Mâna öyle bir ışıktır ki aydınlatır her yeri
     Mânasızlık öyle bir zulmettir ki karartır her şeyi
     Nasıl ki doğan güneş gösterir her yeri
     İşte öyle bir güneş gibidir mânanın değeri
     Nasıl ki batan güneş göstermez bir yeri
     İşte öyle bir karanlık gibidir mânasızlığın eseri
X
     Kitaptaki harfler; okuma bilmeyenler için bir şey ifade etmedikleri gibi; dünyada, harfler hükmünde olan bütün varlıklar, var oluş hikmetleri anlaşılmadıkça...Yâni onlara bir mâna verilmedikçe, onların neye işaret ettiği bilinmedikçe, kimi neyi gösterdikleri derk ve fehm edilmedikçe onlar da bir şey ifade etmezler. Çünkü mânasız hükmündedirler.
     Mânasızlık ise yok hükmündedir. Tıpkı âmâ için ışık, bir şey ifade etmediği gibi. Tıpkı sağır için ses; bir şey ifade etmediği gibi. Çünkü mâna yoksa, madde yok demektir. Mâna yoksa, varlık yok demektir. Mâna yoksa, yok bile yok demektir be dostlar!
     “Yok” demek bile mâna verişten geçiyor be dostlar!
     Görüyorsunuz ya, mâna olmayınca; yok demek bile yok oluyor be dostlar!
     Haydi öyleyse erelim artık mânaya
     İnanalım “Mâna”nın Allah inayeti olduğuna
     Bulalım kendimize mânada hayat
     Hemen şimdi şu an şu saat
     Çünkü “Dem bu demdir!” be dostlar!
   X         
     İfade edemiyorsak; anlamamışız demektir. Anlamayınca, anlatamayız da...
     İşittiğimizi anlamamışsak; işitmemişiz demektir.
     Çünkü bu duyuş; koyunun duyuşu gibidir. Koyunun işitmesi -anlamadığı için- nasıl işlevsizse, işittiğini anlamayan insan da işitmemiş sayılır.
     Duyduğunu ifade edemeyen insan, duyduğunu yeterince anlamamış demektir.
     Anlamazlığı ise başkasına anlatamazlığı getirir.
X
     “Her mal kendi müşterisini bulur. Bir meta kıymetliyse, onun muhatabı muhakkak kıymetli olacaktır.” diyen doğru söylemiştir.
     Çimenin, otun, yeşilliğin müşterisi otçul hayvanlardır. Çeşit çeşit, renk renk, allı pullu binbir çiçeğin müşterisi, alıcısı arılardır.
     Su ortamının müşterisi balıklar...Hava atmosferinin müşterisi kuşlar vb.
     Hepsine müşteri olan insanın; asıl müşteri, asıl alıcı olduğu şey ise; müşterisi, alıcısı olduklarının mânalarına vâkıf olması; onların anlamlarına eğilmesidir.
     Böylece, baş gözüyle gördüklerini bir de kalb gözüyle, akıl gözüyle, fikir gözüyle görecek...İşte asıl bu yönüyle çok büyük bir kıymet alacaktır. Çünkü herşey Yaratıcının varlığını mânen içinde taşıdıklarından ötürü birer kıymet ifade eder.
     İşte asıl bundan dolayı kıymet ifade eden her şeyin bu tılsımını keşfederek kâşif olan insan, daha da bir kıymet kazanıyor. Daha değerli bir varlık oluyor.
X
     “Arayışta Nuh’un Gemisi’ne binenler kurtuldu.”
     Bir bakıma her varlık, canlı cansız her mevcut mâna yüklü birer nümûneciktir, Nuh’un gemisi’ne. Evet her varlık gibi her kelime de Nuh’un gemisinden bir ufacık gemidir. Nuh’un gemisinde varlık örnekleri mevcut oldu. Nuh’un gemisi hükmündeki kelime nümuneciklerinin her birine ise birer mâna yükü vuruldu.
     İşte sadece bakmakla yetinmeyip de, bu mâna yüküne müşteri olanlar ancak kurtuldu, kurtulur.