba eylemleri basit birer terör olayı değil, “terör” kamuflajı altında birliğimizi bütünlüğümüz hedef alan çok boyutlu organize saldırılardır. 

Terörü bitirmek sanıldığı kadar zor değildir; terör kararlı ve bilinçli bir mücadeleyle, zigzag çizmeyen politikalar uyguladığında kolayca noktalanır. 

Terör ne zaman ve nasıl biter, biliyor musunuz?

terör örgütünün arkasındaki dinamikleri ve hedeflerini milletimize ayrıntılı olarak, açık açık anlattığımız gün, anlatabildiğimiz dakika terör biter. Terör örgütleri tabanda taraftar bulamadığında yaşayamazlar; bitip tükenirler. 

Bu aşamada bilmemiz gereken en önemli şey, terör örgütünün gerçek kimliğidir; aslında kimlerle savaştığımızdır.  

Geçtiğimiz gün Atatürk Havaalanı’nda üç canlı bomba tarafından gerçekleştirilen katliam da gösteriyor ki, Türkiye çok yönlü, çok uluslu bir saldırıyla bir terör saldırısıyla karşı karşıyadır. Türkiye kendisini 1200 kilometrelik güney sınırları boyunca kuşatacak ve Ortadoğu coğrafyasından soyutlayacak olan “Kürt Koridoru” görünümlü ABD/İsrail Koridoru’na karşı direndikçe, şiddeti giderek artan terör saldırıları yaşamaktadır. 

Irak ve Suriye coğrafyasında yaşayan insanlarla çok güçlü tarihi ve kültürel bağları olan Türkiye, I. Körfez Savaşı’ndan (1991) başlayarak Ortadoğu denkleminin dışına itilmek isteniyor. Ortadoğu’da, eski Osmanlı coğrafyasında kurulmak istenen İsrail merkezli bir enerji imparatorluğuna uygun bir demografik iklim oluşturuluyor; Türkmenler terör örgütleri militanları tarafından katlediliyor, yüzlerce yıllık yurtlarını terk etmeye zorlanıyorlar, Yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimlerinin adları değiştirliyor. I. Körfez Savaşı’ndan bu yana gerçekleştirilen çeşitli operasyonlarla, Ortadoğu’dan Türk varlığı bilinçli olarak silinmek isteniyor. 

Ortadoğu coğrafyasında, beş milyon canımızın katledildiği yeni bir Balkan faciası yaşamaktayız. Türkiye’nin doğusundan Akdeniz’e uzatılmak istenen “Koridor”la, Anadolu Türkleriyle Ortadoğu’daki Türk varlığı arasına duvarlar çekilmek isteniyor.  

Yaşanalar sürpriz değil. SSCB’nin dağılmasının hemen ardından tanık olduğumuz I. Körfez Savaşı (1991) sonrasında 36. Paralel boyunca bölünen Irak’ın kuzey parselinde bağımsız bir devlet kurma çalışmalarının, 2003 Irak işgali sırasında Türk yerleşim birimlerinde tapu ve nüfus kayıtlarının yağmalanarak yakılmasının, 2011’de başlayan Suriye krizinde Rusya ve İran’ın Esat’a güçlü destek vermelerinin nerelere uzanacağını bilmek kehanet değildi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri dikkatli okuyan, gözlemleyen ve yorumlayabilen herkes gelecekte yaşanacakları kolayca görebiliyordu. Suriye’de, ABD ile Rusya arasında yaşanan paylaşım kavgasının, “Kürt Koridoru”nun Akdeniz’e ulaşmasını engelleme çabalarının ne çapta bir kriz üretebileceğini ve bu krizin hangi bölgelere yöneleceğini, hangi ülkeleri vuracağını da görebiliyorlardı.

IŞİD VE PKK/PYD ORGANİZE TERÖR ÖRGÜTLERİDİR

Irak ve Suriye’de olup bitenleri, El Kaide uzantısı IŞİD/DEAŞ ve PKK/YPG terörünü değerlendirirken, konuyu yalnızca terör çerçevesinde ele alamayız. Konuya dar çerçeveden bakarsak, inandırıcı bir sonuca varamayız. Irak ve özellikle Suriye’de yaşananlardan, büyük şehirlerimizde peşpeşe gerçekleştirilen eylemlerden de anlaşılıyor ki, bu örgütler yalnızca terör örgütü değil, terör eylemleri gerçekleştiren organize suç örgütleridir. 

