Güneydoğu Asya’da Myanmar’da bir Müslüman topluluk olan Arakanlılar kimdir ve de Türklerle ilişkileri ne zamandan beri başlamıştır?

“Birinci Dünya Savaşı’ndaki Irak Cephesi’nde Basra tarafları 1917’nin başında İngilizler’in eline geçti, binlerce askerimiz esir alındı ve ilerleyen İngiliz birlikleri 1917 Mart’ında Bağdat’a girdiler. İngilizler, esir ettikleri askerlerimizi o zaman idareleri altında olan Hindistan’a bağlı bir vilâyet olan Burma’ya götürüp “Tayetmo,”  “Meiktila”, “Munklon” ve “Şivebo” ile bir diğer kampa kapattılar. İstanbul, Basra’da esir düşen birliklerin akıbetinden haftalarca haber alamadı, askerlerin nerede oldukları ailelerine gelen ve üzerinde “POW-Prisoner of War” yani “Savaş Esiri” damgası bulunan mektuplar sayesinde öğrenilebildi. Sağ kalmayı başaranlar ise evlerine ancak 1918’den sonra dönebildiler.

Türkiye, topraklarına 12 bin kilometre ötede ve en uzak mesafede bulunan Burma’daki esir kamplarına seneler sonra mezar taşları ile birer kitabe diktirdi ama aradan geçen yıllar içerisinde taşların bir kısmı parçalandı, sağlam kalanlar oradaki bir camiin avlusuna atıldı, kemikler toprağın üstüne çıktı ve şehitlikler fasulye tarlası oldu. Tayetmo’daki mezarlar yine seneler sonra, 2015’te, Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı ile Millî Savunma Bakanlığı’nın iş birliğinin neticesinde temizlendi, taşlar yenilendi ve tekrar şehitlik hâline getirildi.

1912’deki Balkan Savaşı’ndan buyana Türkiye ile yakınlaşmaya çalışan Arakan halkının Türkiye’nin 1918 sonrasında uğradığı felâketleri ve sonradan kazandığı başarıları yakından takip ettiklerini, hatta güçleri nispetinde maddî yardım gönderdiklerini gösteriyor.

Belgelerden görüldüğüne göre Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp bağımsızlığını elde etmesi ve ardından Cumhuriyet’in ilânı, Arakanlılar için umut olmuştu. Arakanlı liderler, Mustafa Kemal’e çeşitli vesilelerle mektuplar göndererek tebriklerini ifade ettiler, kendilerinin de unutulmamasını istediler Mustafa Kemal’in ölümünün haber alınması üzerine Arakan’da yas ilân edildi. Müslümanlar dükkânlarını kapattılar, camilerde dualar edildi ve yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye Türkiye’nin geleceği hakkında iyi temennilerinin yazılı olduğu telgraflar gönderildi.

Arakanlılar son derece fakir olmalarına rağmen Erzincan’da 1939’da meydana gelen büyük depreme de kayıtsız kalmadılar ve aralarında topladıkları 1700 İngiliz Poundu ile Kalküta Müslümanları’nın 1100 poundluk yardımını 1940 başında Rangun Yardım Cemiyeti vasıtası ile Ankara’ya yolladılar. Arakan’dan gelen bu tebrik ve taziye mektupları ile yardımlara Ankara sadece kuru ve resmî bir dille kaleme alınmış teşekkür cevapları yazdı ama yazılanlarda Rohingya Müslümanları’nın dertlerine deva olacak tek bir satır yoktu.

Arakan Müslümanları adına Rohingya Dayanışma Örgütü Başkanı Dr. Muhammed Yunus, 26 Kasım 1991’de zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a bir mektup göndermiş ve konunun Dakar’da o günlerde yapılacak olan İslam Konferansı Zirvesi’nin gündemine getirilmesi için Özal’ın desteğini istemişti”.

