Görüştüğüm üç kişiden ilk ikisinin isimlerini onlarla konuştuğum gibi değiştirerek veriyorum. Amacım onların yaşam biçimlerinden ders çıkarmak.

Tayfun Bey

Onu "iletişim ve insan ilişkileri" konulu seminerimde tanıdım. Çok zeki, diplomatik davranan ve güzel konuşan biriydi.

"Hocam seminerinizden yaralandım, özellikle konuşmalarımız ve etkin dinleme konusunda söylediklerinizi not aldım.  Bana zaman ayırırsanız konuşmak istediklerim var" derken son derece saygılı ve candan bir davranış içindeydi. Sözleştiğimiz gibi buluşuyoruz.

O hep hayallerinden, başarılarından ve sahip olduklarından bahsetti. Zamanının her saniyesi kazanmaya endeksli. Tayfun bey maddi açıdan oldukça zengin ticari başarısı yüksek bir insandır.

Tayfun Bey zengin oluşundan kendisine gösterilen yoğun ilgiden memnunda olsa bazen bunaldığından bahsediyor.

"Farklı davrananlar ya imrendikleri için, ya da çıkar hesaplarıyla hareket ediyorlar." Derken, kendisine insan olduğundan dolayı değil de, zenginliğinden dolayı ilgi gösterilmesinden yakınıyor.

Birçok ruh hekimine  gittiğinden bahsediyor. Nedeni belirsiz iç sıkıntıları, onca kalabalığa rağmen hissettiği yalnızlık duygusu, aslında bir şeylerin kendisini huzursuz ettiğinden, sağlıklı uykusu vb olmadığından bahsediyor.

Sıradan, basit ama terapi etkisi olanların fark edilmesi önemlidir.

Tayfun Bey onca varsıllığına rağmen gelecek kaygısını belirten "eğer" kelimelerini sık telaffuz etmektedir.

O hep büyük hesaplarla uğraşırken, esasında terapi etkisi olan, ona göre "boş şeyler" gibi görünen konular için hiç boşa zaman harcamak(!) istememişti.

Can cana bir sohbet, okunan kitap, gidilen sanat etkinliği, doğa yürüyüşü, o anda gördüklerinin, duyduklarının ve hissettiklerinin farkına varması, tat alabilmesi onun yaşamına zannettiğinden çok anlam katacaktı

Mehmet Bey

O  eski bir tanıdık. O geçmişin kendisinden "alıp götürdüklerine" takılmış durumda.  Mehmet Bey işinden çok memnun olmasa da başarılı bir kişidir.  Sorumluluk sahibi, sınırları olan yardım sever bir insan. Onun günlük konuşma kalıplarında Tayfun Bey'in aksine gelecek hesaplarından çok geçmişe takılma var. O sürekli "keşke" diye başlayan cümleleri öne çıkarken yaşadığı pişmanlıkların etkisinden kurtulamadığı yönetemediği için profesyonel destek aldığını söylüyor. Mehmet beyin Tayfun beyle olan ortak yönü, anı yaşayamaması, şimdi ve burada olamamasıydı. Onlar o anlarda yaşadıklarını, ‘keşke’ ve ‘eğer’ diyerek ıskalıyorlardı. Hareketleri otomatikleşmişti, ikisinde de uyku bozukluğu, fizyolojik sıkıntılardan şikayet ediyorlardı. Mehmet Beyinde zaman takıntısı sık saate bakması, düzen, tertip, program takıntısı, bir şeylerin yanlış gittiği takıntısı vardı. O "mükemmeliyetçi" diye tabir edilenlere uyuyordu..

Zafer Hoca

İsmini açıklayabileceğimi ifade ettiğinden rahatsız olmayacağına emin olduğumdan gerçek ismiyle yazmayı istedim onu.  Zafer Hoca ile  gece yürüyüşlerine sık karşılaşıyoruz. Gazete yazılarımın kritiğini onunla yapmaktan çok zevk alıyorum. O tanıdığım insanların içinde en çok okuyanı, emekli olmuş ama hep genç kalabilmiş birisi. Haftanın belli günleri sahada top oynuyor. Futbola düşkün.  Belli günler lokalde "okey dönerken" görüyorum.

Bazen Bursa'ya gidiyor ve kitapçıları dolaştığından bahsediyor

O çok şeye sahip olmasa da  geçmişiyle barışık ve gelecek kaygısı gözlenmiyor. O, bugün ve şimdi de yaşıyor.

Zafer Hoca, zengin olmaktan da zenginlikten de hiç bahsetmiyor, aklına bile gelmiyor. O başkalarının gözünden değerlendirmiyor kendini.  Başkalarının kendisi hakkında ne dediği çok da umurunda değil

Tayfun Bey ve Mehmet Bey'in zafer Bey gibi bugün ve şimdiyi yaşayan, anda olanların farkında olan ve amacı olan bir arkadaşa ihtiyaçları var. Zafer Bey neyse o ismiyle, cismiyle, her şeyiyle hep sıradan, sessiz, sade ve gerçek.

Zafer Hocalarda kendiyle barışık, insanlara saygılı ve dışa dönük bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı yönler gözleniyor.