Her insanın içinde karanlık bir yan vardır, der Debbie Ford, Işığı Arayanların Karanlık Yanı adlı eserinde. Bu bizim kendi içimizde kabullenemediğimiz, kendimizden ve başkalarından gizlediğimiz ve bilinçsizce başkalarına yansıttığımız yanımızdır. Karanlık yan, ışığa çıkarılmadığı için karanlıktır. 

Onu ortaya çıkarıp, sahiplenip, onunla bütünleşmedikçe bu yanımız bizi sürekli engellemeyi, bize her türlü acıyı, korkuyu, mutsuzluğu yaşatmayı ve hayatımıza bu yanımıza aynalık eden İnsanları çekmeyi sürdürecektir. 

Bu karanlık yanımızla bütünleşmemiz, onun engelleyici ve yıkıcı etkisinden kurtulmamızı, kabul edemediğimiz yanlarımızı gizlemek için kullandığımız maskelerde kısılıp kalmış yaşam enerjimizin serbest kalmasını sağlar. 

Karanlık yanımız bize verecek büyük armağanlara da sahiptir. O bize öğretmek, yol göstermek ve tüm benliğimizi sunmak için mevcuttur.

Bu yüzden hiç vazgeçme sözcüğünü kullanmamalı. Böylece, sevinç içinde hayatın, sevginin, dünyanın güzelliklerinin, varoluşun sonsuz mutluluğunu anlamalı. Düş olanı gerçeğe dönüştürme cesaretini ve direncini gösterdiğinde gereksiz olanlardan vazgeçiş gerçekleşir

Bu bir eylem değil, oluştur. İnsan durgunluğundan vazgeçmeye başlar; tembellikten vazgeçmeye başlar. Anlamsız kişilerden vazgeçer. Varlığına faydası olmayan işlerden vazgeçmeye başlar. Gelişmenin mümkün olmadığı yerlerden vazgeçer. Bu vazgeçişler anlayış ve farkındalıktır. Anlamak ki, bizi ayakta tutan bir nimettir.

Aslında hala onları taşımak isteyecek olursa büyük bir gayret sarf etmek gerekecek. Hala onları taşımak isterse kurtulmak için büyük bir irade göstermesi gerekecek. İstemesi yeterli gelecektir. Çünkü insan muhakemesi ile varolsun diye yaratılan, iradesi ile seçim yapan varlıktır.

Ve bir kez onların değersiz, anlamsız olduğunu gördükten sonra onları fazla uzun süre taşıyamayıp; onların ağırlığından kurtulduğunda aydınlığa çıkabilir.