Arakan nüfusunun çoğunluğu, Rohingya Müslümanları ile Budist Rakhineler'den oluşmakta. 1942 yılında gerçekleşen ilk katliamda 150 bin Müslüman'ın öldüğü tahmin ediliyor. 1885’ten sonra İngiltere işgal ordusu altında yaşayan, 1948’de bağımsızlığını kazanan Burma, 1962 yılında askeri darbeyle iktidara gelen komünist General Ne Win'in yönetimine geçmesiyle, sosyalist tek partili sivil-askeri yönetim 1989’da ülkenin adını Myanmar Birliği Cumhuriyeti olarak değiştirir. General Ne Win, Arakanlı Müslümanları yok etmek için devletin tüm imkanları kullandı. Başkanlık süresi boyunca, 20 bin kadar Müslüman öldürüldü, kadınlara tecavüz edildi, evler, camiler, okullar yıkıldı. 1984 yılında da, Arakanlı Müslümanlar'ı tanımadıklarını açıkladılar. 1992 yılında 200 bin kişi Bangladeş'e sığınmak zorunda kalmıştı. Bundan sonra artarak devam eden şiddet eylemleri, Arakan Müslümanlarını ülkeden kaçarak başka ülkelere sığınmaya itti. Ancak, bu süreçte de deniz yolunda sayıları bile bilinmeyecek kadar çok kayıp verildi, sığındıkları ülkelerin ekonomik durumlarının kötü olması barınma sorununu ortaya çıkardı.

"Buda'nın oğlu" iddiasıyla da destek gören aşırılıkçı Budist rahip Aşin Wirathu önderliğinde kurulan "969 Hareketi", Budist kültürünü korumak için ve Müslümanların kendileri hakkında büyük planları olduğu, bunu engellemek gerektiği iddiasıyla bu hareketi başlattıklarını söylüyorlar. Wirathu dünyadaki terör olaylarının kaynağının da Müslümanlar olduğunu iddia ediyor.

Peki nedir bu soykırımının nedeni? 

Arakan, Güneydoğu Asya’da Myanmar’ın 7 eyaletinden biri. Yaklaşık 1 milyon Müslüman var.  Arakanlı Müslümanlara yönelik Budist katliamları 2012’den bu yana sistematik olarak devam ediyor. Saldırı politikasının arkasında ise Arakan’ın stratejik konumu var. Myanmar, Güneydoğu Asya’da Bengal Körfezinde yer alıyor. Arakan eyaleti ise tam kıyı şeridinde. Çin, 2010 yılında Arakan’dan başlayıp, Çin’in Yunnan eyaletine uzanan iki ayrı boru hattının inşaatına başlandı. Çin’e enerji taşıyan hatlar, denizden Arakan üzerinden Yunnan’a gidiyor. Boru hatlarının inşaatıyla birlikte hatların geçtiği topraklar askeri bölge haline getirildi. Ve o bölgelerdeki Müslüman köylerine yönelik saldırılar başladı. Arakan, uzak doğuya enerji transferinde doğal bir liman konumunda. En az maliyetli güzergah burası. Hatlardan birinden doğalgaz diğerinden ise petrol geçiyor.

2010’da başlayan inşaat 2013’te tamamlandı. Bu hatlardan Çin’e yıllık ortalama 12 milyar metreküp doğal gaz taşınıyor. Ve bu süreçte topraklarından boru hatları geçen Arakanlı Müslümanlar hedef tahtasına konuldu. Ayrıca Arakan bölgesinde de petrol ve doğalgaz rezervleri tespit edildi. Müslümanların topraklarında 1,2 trilyon metreküplük gaz ve 2,1 milyar varillik petrol rezervi bulundu. Doğalgaz ve petrol boru hatlarının korunması, güvenlik çemberine alınması gibi gerekçelerle, Müslümanlar katlediliyor. Ayrıca Arakan bölgesindeki yer altı zenginliklerinin ileriye dönük çıkarılacak olması da o bölgedeki Müslümanlara yönelik katliam ve sürgün politikasının bir diğer önemli sebebi olarak karşımıza çıkıyor.

