Tarihimize altın sayfalar kazandırmak için, ömrünü davası uğruna harcamış insanları elbette unutmayacağız. Bağımsızlık mücadeleleri, davalarını dünya kamuoyuna duyurma konusundaki çabaları, en umutsuz olduğumuz zamanlarda gerçekleştirdikleri mucizelerle bize meşale, umut kaynağı olan insanları hiç unutmayacağız, unutturmayacağız. 

Vatan dediğimiz toprak parçasının kıymetini, bu değerli hazine elden gitmeden anlayabilmek için, vatan kaybetmiş insanların çektikleri acıları, katlanmak zorunda kaldıkları sıkıntıları ve destansı mücadelelerini dinleyerek öğrenebiliriz. 

Kendi öz vatanında esir olarak yaşamanın ne kadar yürek yakan bir acı olduğunu, ancak, Osman Baturların hayat hikayelerini dinleyerek, okuyarak algılayabiliriz.

 Doğu Türkistan’ın efsanevi kahramanını Osman Batur’u, şehadetinin 66. yılında, TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI (TDAV) ve KAZAK TÜRKLERİ EĞİTİM ve ARAŞTIRMA DERNEĞİ (KATEAD) tarafından ortaklaşa düzenlenen bir konferansta dualarla andık. Konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu, Hızırbek Gayretullah ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kalkan Altay Kartalı Osman Batur’u ve Osman Batur’un Türk Dünyası için önemini belirten konuşmalar yaptılar.. 

ALTAY KARTALI OSMAN BATUR’U RAHMET VE SAYGIYLA ANDIK

Kazakistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Yerkebulan Sapiyev, Türk Dünyası sivil toplum kuruluşları temsilcileri başta olmak üzere yoğun bir katılımıyla gerçekleştirilen program şehitlere saygı duruşu ve İstiklal Marşı’mızla başladı. TDAV Gençlik Kolları üyesi ve İTÜ öğrencisi Metehan Kalem’in Cemal Oğuz Öcal’ın Osman Batur için yazmış olduğu bir şiiri seslendirmesi ve KATEAD Başkanı Serkan Dinçtürk’ün, Osman Batur’u anmanın gereğini ve önemini vurgulayan açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu, Hızırbek Gayretullah ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kalkan Altay Kartalı Osman Batur’un hürriyet mücadelesini anlattılar. 

“ÖZGÜRLÜK YOLU-NURGOCAY BATUR’UN ANILARIYLA OSMAN BATUR”

Hocaların hocası, yaşayan bir tarih abidesi olarak anılan Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu, bir Türk Tarihi profesörü olarak yetişmesinde emeği geçen hocalar ve toplum önderlerinden söz ederek başladığı konuşmasında, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ı rahmet ve saygıyla andıktan sonra,  Doğu Türkistan’ın özgürlük mücadelesinin efsanevi önderlerinden İsa Yusuf Alptekin’in yönlendirmesiyle yazdığı Özgürlük Yolu-Nurgocay Batur’un Anılarıyla Osman Batur adlı eserinden yaptığı özetlemelerle Altay Kartalı olarak rahmet ve saygıyla andığımız Osman Batur’u anlattı.  

HIZIRBEK GAYRETULLAH: “ÇİNLİLER DE RUSLAR DA BATUR’U KENDİ YANLARINA ÇEKMEYE ÇALIŞTI”

Kendisi de bir Kazak Türkü olan araştırmacı yazar Hızırbek Gayretullah, konuşmasının ilk kısmında, Osman Batur’un Türkiye, Doğu Türkistan ve Kazakistan başta olmak üzere dünyanın değişik yerlerindeki toplantılarda, yazılı basında ve hakkında yazılan kitaplarda gündeme getirilmesi ve hakkında kalıcı bilgi sağlanmasıyla ilgili çalışmaların dikkat çekici bir dökümünü yaptı.  

Gayretullah, Sovyetler’in ve Çin’in yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ve stratejik konumu nedeniyle çok önem verdikleri Doğu Türkistan’ı kontrolleri altında tutabilmek amacıyla Osman Batur’la işbirliği yapmak, kendi saflarına çekmek ya da onu etkisiz bırakabilmek için Kazakların hanlık düzeninin inceliklerinden yararlanarak yaptıkları girişimleri anlattı. Gayretullah, Osman Batur’un tüm ezilen milletlere örnek olacak destansı hürriyet mücadelesini Çin ordusunun sayı ve silah üstünlüğü nedeniyle zaferle taçlandıramadığını belirterek konuşmasını tamamladı 

ÇİNLİLER VE BATILILAR GÖZÜYLE OSMAN BATUR

Kırklareli Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kalkan, “Osman Batur neden önemli ve onu neden anıyoruz?” sorusu çerçevesinde yaptığı konuşmasında, Osman Batur’u Çinlilerin ve Batılıların penceresinden anlattı.. 

