Siyasete de… siyasetçiye de… bol şanslar dileyerek, sezonun son premierine katıldım.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi , Türkiye’de bugüne kadar seslendirilmemiş eserleri tanıtmaya yönelik anlayışı devam ettirmekte. ‘Türkiye’de İlkler’ temasına bir yenisini daha eklemiş.

Apollo e Dafne

Yunan mitolojisinin en önemli aşk hikayelerinden biri…

Mitolojilerde var oluş, yok oluş,canlı, dünya ve ötesi her türlü öykü vardır. Tabii kutsallık da…

Kutsallık deyince de tanrılar tabii…

Apollon, Artemis’in ikiz kardeşi, Zeus ve Leto’nun oğlu.

Yunan mitolojisinin efsane Apollon olarak geçerken, Roma mitolojisinde Apollo olarak biliniyor. Hani heykellerde resimlerde elinde altın bir lir tutan zat. Lir çalar, çok iyi ok atar. Gerçek ve ışığın tanrısı. Dürüst bir karaktere sahip. 

Öyle dandik tanrılardan değil yani.

Aslında efsane çok acıklı. 

Apollon, ırmak kenarında genç ve güzel bir kız görür. Bu eşsiz güzel kızın adı Dafne’dir. Apollon kıza bir görüşte aşık olur. İçindeki arzuyla onunla konuşmak ister. Defne, Apollon’un içinden geçenleri anlar kaçmaya başlar. O kaçar, Apollon kovalar. Dafne korkuya kapılır.

(Eeee tanrılar da çapkın olabilir.)

Onun nefesini ensesinde hissettiğinde  kurtuluş imkanı kalmadığını anlayan Dafne durur ve toprağa seslenir;

“Ey toprak ana, beni ört, sakla, beni koru.” Bu içten yakarışa toprak dayanamaz. Dafne organlarının odunlaştığını hisseder. Bedenini bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, körpe ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar, bir defne ağacı oluverir. 

(Al işte şimdi needcen ne bu baskı ihtiras?)

Şaşıran Apollon, Defne’nin ağaç oluşunu hayret ve üzüntü ile seyreder. Ona sarılır ve sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar. Seslenir; 

“Dafne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O  dökülmeyen solmayan yaprakların, başımın çelengi olacak. Savaşların kahramanları zafere ulaşanlar alınlarını hep senin yapraklarınla süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız birlikte anılacak der. Bu tatlı sözler üzerine Dafne, dallarını eğerek Apollon’u saygı ile selamlar… 

İşte bu tanrısal aşk hikayesinin geçtiği yer bugünkü Antakya'nın Harbiye'sidir. Ve de derler ki Harbiye'nin şelaleleri de güzel Daphne'nin döktüğü gözyaşlarıdır...

Gelelim kantata…

Sahne, zalim ejderha Python’u öldürüp Yunanistan’ı zorbalıktan kurtaran Apollo’nun böbürlü haliyle başlıyor. Dafne’yi görünce fiziksel ve ruhsal zorlama, Dafne’nin direnişi, Apollon’un kızı kaybedince de gözyaşlarıyla yapraklarını sulayarak son buluyor.

(Ah ah bizde balık tepsilerimizin altına koyuyoruz demeyin ne alakası var şimdi. Öğrenmiş oldunuz işte defne ağacının hikayesini)

Apollo e Dafne bir kantat.

Kantat?

Efendim kantat İtalyanca’da şarkı söylemek anlamını taşıyor.

Eseri Geç Barok Dönemi sanatçılarından G.F. Handel bestelemiş. (Bayılırım.) Devlet Opera ve Balesi’nin İstanbul Barok ile  işbirliğiyle gerçekleşen kantat için 1 ve 2 Haziranı kaçırmayın derim. Deneyiminiz, Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nin tarihi dokusunda ayrı bir keyif olacaktır. 

Arkasından gelen  yine tek perdelik Judith (modern bale) ise tam bir cila niteliğinde. (Ohhh yeme de yanında yat)

Çünkü bu bale tam 45 yıl sonra İstanbullu sanatseverlerle buluşmakta. Ve çok başarılı bir kareografi. (Deniz Özaydın)

Şef Z. Lazarov ve tüm orkestra ve sanatçılara, emeği geçen bütün ekibe ve Devlet Opera ve Balesi’ne, basın danışmanlarına çok teşekkürler.

Çıktıktan sonra çevrenizdekilere operadaymış gibi konuşmak ve de bale yaparak duygularınızı ifade etmeye çalışıyorsunuz, demedi demeyin.

Deli günlerinize bir es vermenin tam zamanıdır.

Sakın ola sanatsız kalmayın.