Yurt içi ve yurt dışı seyahatlerim de, eski antik kalıntı ve eserleri ilgi ile izlemeyi, dolaşmayı, rehberlerden bilgi almayı severim. Türkiye’miz, nice medeniyetlere ev sahipliği yapmış, geçmişle bugünü, geleceği buluşturan, emsalsiz kalıntılara sahiptir. Başta İstanbul olmak üzere, Muğla, Aydın, Antalya, Adıyaman, İzmir, Urfa, Gaziantep, Diyarbakır, Van, Antakya, Bergama, Salihli, Datça, Ayvalık, Marmaris, Pamukkale, Kapadokya hemen aklıma gelenler.. Daha birçok ilimiz tarihi medeniyetlere sahip... 

Kadir Has Üniversitesi’nde, Kurucu Mütevelli Heyeti Üyesi olarak görev yaparken, Sn. Demirel, Sn. Mesut Yılmaz, Sn. Sümer Oral’ın, delaletleri ile Cibali’deki tarihi binayı üniversiteye tahsis ettirmiş, bu metruk ve harabe halinde olan binayı, aslına uygun olarak, restorasyon çalışmalarına başlamıştık. Bu konuda, Türkiye’de, otorite olan Değerli Mimar, Prof. Dr. Mehmet Alper’i bularak, Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nün, restorasyon ve restitüsyon projesinin başına getirdik. Bir yandan içine girilmeyecek durumda olan binayı ihya ederken, binanın altını da kazdık. Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait kalıntılar, dehlizler, su kanalları, sütunlar, hamamlar daha pek çok antik eserleri ortaya çıkararak, Türk Kültür varlıklarına armağan ettik. Bu eşi bulunmayan alanda gereken düzenlemeleri yaparak, Rezzan Has Müzesi’ni yarattık. Benim görevde bulunduğum dönemde, bu tarihi mekanın, insanı büyüleyen, etkileyici atmosferinde Klasik Müzik Konserleri düzenlerdik. Tarih ve müziği, huşu içinde buluşturuyorduk. Tıpkı Aya İrini Konserleri gibi... 

İstanbul’da, bizim, ANAP iktidarımız döneminde, Dalan Belediye Başkanı iken, İstanbul’u çerçeveleyen Bizans Surlarının restorasyon ve bakımına başlamış, UNESCO’nun katkısı ile Mevlanakapı, Silivrikapı, Yedikule Surları mezbelelikten kurtarılıp, aslına uygun duruma getirilmiştir... Çok acıdır ki, İstanbul’un Tarihi Surları, bakımsız, harap durumdadır. Adam surun altına, üstüne, yanına, utanmadan ev yapmış, kimse tarihi yok ediyorsun demiyor... 

Fatih Belediye Başkanının, tarihi eserlerle dolu olan Fatih’te, bazı çalışmalar yaptığını biliyorum. Ancak bütçesi yetersiz kalıyor. Bir eski eseri ziyaret ediyorsunuz. Yıllar, asırlar öncesine ait, sütunlar, heykeller, yapıtlar, tapınaklar, tonozlar, saraylar, agoralar, hamamlar, tiyatrolar, hastaneler, limanlar, stadyumlar velhasıl her şey toz, toprak içinde yerlerde sürünüyor, otlar bürümüş. Örneğin, Patara Antik Kenti, Efes, gerçekten harabe durumunda... Gezerken hep düşünürüm, acaba bütün bu paha biçilmez eserler, bir program, plan dahilinde aslına uygun biçimde ayağa kaldırılamaz mı?... Bilimsel ve teknik, tarihi açıdan belki bu işin uzmanı arkeologlar, hocalarımız verebilir... Yerlerde sürünsünler mi yoksa aslı gibi görselliğe kavuşturulsunlar mı?... Bu görüşmelerimi TBMM’deyken, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Kültür Bakanlığı bütçeleri görüşülürken, dile getirmiş, devrin Kültür Bakanlarının memnuniyetlerine şahit olmuştum... 

Ne yazık ki, Kültür Bakanlığı bütçe imkanları çok defa yetersizdir. Oysa fevkalade önemli olup, siyaset üstüdür. O dönemlerde, dünya harikası, Pamukkale Travertenleri yok olmak üzereydi, Plan ve Bütçede yeterli ödeneği tahsis ettik ve kurtardık. Hatta dönemin Kültür Bakanı, Arkadaşım Sn. Fikri Sağlar’ın, şahsıma gönderdiği teşekkür beratını hala saklıyorum. Ben inanıyorum ki, sağa sola dağılmış, ot, yosun bürümüş, toz, toprak içindeki antik eserler, bir plan, program içinde aslına uygun hale getirilebilir. TV’de izledim, Bodrum’da, altta antik stadyum olan bir yerde, üste Oto Tamirhaneleri yapılmış, bu rezalete kimse ses çıkaramıyor... Bakınız, eğer bugün Topkapı, Dolmabahçe, Beylerbeyi, Sarayları, Kasrlar, Köşkler, diğer eserler ayakta ise dikkat, bakım sayesindedir. Bunları gözümüz gibi sakınmalıyız... 

Değerli Dostum, Kültür ve Turizm Bakanı, Sn. Numan Kurtulmuş, kültür konularına olumlu girdi, kısıtlı bütçe ile bir şeyler yapmak istiyor. Kendisini destekliyorum. Daha önceki Bakanlar, Rahmetli Talat Halman, İsmail Cem, İstemihan Talay, Ertuğrul Güney olumlu çalışmalar yapmışlardır. Diğer yandan, eğer bu antik ve tarihi eserler kurtarılırsa, daha çok turist çekeceğinden, turizm gelirlerine olumlu katkı yapacaktır. Buna en canlı örnek, yaşayan canlı müze olan, zamanla bütünleşmiş olan Roma Şehri’dir. Türkiye’deki antik ve tarihi eserleri, Türk ve Dünya Kültürüne kazandırmalıyız....

Not: Benim, en hassas olduğum, ihtiyacını daima duyduğum AKM Binasının yıkılarak, bir opera, konser salonu olmayan İstanbul’a, Dünya Kültürüne kazandırılmasını büyük memnuniyetle karşıladığımı, binanın açılmasını özlemle beklediğimi belirtmeliyim. Nihayet, Taksim’deki bu yere cami yapılmasından vazgeçildi. Camiye başka bir yer bulundu. Cami bitmek üzere, Çağdaş Türkiye’ye yaraşır bir Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi yapılacak.... Ancak Sn. Cumhurbaşkanının, “Çatlasalar da, patlasalar da yıkıp, yapacağız” sözleri, pek uygun düşmedi. Gerçek sanat dostları, Batı Müziği, Opera, Bale, Tiyatro sevenler, biran önce bu merkezin açılması için çatlayıp, patlıyorlar, bunu kazandıracak iktidara şükranlarını sunuyorlar....