Cemiyet hayatımızda meydana gelen her olayda arkadaşlarımı kaybediyorum. Gezi olaylarında adam bellediğim nice arkadaşımın yaptıkları resmi görevlere tesadüfen ya da birilerinin adamı oldukları için gelmiş olduklarını, beyinlerini asla kullanmadıklarını, akıl etmediklerini, tefekkür sahibi olmadıkları görerek kahroldum.
Neyin ne olduğunu bilmedikleri halde sanal alemde dolaşan fotografları gerçekmiş gibi birbiriyle paylaştılar. Hükümeti suçlamak için iğrenç görüşlere alkış tuttular. Asılsız ve başka zamanların, başka olayların fotograflarını paylaştılar. O paylaştıklarının hakikati yansıtmadığını söylediğimde bana cephe aldılar. Sonradan da özür dilemediler. Hiç birinin vicdanı, namusu, ahlaki değerleri, hakikat ve adalet duyguları harekete geçmedi.
Hükümetin cemaat purojesini bitirme savaşında da aynı rezilliklere şahit olmaya mahkumuz.
Yine arkadaşlarımı kaybetmeye devam ediyorum. Akıl tatile çıkmış, vicdan susmuş, fazilet duyguları kaybolmuş, adalet ve demokrasi istekleri dibe vurmuş durumda.
Şimdi görüyorum ki kimi kişiler hizmet hareketini kendileri üstlenmek maksadıyla dernek ve vakıf kurma hazırlığında.
Genç bir makine mühendisi, bir dernek kurmak istediklerini, buna bir isim bulmak için görüşlerimizi rica etmek için gelmişti. Derneğiniz neler yapacak diye sordum. Onun anlatımlarını dinledikten sonra ‘Ha anladım, siz paralel’e karşı bir paralel kurmak istiyorsunuz’ dedim. Genç makine mühendisi ‘evet’ anlamında bir kafa ve vücud hareketi yaptı.
Sipor müsabakalarında oyuncu değiştirilir. Bunun kuralları vardır. Oyundaki oyuncuyu öldürerek, sakatlayarak onu etkisiz hale getirerek yeni oyuncu sokamazsınız. Çünki o oyuncu daha sonraki maçlarda yine size faydalı olacaktır. Oyuncu değiştirirken oyun durdurulmaz. Oyun devam ederken kurallara uyarak, bir oyuncuyu alır onun yerine bir oyuncu sokulur.
Oslo görüşmeleri çözüm sürecini başlatırken hizmet purojesine son verilme kararı alınmış olabilir. Yeni purojenin hatırı için daha önceki purojede rol ve görev alanları öldürmek gerekmez. Öyle yaparsanız, yeni purojede görev alanları da endişeye sevk edersiniz. ‘Görev tamamlandığında biz de öldürülürüz’ duygusuna kapılırlar.
Xxxxx
Hiçbir şeyin taklidi aslı değildir. Gözünüze lens takarak, istediğiniz renkte göz sahibi olabilirsiniz. Ama yatarken göz renginiz aslına döner. Çünki lensi çıkarmadan uyuyamazsınız.
Sun’i karagözlülük ile fıtri karagözlülük birbiriyle örtüşmez.
Xxxxx
Hizmet hareketi bir dernekle, bir vakıfla başlamadı. Bir sevda ile başladı. Hamurunda ihlas, fedaqarlık, fazilet, çileye katlanmak, dünyevi arzulardan uzak durmak, Dünyasını ahireti için Allah’a satmakla başladı. Binlerce, on binlerce insanın umutları, emekleri, göz yaşları var. Nice hanımların ziynet eşyası, nice çocukların okul harçlıkları var. Nice erkeklerin kahvehane ve sigara parası var. Geceler boyunca ibadetler var. Günde 5-6 saat kitap okumalar var. Hibe edilen evler, mülkler var. Bu hizmet için feda edilmiş hayatlar var. Devlet gücünün olmadığı, devlet içinde bir çok karşı güçlere karşı metanetle yola devam var. Ve Turgut Özal ile başlayan süreçte devlet desteği var. Oslo görüşmeleri başlayıncaya kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin desteği var.
