Kıbrıs’ta Rumların 1950 yılında Enosis için yaptıkları halk oylamasının okullarda kutlanması amacı ile aldıkları Meclis Kararı, 16 Şubat günü Lefkoşa’da yapılan toplantıda krize neden olmuş, GKRY lideri Anastasiadis kaba bir şekilde kapıyı çarparak salonu terketmişti. 

BM’in de katıldığı toplantının ardından Anastasiadis’in “Bir kaç dakika ara istedim, geri döndüğümde Mustafa Akıncı gitmişti, asıl o kaçtı” sözleri kaba bir eyleme kılıf uydurma olarak geçiştirilmeye çalışılsa da unutulacak gibi değildi. Buna rağmen uluslararası bir toplantıda sergilenen bu garabetin hemen ardından KKTC’de, Anastasiadis’i tekrar masaya davet furyası başladı. 

Anastasiadis’in tekrar masaya dönmesi ile “Biz acaba ne kazanacağız?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Mesela masaya dönmek için Rumların açık açık değilse bile usulü dairesinde özür dilemeleri beklenemez miydi? Nitekim Rumların şikayet ettiğimiz, aynı garip olaya maruz kalan BM’de henüz bir reaksiyon göstermemiştir. 

Ben de, Kıbrıs’ta masayı terk eden Anastasiadis’in sebep olduğu krizin ertesi günü Ankara Baro Başkanlığının 17 Şubat 2017’de düzenlediği “KIBRIS’TA NELER OLUYOR” paneli için Ankara’da idim.

TESUD Genel Başkanı Emekli Hava Pilot Korg. Erdoğan KARAKUŞ’un yönettiği panele; Gaziantep Bağımsız Milletvekili Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ, Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hasan ÜNAL ve ben konuşmacı olarak katıldık. 

Bütün konuşmacılar; Kıbrıs Adasının yüksek stratejik değeri, Türkiye için önemi ve Kıbrıs sorununun siyasi, ekonomik ve stratejik boyutları yanında ayrıca çözüm için yapılan görüşmeleri ve son krizi de değerlendirdiler. Güvenlik ihtiyaçlarımızla Kıbrıs açıklarındaki gaz ve petrol yatakları ile Kıbrıs’ın stratejik değerinin artmış olduğunun vurgulandığı panelde, Sayın Akıncı’nın garantiler ve güvenlik, yönetim ve güç paylaşımı, mülkiyet, nüfus, toprak gibi konularda bol keseden verdiği tavizlerin asla kabul edilmeyeceğini belirten panelistlerin açıklamalarına dinleyiciler alkışları ile katıldılar. Halkımız Kıbrıs konusunda duyarlılığını, haksızlıklara karşı tavrını artık daha belirgin şekilde ifade etmeye başlamıştır. Kıbrıs’ta da soydaşlarımız ezici bir çoğunlukla aynı paralelde olduklarını yapılan anketlere yansıtmışlardı. 

Rum-Yunan ikilisi, Meclis’te aldıkları bu son karardan önceleri de fütursuzca hedeflerinin Enosis olduğunu açıklamıyorlar mıydı? 

Onlar istedikleri kadar açıklasınlar, TC’de bugüne kadar bu politikaları, hep karşı çıkarak engelledi, bundan sonra da şüphesiz engelleyecektir. Zira artık şimdi Kıbrıs, 21nci yüzyılda Büyük Türkiye için adeta bir dönüm noktasıdır. 

Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımız, Cenevre görüşmeleri esnasında Türk halkının beklentilerini dile getiren açıklamaları ile yeni bir süreci işaret ettiler. Bu yeni sürecin çerçevesi de Annan Planı’nın geçersizliği, Türkiye’nin garantörlüğü ile Ada’da Türk askeri varlığının devam edeceği, toprak verilmesinin söz konusu olmadığı ve seyahat-yerleşme gibi hakların Türk halkına da tanınması şeklinde çizilmişti. 

Türkiye Annan Planı’nın geçersizliğini açıkladıktan sonra, o plan esas alınarak varılan noktaların bir anlamı kalmış mıdır? Zaten Annan Planı’nın reddi halinde geçersiz sayılacağını, zamanın BM Genel Sekreteri Kofi Annan da belirtmemiş miydi? 

Şimdi artık Sayın Akıncı’nın Annan Planı’nın gündemden çıkarıldığını ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın işaret ettiği konulardaki bütün beyanlarını geri aldığını açıklamalı ve ardından Anastasiadis’i masaya davet etmelidir. 

Değerli okuyucularım, 

Geçen hafta Ankara’daki paneli, salonu tamamen dolduran avukatlar, emekli subaylar, gaziler yanında Kıbrıs sevdalıları hanımefendi ve beyefendiler büyük bir ilgi ile izlediler. 

Ankara Baro Başkanı Avukat Sayın Hakan Canduran’ın açış konuşmaları ile başlayan panel, dinleyicilerin soruları ile planlanan süreyi oldukça aşarak devam etti.