Sevgili okurlarım merhaba, milli ve dini bayramlarımızda sevinci ve hüznü bir arada yaşıyoruz. Gurbette bayramsa birbirimizi tamamlayan tek unsur, ama kaç tanemiz bunun bilinciyle yaşıyoruz, konuşulması tartışılması gereken bir konu. Konuk sever Avrupa, ülkelerine misafir işçi olarak giden ilk nesil yıllarca çalışmak zorunda bırakıldılar. Ellerinde olmayan yoğunluktan dolayı çocuklarına öz değerlerinin kültürlerinin alt yapısını hazırlayamadılar. İkinci kuşak ailesinden öğrendiklerini üçüncü kuşağa öğretmeye çalıştılar. Lakin alt yapısı olmayan üçüncü kuşak yeni nesil misafir olmak ve misafir kabul etmek yerine bayramları internet kanalıyla telefonla kutluyorlar!..

Devlet tarafından kaldıkları devletin ortak lisanı öğretilmeyen, gece gündüz vardiyalı olarak çalıştırılan, İkinci Dünya Savaşından çıkmış Avrupa’yı ekonomik olarak misafir işçi sıfatıyla kalkındıran, kaldıkları ülkeyi çocuklarına umut kapısı gözüyle bakan çalışkan Anadolu Aslanlarını, hem kalkındırdıkları ülke hem çocukları hem de torunları gözden çıkardılar. Bu gerçekleri okuyan ya küfür edecek ya da yüreği cayır cayır yanarak hıçkırıklara boğulacak. Hak, Adalet, Hukuk, hukukçuların görevi ve adaleti sağlamaktır. İlk kuşak Anadolu Aslanlarının evladı olarak hukukçulara soruyorum. Avrupalılar yüz on yaşına kadar yaşıyorken pis işlerde çalıştırılan ilk kuşak hatta ikinci kuşak altmış yaşına varmadan bu dünyadan göçüyor. Anne babasının ebe dedesinin sevgi ve şefkatinden yoksun çocuklarının geleceği adına Avrupa’yı ikinci vatanı yapmış Anadolu Aslanlarının çocuklarının torunların hesabına iki yüz milyon Euro olarak geçseniz geçmişlerini geri verebilecek misiniz? 

Bayram arifesinde Hollanda’dayım babası Türk annesi Hollandalı dördüncü kuşak torunum endişeli: “Ebe öğretmenim okulda Türkiye’de savaş var diyor. Gitme bizimle kal sana bir şey olmasından korkuyoruz. Türkiye’de yaşamanı hiçbirimiz istemiyoruz.” Diyor. 

Oysa dünyada Müslümanlara karşı Türklere karşı yoksullara karşı ülkelerinde yaşayan yabancılara karşı savaş var. Lakin ebeveyn olarak ben bu gerçekleri torunuma anlatmaya korkuyorum. Bu gerçeklerle yaşayan sayın yetkililer Afrika’da insanlar açlıktan susuzluktan ölüyor. Orta Doğu ve Arakan kan gölü masum insanlar masum çocuklar masum bebeler ölüyor. Milyonlarca masum Müslümanlarsa Bangladeş’e geçmek için ölümü göze alıyor!.. 

Avrupalı aydın geçinen demokratlar “vah yazık” dışında Müslümanlara karşı yapılan zulme seyirci kalıyor. Türk asıllı Avrupalı olarak, Türk asıllı Avrupalı Müslüman olarak milli ve dini bayramlarımızda Müslüman kıyımı seyircisi kalmak yerine sizlerle bin parçaya bölünen yüreğimi paylaşıyorum!.. 

Evet; ben Anadolu Aslanlarıyla Gurbette bayramı özlüyorum. Evet; ben eski milli ve dini bayramları özlüyorum. Evet; ben çocukken Hollanda sokaklarını korkmadan geçtiğim günleri özlüyorum. Evet; ben Anadolu Aslanları unvanı almış, ama çocuklarını torunlarını sevemeden ölmüş badem gözlü yiğit babamı, elleri nasırlı çalışkan güzel anamı özlüyorum. Evet; ben büyüklerime saygıyı küçüklerime sevgiyi şefkati özlüyorum. Evet; ben ana-vatanımı bana düşman eden Avrupa’yı değil İkinci Dünya Savaşından sonra Türklerle el ele vererek yeniden inşa ettiğimiz bana-vatanımı özlüyorum!..

Arkasına bakıp geçmişi, önüne bakıp geleceği, babası Türk annesi Hollandalı torunlarımla birlikte Türk Müslüman düşmanı olmayan tüm renkleri çıkarsız kucaklayan bir Avrupa hayal ediyorum. Kendim için istiyorsam namerdim!.. Avrupa’da doğan bütün renklerle beraber yaşamayı gurur sayan dördüncü kuşak Türk asıllı Avrupalıların adına istiyorum. Çünkü onların iki tane vatanı var. Ana-vatanları ve de baba-vatanları bu gerçeği onların elinden almaya hiçbir kimsenin hakkı yok. Adalet adına ahkam kesenler, var diyecek var mı?

Sevgi ve saygılarımla Zekiye Doğan

Not: Bu makale Belçika PanoramaGent gazetesinde Türkçe ve Flemençe olarak yayınlanmıştır.