Hizmet hareketini bugüne kadar yapanları meydanlarda linç ederim, yerine de kendi adamlarımı oyuna sokarak oyunu yeniden başlatırım diyen yanılır. Sosyal bilimlerden azıcık haberi olanlar bunu bilir. Bir gönüllü hareketi cebri bağışlarla şişirilmiş vakıf kasalarıyla başlatılamaz. Bir gönüllü hareketi bir ihtiyaçtan doğar. Bu ihtiyacı duyan gönüllerin görünmez bağlarla birbirine kenetlenmesinden doğar. Bir hizmet ve gönül birliği hareketi her zaman sağlıklı da doğmaz. Sağlıklı doğmasına rağmen zaman içinde çeşitli ellerin girmesiyle sağlığını da kaybedebilir. Öyle hallerde yapılacak şey o hareketi linç etmek değil, sağlığına kavuşturmaktır.
Ama bu hareket amacına ulaştı, artık Türkiye dünyada her yerde tanınıyor, dünyanın her yerinde Türkçe bilen yabancı insanlar var. Bu iş doruğa çıktı diye düşünebilirsiniz. Fakat musluk kapanınca su akmaz. Akan suyu bir başka mecraya akıtmak gerek. Musluğu bir daha hiç açılmayacak şekilde kapatırsanız, bir zaman sonra toprak susuzluktan şerha şerha yarılacak, eski çorak, verimsiz günlere gelinecektir. Devamı olmayan nimet eksiktir.
Yeni insanlar Türkiye Cumhuriyeti alametini taşıyan okullarda okumazsa, Türkçe öğrenmezse, Türk İstiklal Marşı dinlemezse, Türkçe öğrenmezse Türkiye tekrar haritada yeri bulunmakta zorluk çekilen ülke haline gelir.
Hayır bu hizmeti yapanları linç ettikten sonra aynı işi kendi oyuncularımla sürdüreceğim denilemez. Çünki bu hareket Türkiye Cumhuriyeti Vakıfları tarihinde görülmemiş şekilde cebri bağış akışı gösteren iki vakıf üzerinden yürütülemez. Amacınızın, idealinizin  meşru olması yetmez. Hedefe giderken kullanacağınız araçların da meşru olması vaz geçilmez şarttır.
Xxxxx
İslam tarihinin altın dönemi olarak algılanan Halife Hazreti Ömer yönetimi efsane olarak anlatılır ama asla uygulanmaz. Müslüman yöneticiler ısrarla Emevi halifelerini taklit ederler.
Allah ondan razı olsun Halife Ömer ‘Dicle kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa haksız yere, Allah onu benden sorar’ diye tir tir titrerken: bizde hasbelkader iktidar sahibi olan Müslüman sıfatlı kişiler Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olmakla bile yetinmiyor.
Tabileri ve mensupları ‘Allah’ın bütün sıfatlarını şahsında toplayan liderimiz’ söyleminden hoşnut oluyorlar.
Siyaset aleminde dünya nimeti toplayan veya toplamayı umut ederek siyasetçilerin etrafında kendini paralayan insanlara merhamet ve şefkat göstermek gerek. Zavallılara acımamak mümkün değil. Uzun yıllar ülke yöneteceksin, yanlışları seni destekleyen kimilerine yükleyeceksin, çalıp çırpmalara itiraz edenleri, ‘Ne istediniz de vermedik’ diyerek susturmaya çalışacaksın.
Seçim meydanlarında alenen  gıybet edeceksin, milleti de bu gıybete mecburi ortak edeceksin, iftira ve hakaret edeceksin sonra da bunları medya araçlarıyla 76 milyon insana servis edeceksin, sonra da Allah’ın huzuruna çıkacaksın.
Yani şu anda iktidar sahibi olarak ölmek akılına gelmiyor olabilir. Ölümün kendisine hiç gelmeyeceğini de düşünebilir insan. Ama her nefis ölümü tadıcıdır. Her an, her lahza bedenimizden hücreler eksilir ve tamamlanır.
Değer verdiğim, insan bildiğim nice arkadaşımın beynini kullanmak yerine, siyasetçi peşinde dünya nimeti kovalamak için vicdanını, hakikat ve adalet duygusunu, namusunu, demokrasi talebini susturduğunu görerek onları kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim