Haziran seçimleri sürecinde Turgut Özal’ın ANAP’ına (ANAVATAN Partisine) büyük ihtiyaç duyulduğunu her vesile ile gözlemliyorum. İstanbul’un birinci bölgesi olan seçim bölgemde geziyorum. ANAP’lı veya sade vatandaş, esnaflar, emekliler herkes neden yoksunuz, nerelerdesiniz diye ısrarla soruyorlar. Sn. Kaya Erdem, Sn. Ekrem Pakdemirli, Sn. Hüsnü Doğan, Sn. Güneş Taner, Sn. Işın Çelebi, Sn. Vehbi Dinçerler, Sn. Kurt Cebe Alptumiçin, Sn. Orhan Demirtaş, Sn. Kazım Oksay, Sn. Metin Emiroğlu, Sn. Eyüp Aşık, Sn. Oltan Sungurlu, Sn. Ülkü Güney, Sn. Süha Tanık, Sn. İlhan Kesici, Sn. Bülent Akarcalı, Sn. Mehmet Keçeciler, Sn. Lütfullah Kayalar, Sn. Cem Kozlu, Sn. Engin Güner, Sn. Halil Şıvgın, Sn. Galip Demirel, Sn. Dr. Üner Kırdar gibi daha birçok DPT kökenli ve diğer ANAP kadroları bekliyorlar. 
Yukarıda saydığım isimlere ilaveten, daha nice ANAP’lılar var. Dikkat ediniz, bu kadrolar Türkiye’ye çağ atlatan ve büyük Türkiye idealini yaratan değerli insanlardır. Eski Adalet Partili ve DYP’li birçok değerli siyasetçilerde mevcuttur. Bu kadroların niteliği şuanda işbaşında olanlardan kat ve kat yüksektir. Mevcut İktidar tüm Türkiye’yi kucaklayan medeniyetçi, çağdaş ve kalkınmaya öncelik veren bir Merkez Sağ Türkiye Partisi olamamıştır. Zaten olabilseydi, ANAP’tan sonra bizde orada siyasete devam ederdik. Şu aşamada, Türkiye’de batı değerlerine açık, çağdaş, kalkınmayı tekrar başlatarak Türkiye’yi bir şantiyeye döndürerek, 2023 yılında 4 trilyon dolar milli gelire 1 trilyon dolar ihracat hedefine ulaşacak ve sosyal adalete, sosyal refaha öncelik veren ANAVATAN Partisi türü bir merkez sağ partiye büyük ihtiyaç olduğu her yönüyle görünmektedir. Mevcut İktidar 13 yılda çok yıpranmıştır. Bakın, AKP’nin kurucusu, Başbakan Yardımcısı Sn. Bülent Arınç neler diyor: 
“Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CNN Türk’te Ak Parti’nin geleceği konusundaki endişelerini anlattı. “Biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhaliflerde saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var.
Haksızlık yapmamak lazım. Haktan yana olmak lazım. Ama haksızlık yaparak veya emaneti ehline vermeyerek, kısa devre ve çıkara dayalı siyaset yapmakta adım atmaya başlarsak sıkıntı olabilir. Böyle bir şey var AK Parti’de. ANAP’ı yıkan budur, DYP’yi yıkan budur. CHP’yi bu halde bırakan budur. Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir. Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğimiz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız yüzünüzü tırmalar. 
Davutoğlu çok iyi bir uzlaşmacı kimlikle çıktı. Yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak olan, tarihten gelip bugünü bilen bir insana ihtiyacımız varmış bu insanın siyasette şiddet dilini kullanmaması lazım. Ben de başkasına uyayım da, gürleyeyim derse, kitleler üzerinde bir kutuplaşma beni korkutuyor. İnsanlara hükmeden, dayatan bir siyaset dilini kullanmamak lazım. Hele hele hareket edici, küçültücü hiçbir davranışın içinde olmamalıyız. Cumhurbaşkanı’nın başkanlık için 400 vekil istiyor. Anadolu’da derler ki “Ağa’nın eli tutulmaz”. Yani millet ağa ise vereceğinin eksik veya fazla olduğunu söylemeyiz Milletvekili çıkarsak bile, Referanduma giderek, Türk Halkının onayı alınmalı. Başkanlık sistemi için yeni Anayasa yapılarak, halka gidilmelidir.”
Bu görüşlere birde ben bir şeyler ilave edeyim; Türkiye şuanda mevcut 1982 Anayasasıyla idare edilmektedir. Prof. Dr. Aldı Kaçtı, Prof. Dr. Akyol ve bilim adamları tarafından hazırlanan Anayasanın maddelerini teker teker okuyun. Hiçte kötü olmadığını göreceksiniz. Eğer hazırlanması düşünülen Anayasa eskisinden daha iyi olacaksa ve çağdaşlık, gerçek insan hak ve hürriyetlerini laik, demokratik Cumhuriyeti ve toplumsal refahı sağlayabilecekse yapılmalıdır. Büyük Atatürk Osmanlı Devleti bakiyesi üzerinde kurulan, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin, değişik ırk, dil, kökenden gelen insanlardan oluştuğunu görerek, laiklik ilkesini getirmiş ve bu topraklarda yaşayan tüm insanlar için “Ne Mutlu Türküm diyene” sözünü yerleştirmiştir. Laik, demokratik Cumhuriyet, Türkiye’nin çimentosu olup, asla ödün verilemez. Türkiye şuanda parlamenter Demokrasiyle yönetilmekte olup, bu durumdan milletin şikayeti yoktur. 
Başkanlık sistemi tartışılabilir. Ancak, Başkana despot bir yönetim tarzı verecek şekilde olamaz. Demokrasinin kurum ve kuralları arasında denetim ve denge sistemi olmalıdır. Türkiye’ye çağ atlatan, büyük ve güçlü Türkiye idealini gerçekleştirmeye hazır olan kadrolar, yeniden siyaset yapmak istiyorlar. Bende siyasete devam ederek, ülkeme mecliste tekrar hizmet etmek istiyorum. Maalesef bizleri kucaklayacak ideal, çağdaş, Merkez Sağ bir parti ortalarda yoktur. Seçimlerde mevcut durumdan fazlaca bir değişiklik olmayacağı da görülmektedir. Yani, belki şahıslar değişecek, yeni Milletvekilleri gelecek, ama, eski hamam, eski tas Türkiye’si ortaya çıkacaktır. 
Gelişmiş ve çağdaş Türkiye’yi yaratacak kaliteli insanlar siyasette yer almalıdır. Hele bunlar daha evvel kendilerini kanıtlamışlarsa, vatan ve millete hizmetleri bitmemiştir. Siyaset ülkeye ve millete hizmet etmenin zirve noktasıdır. Siyasete gönül verenlerin, siyasetten uzak kalmaları düşünülemez. Şerefli ve yüce bir görev olan Milletvekilliği zor ve büyük fedakarlıklar isteyen bir görevdir. “Milletvekilinin karısı duldur, parası puldur”, sözü boşuna söylenmemiştir. Şurası da bir gerçektir ki, TBMM’de faydalı olmak isteyen, görevini layıki ile yapmak isteyen Milletvekilleri için kapılar ardına kadar açıktır. Yani, ifade edildiği gibi, Milletvekilliği sadece grup başkanlarından alınan direktif uyarınca yasaları onaylama mevkii değildir. Daha evvel ifade ettiğimiz gibi, ben dahil birçok değerli ANAVATAN ve Doğru Yol kadroları içinde bu ülkeye hizmetleri olabilecek birçok değer mevcuttur. Bu açıdan belki önümüzdeki seçim döneminde değil ama, daha sonra 2019’a giden dönemde yeni bir ANAVATAN türü Merkez Sağ İktidarın ortaya çıkacağı umudundayım. Türkiye’nin gerçek bir Merkez Sağ İktidara ihtiyacı vardır.
Not: Osmanlı İmparatorluğu nazırları Zühtü Paşa ve aynı zamanda Mektebi Mülkiyeyi Şahane Müderrisi Prof. Mehmet Ziya Maruflu’nun torunu amcazadem Opr. Dr. Nezih Sansoy Maruflu’yu 6 Şubat 2015 günü ve halazadem merhum Dr. Nedim Serim’in eşi ve Bakan, Milletvekili Sadettin Serim’in gelini yengemiz Şule Serim’i 9 Şubat 2015 günü, üç gün arayla toprağa verdik. Acımız büyüktür. Cenazelere katılan, başsağlığı dileyen arkadaş, dost ve yakınlarımızdan Allah razı olsun… S.M.