Evet, ortak milli hisler zor zamanlarda ortaya çıkar ve genellikle de bir ulusun yaşamı tehlikeye girdiğinde ulusun hemen bütününü temsil eden bireyler tarafından ortaya dökülür.

Belki de bir ulusun, toplumsal refleks olarak adlandırılabilecek en önemli bu ortak gücü bir anlamda toplumsal sigorta gibidir.

Çok kişi ortak bir duyguda birleşir.

O zamana dek olan ayrılıklar geçici de olsa bir yana bırakılır. Toplum kesimleri kucaklaşır.

Birlik ve bütünlüğün önemi vurgulanır.

Herkes ortak bir duyguda birleştiği için; bu aynı zamanda toplumun altına girdiği büyük bir sorunun, örneğin savaşın karşısında büyük bir moral kazanması anlamına da gelir.

Bu moralle toplumsal başarı perçinleşir; savaşım gücü artar.

Ancak bu duyguların kimi siyasi ihtiraslara, aklın yatmayacağı görüntü ve isteklere kurban edilmesi bir toplumun gerçekten de temeline konulan büyük bir bomba gibidir.

Herkesin, büyük bir özveriyle bir araya geldiği böylesine bir toplumsal inanış, bu tür bir yanlış adım yüzünden bir anda un ufak olabilir. Moraller çöker. Değerlere güven azalır.

Savaş iki toplum arasında aynı zamanda, birinin ötekini moralsizliğe itme çabası da olduğuna göre; morali bozulup, toplumsal bir çöküş ve şaşkınlık içine düşen toplum, öteki karşısında son derece zayıf duruma düşmüştür.

Bir topluma yapılacak en önemli kötülük de budur.

Tam tersine böyle günlerde ortak dil kullanılır; ayrılık gayrılık bir yana bırakılır; tarih sanki toplum ruhunda yeniden dirilir.

Din de bizimdir, ulus da... Atatürk de bizimdir, cephede savaşan subaylarımız, erlerimiz de.

Bu koşullarda en tepeden, en aşağıya kadar, herkesin oturuşuna, duruşuna, konuşmasına, takındığı tavırlara dikkat etmesi gerekir.

Savaş gibi bir can pazarında, kişisel hesaplar yapmak ve bundan bir umar sağlamak, çılgınlıktan başka bir şey olamaz.

Aman, milli duygulara dikkat!

Çünkü o bizim ortak kalp atışımızdır.