Kalkan, Çinli bir araştırmacı tarafından Çin adlı bir dergide yayımlanan “Toplumsal Yapı, Pratik İhtiyaçlar ve Kültürel Geçiş / Osman Batur Vakası ve Onun Davranış Mantığı ve Sosyal Etkileşimleri” ve Batılı bir araştırmacı olan Justin Jakips tarafından yayımlanan “Dizginlenemeyen Bir Kazak’ın Birçok Ölümü / Osman Batur, Çin Dekolonizasyonu, Bir Göçebenin Millileştirilmesi” makalelerinden hareketle, Türkistan coğrafyasının özgürlük mücadelesi kahramanlarından İslamoğlu Osman’ın Osman Batur’a dönüşme hikayesini Çin ve Batı kaynaklarındaki yayınlardan yaptığı özetlemelerle anlattı. 

Program sonunda konuşmacılara ve bugünün anısına KATEAD tarafından hazırlanan Osman Batur kitabının basımına destek olan Kalender Yayınevi yöneticisi Kemal Küntaş’a, TDAV ve KATEAD’in birlikte hazırladıkları teşekkür plaketleri sunuldu. 

OSMAN BATUR EFSANESİ

(Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu, Hızırbek Gayretullah ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim Kalkan’ın anlattıklarından özetlenmiştir.)

1889’da Altay İlinin Köktogay ilçesinde dünyaya gelen Osman Batur, bütün olumsuz koşullara rağmen, ülkesini ve milletini Ruslara ve Çinlilere karşı savunmuş bir destan kahramanıdır.

Asıl adı İslamoğlu Osman’dır (Silamulı Ospan). Türkistan coğrafyasında “kahraman ve cesur”  anlamındaki Batur unvanıyla anılmış ve adını tarihe Osman Batur olarak yazdırmıştır. 

Henüz 10 yaşındayken usta bir binici ve iyi bir avcı olmuştu. 12 yaşına geldiğinde (1911) Osman Kazakların ünlü kahramanı Böke Batur’un dikkatini çekti ve onun yanında çalışmaya başladı. Böke Batur onun, vatanını ve milletini kurtaracak bir kahraman olacağını görüyordu. Osman, bütün Altay topraklarının ve Doğu Türkistan’ın Çinlilerden ve Ruslardan kurtarılmasını amaçlıyordu, ama Çin’e karşı savaşacak ne güçlü bir orduları ne de yeterli silahları vardı. O nedenle, Böke Batur Osman’ı hem iyi bir silahşor hem de iyi bir yönetici olarak yetiştirdi ve özellikle çete savaşlarının inceliklerini öğretti.

II. Dünya Savaşı’nın Avrupa coğrafyasını Cehennem’e çevirdiği yıllarda Doğu Türkistan topraklarında Türklere yönelik Rus Ve Çin baskıları iyice yoğunlaşmıştı. Çinlilerin baskılarına karşı çıkan Türkler “devlete baş kaldırdı” gerekçesiyle tutuklanıyor, bilinmeyen yerlere sürgün ediliyorlardı. 

Çinliler, ayaklanmalarını bastırabilmek amacıyla bütün Türklerin silahlarını toplama kararı aldılar. Osman’ın ailesinden de silahını teslim edenler oldu. İslamoğlu Osman silah teslim etmeye kesinlikle karşı çıkıyor ve “Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar” diyordu. İslamoğlu Osman ne silahını verdi ne de teslm oldu; tek başına dağa çıkarak ülkesinin bağımsızlık savaşını başlattı. Mücadelesine ilk destek verenler arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şedirman oldu. Onlardan cesaret bulan diğer Türk boyları da İslamoğlu’na katılmaya başladılar ve kısa zamanda büyük bir ordu oluştu. 

Savaşmaktan başka kurtuluş yolu olmadığını gören İslamoğlu Osman’ın annesi Ayça Hanım da, yaptığı ateşli konuşmalarla oğluna destek veriyor, Doğu Türkistan coğrafyasındaki Türkleri, kurtuluş savaşına destek vermeye çağırıyordu: "Bizim canımız, bizden önce hayatını, bu dava uğruna feda edenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için bizler de canımızı vermeye hazırız."