Bir Müslümanın bir Budist’e karşı işlediği her türlü bireysel suç, orantısız bir biçimde bütün Müslümanlara yönelik katliamlara neden oluyor. Ayrıca Müslüman halkın evlilik, iş, okul hayatı gibi konularda da özgürlükleri kısıtlanmış durumda. 135 etnik grubun olduğu Myanmar'da, hükümet Rohingya Müslümanlarını reddederek, hiçbir sosyal hak tanımıyor ve aslında Rohingya Müslümanlarının İngiliz sömürgesi döneminde Bengladeş’ten getirilen Bengalliler oldukları konusunda ısrar ediyor. 25 Ağustos'tan bu yana Myanmar'da meydana gelen şiddet olaylarında 400 Arakanlı Müslüman hayatını kaybetti.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Myanmar güvenlik güçlerinin uyguladığı “aşırılıktan” derin endişe duyduğunu belirterek, “İnsani felakete karşı itidal çağrısında” bulundu. Dünya Gıda Programı (WFP) şiddet olaylarının artması üzerine Myanmar’ın Rohingya bölgesine gıda yardımlarını durdurmak zorunda kaldığını açıkladı. Bölgedeki yardım örgütleri, Myanmar yönetimince “Rohingyalı teröristleri beslemek” ile suçlanıyor. Bölgede 120 binden fazla insan, insani yardımlarla ayakta kalıyordu. Myanmar hükümetinin uluslararası kuruluşlara bölgeye giriş izni vermemesi nedeniyle ölü sayısı saptanamıyor.

Myanmar hükümeti, Arakan eyaletinin kuzeyinde ordu ve Budist milliyetçilerin saldırısı altındaki bölgelerde Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası yardım kuruluşlarının faaliyet göstermesine izin vermedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bölgenin stratejik önemi nedeniyle Myanmar devletini yanlarına almak isteyen güçlerin hiçbiri bu insanlık suçunu durdurmak için caydırıcı adımlar atmıyor. Orada bir soykırım var," sözleri Üzerine dünyada büyük yankı uyandırdı ve Birleşmiş Milletler tedbir için harekete geçti. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Myanmar'ın Arakan eyaletinde yaşanan insan hakları ihlalleri, güvenlik sorunları ve insani durumla ilgili derin endişe duyuyorum. Myanmar'daki şiddet olaylarıyla ilgili endişelerimi ve atılmasını tavsiye ettiğim adımlara ilişkin konuları BM Güvenlik Konseyine mektupla bildirdim." dedi.

Bangladeş 2016 yılında yaşanan büyük katliamın ardından 60 binden fazla Arakanlı'yı mülteci olarak topraklarında barındırmaya başlamıştı. Yeni göç dalgası başlayınca Bangladeş öncekilere bile bakmakta güçlük çektiğini söyleyerek sınırlarını açmak istemedi. Bunun üzerine Türkiye devreye girdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 'Sınırı açın masrafları biz karşılarız' dedi.  

Myanmar ordusu ve Budistler tarafından Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddet devam ederken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve beraberindeki heyet Rohingya Müslümanlarını ziyaret etmek amacıyla 7Eylül 2017 de Bangladeş’e gitti. Heyette Emine Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yanı sıra, Bilal Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan yer aldı.

Bakan Çavuşoğlu ve Emine Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu heyet, Kutupalong Mülteci Kampı'nı ziyaret ederek, Arakanlı Müslümanların son durumu hakkında yetkililerden bilgi aldı. Erdoğan, Myanmar'daki insanlık dramının kurbanlarıyla kucaklaştı. Bakan Çavuşoğlu, Bangladeş’teki kamplarda yaşayan Arakanlı Müslümanlara yardımları ilettiklerini belirterek, “TİKA ve Kızılay, Arakanlı Müslüman kardeşlerimizin yaralarını sarmak için gereken her türlü yardımı yapacak” paylaşımında bulundu.

Kısacası; Arakan’a Türkiye şefkati Hazreti Muhammed (s.a.s)’in şu güzel hadis-i şerife çok güzel uymuştur; güzel ilkeye çok güzel. “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.” (Buhari, Mezâlim 3)