Liverpool gibi bir dünya devini, İngiliz futbol firmasını UEFA Avrupa Ligi’nin dışına iten Beşiktaş’a taraflı tarafsız herkesin, en azından bir teşekkür borçlu olduğunu düşündüğümü belirterek başlamak istiyorum söze.
Hemen ardından da, bize yaşattıkları bu güzelliğin devamında, yolun sonunun final olduğunu da vurgulamak istiyorum.
Hayatımızın bir parçası olan futbolun, 3 Temmuz süreciyle birlikte anlamını yitirmesinin ardından, yeniden bir umut ışığı gibi geldi şu Liverpool zaferi. Giderek, ‘havası kaçmış gazoz’ haline gelen futbolumuz adına heyecan duydum.
Tüm camiaya, ve herkese hayırlı olsun diyor, başarıların finale dek sürmesini diliyorum.
Ayrıca Beşiktaş’ın bu başarısının, Avrupa sıralamasında çekiştiğimiz Yunanistan’ın önünde kalıp, özellikle gelecek süreçte, şampiyon takımımızın bile, ön eleme oynamasını engellediğinin altını çizmek istiyorum. Sadece bu nedenle bile, tüm herkesin Beşiktaş’a teşekkür borcu olduğunu düşünüyorum.
Bu arada camiadan söz etmişken, başarıyı spekülasyon, karalama, kavga edip birileriyle itişip kakışmanın altında arayan başkanlara inat, bir lider gibi davranan Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’a da kocaman bir alkış gönderiyorum.
Camiasına, gerçekten liderlik yapan, maçlarını başka başka statlarda oynayıp, yine de başarılı bir çizgiyi tutturan Orman bu alkışı hak ediyor.

Lider mi, başkan mı?
Bakın yukarıda bir liderden, Beşiktaş camiasına önderlik yapan, ağzından çıkanı bilen, seviyesini hep bir çizgide tutan bir insandan, yani Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman’dan söz ettik.
Şimdi onu bir kenara bırakıp, biraz da iki büyük kulübümüz olan Fenerbahçe ve Trabzonspor’un ‘Başkan’larına bir göz atalım.
Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, Fenerbahçe Trabzonspor maçının hakemi Bülent Yıldırım’ı arayarak bir şekilde ayar vermeye çalışmasıyla, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın, Akhisar Belediyespor maçı sonrasında, hakem Özgür Yankaya hakkında söylediklerinin bence hiçbir farkı yok.
İkisi de iki büyük kulübün başkanları. Bir anlamda camialarının önderleri konumunda. Ancak ne yazık ki, iki başkanın davranışları da hiçbir mantıkla açıklanabilir, camialarına örnek oluşturan insanların davranış biçimi değil.
Başkan olmakla, lider olmak tabi ki aynı şeyler değil. Hacıosmanoğlu ve Yıldırım yalnızca başkan olmuşlar, camialarına lider değil.

Yukarıda da vurgulamaya çalıştığım gibi, başkan olmakla lider olmak arasındaki farkı sanırım bundan daha iyi açıklayabilmek mümkün değildir.
Hoşçakalın