“YÜREĞİNİN BİR YARISINDA BOSNA’YI, DİĞER YARISINDA İSLAM DÜNYASI’NI TAŞIYAN BİR BİLGE ADAM”

2003’te Avusturya resmî ziyaretinden Türkiye’ye dönüşte, merhum İzzetbegoviç’in sağlığının kötüye gittiğini öğrenince, kendisini vefatından bir gün önce ziyaret ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ellerini avuçlarının içine alan İzzetbegoviç’in kendisine ‘Sizler evlad-ı fatihansınız; Bosna’mı koruyun, Bosna’ma sahip çıkın’ dediğini aktardı ve onun bu vasiyetini hiçbir zaman unutmadığını söyledi. 

Ölümünün 14. yılında, yaşamı destan olan bir Müslüman lideri, Aliya İzzetbegoviç’i, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen görkemli törende rahmet ve saygıyla andık. Törene, merhum İzzetbegoviç’in oğlu ve Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Üyesi Bakir İzzetbegoviç’in yanı sıra bakanlar, milletvekilleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve Aliya hayranları katıldılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan törende bir konuşma yaptı ve Cennetmekan İzzetbegoviç’in vasiyetini aktardı: “Aliya, yüreğinin bir yarısında Bosna, diğer yarısında İslam Dünyası’nı taşıyan bir gönül adamıdır” dedi. 

Hz. Muhammet’in, “Alimler, peygamberlerin varisleri ve yeryüzünün kandilleridir” ve “Alimin ölümü, âlemin ölümü gibidir” hadislerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliya’yı şöyle tanımladı: “Bu hikmetli sözlerin hiç şüphesiz şahsında tecessüm ettiği, adeta ete kemiğe büründüğü isimlerden biri merhum Aliya İzzetbegoviç’tir. Çünkü Aliya sadece bir siyasetçi, bir düşünür ve aksiyon adamı değildir. Merhum Aliya bunların tamamıdır, hatta çok daha ötesi, fazlasıdır. (…) 1970’lerin kasvetli ortamında kaleme aldığı ‘İslam Deklarasyonu’yla Aliya, İgman Dağı gibi yükselen bir öz güven abidesidir. O, savaş meydanlarında cesur bir asker, ailesine müşfik bir baba, arkadaşlarına aziz bir dost, milletini bağımsızlığa taşıyan bilge bir liderdir.”

Aliya izzetbegoviç’in çağdaş bir bilge olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “Günümüzde çokça rastladığımız fildişi kulelerinde ahkâm kesen kifayetsizlere inat, yeri geldiğinde üniformasını giyip cenk meydanlarına atılan bir uçbeyidir Aliya. 

Biz Aliya’yı ‘Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler’ tespitiyle hatırlıyoruz. Biz o büyük gönül insanını, vefatından birkaç gün önce yazdığı, ‘Dik dur! Yıldızların altında nasıl başı eğik durursun? Hangi yoldan gidersen git, sonunda ölüm bekliyor ve her şey felaketle sonuçlanıyor. Sen de öleceksin, bu dünya da ölecek, bu yüzden dik dur’ mesajıyla hatırlıyoruz” dedi.

BİLGE KRAL’IN ERDOĞAN’A VASİYETİ

2003’te Avusturya resmî ziyaretinden Türkiye’ye dönüşte, merhum İzzetbegoviç’in sağlığının kötüye gittiği haberini alınca, kendisini vefatından bir gün önce ziyaret ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzzetbegoviç’in; elini avuçlarının içine alıp kendisine ‘Sizler evlad-ı fatihansınız; Bosna’mı koruyun, Bosna’ma sahip çıkın’ dediğini aktardı ve onun bu vasiyetini hiçbir zaman unutmadığını söyledi. “İnşallah biz de Bosna’yı korumaya ve oradaki kardeşlerimizle beraber Bosna’yı yüceltmeye devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, orada kendisine önemli siyasi ve stratejik vasiyetlerinin de olduğunu da belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onları burada söylemem uygun düşmez’ dedi.

“Onu anmak için düzenlenen törende Aliya’nın teslimiyetine, cesaretine, bilgeliğine ve sarsılmaz imanına hep birlikte şahitlik edildiğini” belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliya’nın hayatını bir dizi olarak filme çeken TRT’yi kutladı. Dizinin, Aliya’nın çok daha geniş kitlelerce tanınmasını sağlayacağına inandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa içinde bulunduğumuz sancılı dönemde Aliya’nın siyasi, sosyal ve ilmi mirasına çok iyi sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum” dedi.

HAYATI BOYUNCA ÜLKESİ VE İSLAM İÇİN ÇALIŞTI

Bosna- Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, 1925 yılında Bosanski Samac kentinde doğmuştu. Hayatı başlı başına bir mücadele destanıdır. Gençlik yıllarından başlayarak bütün hayatı, Avrupa’nın orta yerinde, Boşnak ve Müslüman kimliğini savunmakla geçmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında faşist ve etnik ideolojiyle, savaş sonrasında da komünizmle ve dini inançları nedeniyle kendisini hedef alan Haçlı Sırp milisleriyle savaşmak zorunda kalmıştır. 

