Zor oyunu bozar!

1. ABD planı nereye kadar işletecektir?
2. ABD bu plana ne kadar sadık kalacaktır?
3. Bu plan yara aldığı ve gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi halinde ABD’nin tutumu ne olacaktır?
4. Plan çökünce Yahudilerin ve Amerikan halkının tutumu ne olacaktır?
5. Bu planın Türkiye üzerindeki tesiri nasıldır, ne olacaktır?

Önce son sorudan başlayarak soruları analiz edelim:
Bu plan bir işbirliği planı olmayıp, hasım ve düşman unsurlara karşı uygulanacak saldırgan bir plandır. Planın Türkiye’de yumuşak güç unsurlarını kullanarak, kamu diplomasisi yolu ile kabul ettirilmesi 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra imkânsız hale gelmiştir. Bu plan BOP projesi olarak ortaya çıktığında cazip gerekçelere dayanıyor, içeriğinden haberdar olmayan kitleler üzerinde menfi tesirler bırakmıyordu. Ancak plan deşifre olduktan, İslam dünyasını kan ve ateşe boğduktan sonra hiçbir çekiciliği kalmamıştır. ABD istihbarat ve finans oyunları ile kuyruğu dik tutmaya çalışsa da plan tutmayacaktır. Bu plan Türkiye’nin parçalanmasını esas aldığı için devlet ve millet tarafından destekleneceği beklenmemelidir. Bu planda “acı şerbetin şekere bandırılarak içirilmesi de mümkün gözükmüyor”.
ABD’nin ucuz ve güvenilir enerji kaynaklarına ulaşması veya bu kaynakları başkalarının  (Çin-Hindistan-Rusya veya AB) kullanmasını önlemesi veya kapaması gibi bir hedefinin olmadığı da görülüyor. Her mal piyasalarda satılırsa değer kazanır. Malı piyasaya çıkartmamak veya yer altında kalmaya mahkûm etmek değer yaratmaz. Güce güç de katmaz. Enerji makas değiştiriyor. Başka enerji kaynakları devreye sokuluyor, kayagazı piyasaya sürülüyor, diyorlar. Bu meyanda otomobil endüstrisi 2050 yılına kadar yüzde yüz elektrikli motora geçecek deniyor. Bütün bunlar dikkate alındığında savaşın enerji paylaşım savaşı olmadığı da ortaya çıkıyor.

Bu durumda akla neler geliyor?
1. Bu savaş stratejik alanları kontrol altına almak
2. Yahudi hurafelerine kapılarak “Kıyametler Savaşına” adanmak

Şayet hedef stratejik alanları kontrol altına almak olsa; ABD S.Arabistan, Mısır ve birçok Arap ülkesi ile dosttur ve dostlukları daha ileri götürerek bu bölgelere yabancıların girmesine kendinden izinsiz bir çöp götürülmesine müsaade etmez. Bunu da resmen devletten devlete ilişkiler mantığı içinde pekâlâ yapabilir.
Bakıyorsunuz durum böyle değil! Sünni coğrafyada Şiiliği teşvik ediyor, İslam içi çatışmaları tahrik ediyor, müttefiklerinin aleyhinde darbe teşebbüslerinde bulunuyor, kırk perdede kırk oyun kuruyor. Irak ve Suriye coğrafyasında Türkiye’nin hassasiyetlerini kaşıyor, Türkmenlerin, Sünni Araplar aleyhinde etnik temizliğe yol açıyor, Türkiye’nin bölgedeki varlığının kökünü kazıyor.
Önce Esad’ı iktidardan indirmek üzere harekete geçen ABD, işin kontrolünün Özgür Suriye Ordusu’nun(ÖSO) eline geçeceğini anlayınca Esad’ı devirmekten vaz geçiyor. Türkiye’nin uçuşa yasak bölge planını ret ediyor. Irak’ta bir sonraki aşama için CİA Başkanı David Petraus’ un kurduğu IŞİD’i harekete geçirdi. IŞİD, Irak ve Suriye’de kısa zamanda güçlendi. Yahudi hurafelerinden beslenmiş bir İslam anlayışı ve Haricilikten beslenen bir felsefe ile sahaya çıktı.  Üç beş ay içinde Türkiye sınırından Musul’a, Musul’dan Bağdat’a, Bağdat’tan Ürdün sınırına kadar olan alana yayıldı. ABD bu örgütün 20 seneden önce zayıflatılamayacağını ilan etti. Irak’ı 2 ayda işgal eden ABD ne oluyordu da kendi kurduğu bir örgüt karşısında zaafa düşüyordu?!  Buradaki maksadın bölgeyi kontrol altına almak olmadığı iç çatışma kapasitesini artırarak, sürekli bombalayarak bölgeyi boşaltmak halkı göçe zorlayarak insansız hale getirmek olduğu anlaşıldı.

IŞİD kısa zamanda böyle yayılınca Türkiye ve bölge ülkeleri şaşırdı. Bu şaşkınlık ortamından istifade ederek IŞİD’i Kobani’ye saldırttılar, IŞİD Kobani’yi ele geçirince şehirden çıkartmak için PKK’yı büyük ölçüde kullandılar. Bununla da kalmayıp kendilerinin eğitip yetiştirdiği PYD unsurlarını ön plana çıkarttılar. Şimdi de Kobani’de, Münbiç’de Kuzey Suriye’de üstlenmiş PKK menşeli PYD unsurlarına destek olarak Suriye’nin kuzeyini boydan boya bunlara hediye etmek istiyorlar. ÖSO’yu Türkmen Dağı’nda, Halep ve Humus’da durdurmak için 2015 Eylül ayında Rusya’yı sahaya sürdüler. Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmek için içerideki paralel unsurlar üzerinden Rus uçağını düşürttüler. Şimdi de Irak’da kukla İbadi yönetimini tahrik ederek Türkiye’yi Beşika’dan çıkartmaya çalışıyor. Musul harekâtından uzak tutmaya çalışıyor. Rakka’ya sokmuyor. Daha önce Irak’taki Sünni direnişi kırmak için İran’dan yardım isteyip “Devrim Muhafızlarını” sahaya soktuğunu unutmayalım. Şurası anlaşılıyor ki ABD Yahudi Planı’na bağlı kalarak her telden oynuyor.

SONUÇ:


Kim ne derse desin Obama ABD’si 1982 yılında ortaya konan Siyonist Oded Yinon Planına sadıktır. Bu planı birebir uyguluyor. Bu plan Türkiye’nin bölünmesini hedef aldığı için Türkiye hedef ülkedir. Dolayısıyla bu planın geciktirilmesi, tadilata uğratılması, her yola başvurarak başarısızlığa mahkûm edilmesi Türkiye’nin bekası açısından hayati öneme haizdir. Burada temel parametreler şunlardır! Acaba ABD bu planı gerçekleştirmek için bir nükleer savaşı göze alabilir mi? Direnilir ve giderek bu direniş artırılırsa ABD daha fazla Türkiye’ye bağımlı hale gelir mi? NATO’dan çıkartır, hasım ilan edilir mi? Türkiye’nin direnişi ABD iç sistemine tesir ederek Anglosakson Yahudi ittifakının çatlamasına ve Amerikan ulus devletinin kazanmasına sebep olabilir mi?

Türkiye için seçenek tektir. Plana itiraz etmezse yenilecek ve bölünecek, Allah korusun bu yenilgi tarihten çekilmeye kadar sürecektir. Direnecek, karşı koyacak, kafa tutacak ve kazanacaktır. Karşı taraf poker oynuyor. Pokerde blöfü yerseniz kaybedersiniz!