Bombalar patlıyor orda burda şurda…
Ölenler gazete altlarında dizi dizi.
Birileri çıkıp kınıyor.
Kimse bizi çökertemeyecek beyanları…
Bombalama arkası güvenlik önlemleri hat safhada artırılıyor.
Ölen ölmüş. Ciğerler yanmış.
Karanfiller …
Timsah gözyaşları devrede.
Siyah takımını giy kınamaya gidiyoruz…
Bayramı yaşamaya çalışan, o veya bu sebeple sadece suçları havaalanında olma şanssızlığında onlarca kişi, ya da bu tarihi şehri hala  görmeye çalışan cesaret timsali turistler… 
28 Haziran  akşam saatlerinde Atatürk Havaalanında 3 canlı bombayla karşılaştılar. 
Bu paniğin insanda nasıl bir titremeye yol açtığını, hayatının nasıl bir film şeridine girdiğini , maalesef, bu kış ben de yaşadığım. Çok iyi bilirim.
Londra Gattwick Havaalanı’nda doğal bir ortamda olsun diye çekilen bir film platosuna girdiğimde tabiri caizse …. 
Yok öyle demeyeceğim…
Üzerime doğru koşarak gelen insanlar, silahlı diğer adamlar, bağırışlar…
Kanımın çekildiğini hissettim.
Sen kalk Türkiye’de değil de Londra’da yakalan dedim içimden küfürleri savurarak…
İşte o gün bu insanlar, benim kadar şanslı değildi ve gerçeğin soğuk yüzünü yaşadılar.
Piyango gibi…
Bazıları pisi pisine feci şekilde veda etti hayatlarına.
Haince alçakça 
Bir insan  kıyımına, göz nasıl böyle döner bilmem.
Tarayıp sonra da patlayıp gitmek.
Havaalanı girişinde bir pet şişeyi bir parfümü içeriye sokamayan bizler…
Caniler nasıl oluyor da kalaşnikofla girebiliyorlar.
Cep tipi miydi bunlar, diyesi geliyor insanın,.
40 ın üstünde ölü.
Kim kimin yaşama hakkını sonlandırabilr yaradandan başka…
Terör bu… ne din ne mezhep ne ülke tanıyor.
Dünya ağlamış, evren tepki vermiş, bizimkiler kınamış ne yazar.
Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Benim içim yanıyor.
Anaların içi yanıyor.
Tüm ölenlerin yakınlarına sabırlar diliyorum.
Sorumluların da, 
Allah bayramınızı alsın, belanızı versin demekten başka da bir laf diyemiyorum.
Hoş… Deliye hergün bayram ya!!!