İslamoğlu Osman, Çinlilere karşı verdiği destansı mücadeleden dolayı Osman Batur olarak anılmaya başlanmıştı. O artık Altayların efsanevi kartalı Osman Batur’du.. 

Osman Batur’un bağımsızlık mücadelesi 1941 Ekim ayından, 1943 Temmuz ayına kadar çete savaşları şeklinde devam etti. 22 Temmuz’a gelindiğinde binlerce yıllık Türk yurdu olan Altaylar Çinlilerden bütünüyle temizlenmişti. Osman Batur, Bulgun’da yapılan bir törenle Altay Kazak Türklerinin Han’ı ilân edildi. Daha sonra Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi. Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Kazak Türkleri’nin yaşadıkları bölgeleri Çinlilerden kurtardı. 1945 Ekim ayından, 1947 Şubat ayına kadar, üç bölgeden oluşan Doğu Türkistan Hükümeti’nin askeri ve mülki amiri olarak,1947 Şubat ayından 1949 Eylül ayına kadar da, Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükümetinin aslî üyesi olarak görev yaptı.

Çin yönetimi Doğu Türkistan’ı binlerce yıllık Türk yurdunu Türklere bırakmak istemiyordu. Baskılar, saldırılar giderek arttı. Osman Batur ve Türkistan coğrafyasını vatan bellemiş olan hürriyet aşığı savaşçılar kendilerinden kat kat güçlü Çin ordusuyla mücadele ettiler. 

30 bin kişilik bir güçle mücadeleye başlayan Osman Batur ve yanındakiler, Çin ordusunun  baskıları nedeniyle, sürekli yer değiştirmek zorundaydılar. Bu nedenle, 1950 yılına gelindiğinde, Batur’un yanındakiler birkaç bine inmişti. 

Osman Batur ve yanındakilerin son sığındıkları bölge Gez Kurt bölgesiydi. Fakat burası çadır kurmaya elverişli bir yer olmadığından, daha korunaklı bölgelere göçmek zorunda kalmışlardı. 

Çinliler Osman Batur ve yanındakileri esir alabilmek için onları yakından izliyor, fırsat kolluyorlardı. 1951 Şubat’ında yaptıkları bir baskın sonucunda, Osman Batur’un kızı Azapay olmak üzere, pek çok kadın Çinliler tarafından esir alınıp götürüldü. Kuvvetleri dağılan Osman Batur, bir geçitte, tek başına, kadın esirleri götüren 200 kişilik Çinli askerin önünü kesti.. Çok sayıda Çinli asker öldürmesine rağmen, cephanesi bittiğinden Kamambal Dağı’na çekilmek zorunda kaldı ve 17 Şubat 1951 gecesi burada Çinlilere esir düştü. 

Götürüldüğü  Tung-Huang’da elleri ayakları kelepçelenerek hapse atılan Batur’a, kendisiyle herhangi bir şekilde işbirliği yapan Türklerin isimlerini vermesi için, sistemli bir şekilde işkence yapılıyordu. Bu da yetmedi, işkenceler sonunda her tarafından kanlar akan Osman Batur semersiz bir atın üzerine bindirilerek, “Doğu Türkistan’ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın” denilerek sokak sokak dolaştırıldı. 

Osman Batur bir hürriyet kahramanıydı. Bütün olumsuz koşullara rağmen kendisine gizli ya da açık olarak destek vermiş olan Türklerin moralini çökertmek istemiyordu. Zaman zaman kendini toplayarak at üstünde dikiliyor, “Ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek” diye haykırıyordu. 

Osman Batur, Çinliler tarafından kurulan mahkeme tarafından, “Devrim düşmanlığı” yapmakla suçlanarak, 19 Nisan 1951 tarihinde idama mahkum edildi ve karar on gün sonra 29 Nisan tarihinde Urumçi’de infaz edildi. 

Osman Batur Doğu Türkistan halkına korku salmak amacıyla vahşice öldürüldü. Önce kolları ve kulakları kesilen Osman Batur sonra kurşuna dizilerek öldürüldü. Kesilen organları günlerce Doğu Türkistan’ın çeşitli bölgelerinde teşhir edildi. 

Osman Batur, ölüme giderken bile milletini düşünen ve “Ben can verebilirim; milletim, dünya durdukça mücadeleye devam edecektir” diye haykırabilen bir Doğu Türkistan efsanesiydi..   

Osman Batur’u rahmet ve saygıyla anıyoruz. Mekanı Cennet olsun..