IŞİD/DEAŞ ve PKK/YPG gibi eylemleriyle bölgesel ve küresel çapta ses getiren terör örgütleri, arkalarında çok güçlü bir devlet desteği olmadan bu tür eylemleri asla gerçekleştiremezler. Ortaya çıktığı günden bu yana, IŞİD’DEAŞ’ı konu alan yazılarımızda, bu örgütün bir terör örgütü aklıyla değil, bir devlet aklıyla hareket ettiğini belirtmiştik. Bazı konularda bağımsız hareket ediyormuş gibi görünse de, sonuçta taşeron bir örgüttür. Arkasında çok güçlü bir devlet desteği olmayan bir örgütün, iki süper gücün kıyasıya bir paylaşım kavgası yaşadıkları Suriye’de varlığını sürdürebilmesi mümkün müdür? 

Bu açıdan bakıldığında, bu örgütlerin ne devletler arası hesaplaşmalarla, ne yasalarla, ne anayasa ile, ne demokratikleşme paketleriyle ne de çözüm süreçleriyle doğrudan ilgileri olmaz. Terör örgütlerinin vitrinlerindeki söylemler, arkalarındaki güçlerin hedeflerini hayata geçirmelerini kolaylaştıracak isteklerdir. 

Artık açıkça görülmektedir ki, günümüzde terör örgütleri, büyük devletler arasında sürdürülmekte olan vekalet savaşlarının argümanlarıdır. Büyük devletlerin, hedeflerine ulaşabilmek için yaptıkları katliamlar, insanlık dışı uygulamalar nedeniyle dünya kamuoyu önünde sorgulanmaktan kurtulmak amacıyla kurguladıkları örgütlerdir. 

IŞİD/DEAŞ Ortadoğu’da, Irak ve Suriye’de İngiltere büyüklüğünde bir coğrafyayı kontrolü altında tutabilmektedir. IŞİD/DEAŞ, Suriye’de kıyasıya bir paylaşım savaşı sürdürmekte olan dünyanın iki büyük silahlı gücüne, ABD ve Rusya’ya rağmen varlığını sürdürebilmektedir. Bu tablo, terör örgütlerinin, büyük devletler tarafından organize edilen birer kurgu olduklarının en net, en çarpıcı örneğidir.

Bu organize suç örgütleri efendilerinin hedefleri, çıkarları, plan ve programları çerçevesinde hareket ederler. Eylemlerinde ve söylemlerinde kullandıkları argümanlar, verdikleri mesajlar da “sahibinin sesi”nin yankılanmalarıdır. 

Güneydoğu coğrafyamızda yaşamakta olduğumuz terör olaylarını bu çerçevede değerlendiğimizde, görmemiz gereken gerçekleri daha net görebiliriz. 

ASLINDA KİMLERLE SAVAŞIYORUZ?

Yıllar önce kurgulanan ve bugünler için beslenip büyütülen terör örgütlerinin ülkemizin birliğini, bütünlüğünü hedef alan ve Türkiye’yi bir takım ödünler vermeye zorlayan hamleleri nedeniyle tehlikeli, zorlu bir süreç yaşamaktayız. 

Suriye sınırımızın ötesinde, kantonları birleştirilmesiyle ABD/İsrail koridorunun Akdeniz’e uzatılması operasyonları, Güneydoğu illerimizde özerk bölgeler oluşturma girişimleri, büyük illerimizde gerçekleştirilen canlı bomba eylemleri ve canlı bomba üreten adacıkların, sırtımıza büyük ekonomik ve sosyal sorunlar yükleyen mülteci sorunu birbirinden bağımsız konular değildir. 

Bu aşamada, kurgulanan “Büyük Oyun”un tarihi boyutunu, destekçilerini ve hedeflerini bilirsek, bu oyunu bozmamız kolaylaşacaktır. Oynanan oyunun hedeflerini görüp, milletçe elele vermekten başka çaremiz de yoktur. 

Terör örgütünün açtığı tünellerle köstebek yuvasına çevirdiği Güneydoğu illerimizdeki halkımız, PKK’nın yanında yer almayarak, Irak ve Suriye’de milyonlarca masum insanın canını kaybetmesine, yerini yurdunu kaybetmesine neden olan oyunun farkında olduğunu göstermiştir. Bu durum, vatanımızın, milletimizin birliği ve bütünlüğü açısından sevindirici bir durumdur. Gerçekleri bilirsek, oynanmak istenen oyunu elele vererek bozabiliriz. Zorlanırız, ama mutlaka bozarız. Kurtuluş Savaşı’nı çok daha zor şartlarda kazandığımızı unutmayalım.  

Güneydoğu illerimizde taşeron terör örgütüyle mücadele ederken, yüreklerimiz hergün şehit haberleriyle kavrulurken, büyük şehirlerimizde insanlarımızın moralini çökertmeyi, turizmi baltalamayı amaçlayan bombalar patlarken, “Aslında kimlerle savaşıyoruz?” sorusunun yanıtı ve bombacıların kimliği giderek önem kazanıyor.. 

YARIN: ASLINDA KİMLERLE, NİÇİN SAVAŞIYORUZ?