Ömrü, “insani değerlerin baş tacı edildiği” Avrupa’nın orta yerinde, kimliğini ve dinini korumak için sürekli mücadele içinde geçen İzzetbegoviç, ilk kez 1946 yılında tutukladı ve 3 yıl hapista kaldı. 1970’li yıllarda yazdığı “İslam Manifestosu” bildisi nedeniyle, komünist bir rejimle yönetilen eski Yugoslavya’da sürekli gözetim altında tutuldu. 1983 yılında, yine yazdığı manifesto nedeniyle, “bölücülük yapmak ve İslami devlet kurmak” suçlamasıyla 12 Bosnalı aydınla birlikte yargılandı ve 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Aliya İzzetbegoviç, çilelerle, sıkıntılarla dolu bir ömür yaşadı, fakat hiçbir zaman umudunu kaybetmedi. İnanılmaz bir direniş destanı yazan Aliya İzzetbegoviç, 14 yıl önce aramızdan ayrılırken, ülkesinin bağımsız bir devlet oluşunu görmüş olmaktan son derece mutluydu.

ALİYA, HALKININ MUTLULUĞU İÇİN, ÖMRÜ BOYUNCA MÜCADELE ETTİ 

Eski Yugoslavya’nin Foça kentindeki hapishanede, uzun yıllar çile çeken Aliya,Yugoslav hükümetinin, sözlü muhalefet nedeniyle hapsedilen bütün mahkumlara getirdiği genel aftan yararlanarak 1988 yılında serbest bırakıldı. Hapisten çıkar çıkmaz, yoğun Sırp saldırıları karşısında çaresiz kalan, dağılan Boşnakların morallerini yükselterek mücadeleye devam etmelerini sağladı. 

Aliya İzzetbegoviç, Boşnakların kendi öz yurtlarında başı dik ve hür olarak yaşayabilmelerini sağlamak adına, haklarını savunmak ve mücadelelerini siyasi platformda sürdürebilmek amacıyla 27 Mart 1990 yılında Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurdu. Mücadelesini siyasi platformda da sürdüren İzzetbegoviç’in partisi SDA, 18 Kasım 1990’da, eski Yugoslavya’nın 6 cumhuriyetinden biri olan Bosna-Hersek’te yapılan ilk çok partili seçimlerde, Parlamentodaki 240 milletvekilliğinin 86’sını kazanmayı başardı. Önce Slovenya’nın, ardından Hırvatistan’ın eski Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan ederek ayrılmaları üzerine, İzzetbegoviç’in önderliğindeki Boşnaklar da, geleceklerini oylama kararı aldılar. 29 Şubat- 1Mart 1992 tarihlerinde ülke genelinde referandum yapıldı. Sırpların katılmadıkları oylamada, halkın büyük çoğunluğu Bosna-Hersek’in özerkliği ve bağımsızlığı yönünde oy kullandı. 

Bu sonucun açıklanması üzerine, 6 Nisan 1992’de AB, 7 Nisan 1992’de de ABD Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıdı. 

TARİHİN EN ACIMASIZ KATLİAMLARINI BOŞNAKLAR YAŞADILAR

 “Bilge Kral” Aliya’nın da, Boşnakların da çilesi henüz dolmamıştı. Bağımsızlık kararı sonrasında da mücadeleye devam etmek, insanlık tarihinde eşi görülmeyen katliamlar yaşamak zorunda kaldılar. Bosna-Hersek’in bağımsızlık kararının hemen sonrasında, Lahey Adalet Divanı’nda yargılanıp mahkum olan Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karaciç ile yine Lahey’de yargılanırken ölen (2006) Slobodan Miloşeviç, Boşnaklara karşı acımasız ve orantısız bir savaş başlattı. Avrupa’nın orta yerinde, Boşnakların, dini inançlarından dolayı acımasızca katledilmesini, Osmanlı döneminden kalan tarihi eserlerin, camilerin bombalanmasını “Demokrasi ve insan haklarının yılmaz savunucuları”, çoğu sahnesi canlı yayınlanan televizyon ekranlarından duyarsızca izlediler. 

1992-95 yılları arasında, “demokrasi ve insan haklarının yılmaz savunucusu”  Avrupa’nın orta yerinde, Boşnakları hedef alan ve BM’nin soykırım tanımlamasına aynen uyan bir katliam yaşandı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün koruması altındaki Srebrenitza’da, Hollandalı komutan tarafından, “emniyettesiniz” denilerek silahları toplanan Boşnaklar, eli silahlı Sırp tarafından acımasızca katledildiler, toplu mezarlara gömüldüler. . 3 yıl boyunca masum Boşnaklar yalnızca kimlikleri ve dini inançları nedeniyle, orantısız güç kullanılarak katledildiler. . İnsanlık yalnızca seyretti. Dizi film izler gibi duyarsızca izlediler.

Bütün dünyanın seyretmekle yetindiği Boşnaklara yönelik katliamın, aynı zamanda bir kültürel soykırım olduğunu kanıtlaması açısından, yeni ortaya çıkan bir gerçeği not edelim: 1992-95 yılları arasında, Osmanlı dönemine ait 300 bin belge ve 30 bin yazma eser Sırp bombardımanları ile yok edilmiş, 600 bin belge de Fransa’ya kaçırılmış!

İSLAM ALEMİ ŞİMDİ, BOŞNAKLARA UYGULANAN SOYKIRIMA SESSİZ KALMANIN CEZASINI ÇEKİYORLAR 

Hristiyanlar, Haçlı ruhuyla bu katliama duyarsız kaldılar diyelim, 1.5 milyarlık İslam Alemi, din kardeşleri yalnızca Müslüman oldukları için katledilirken neden duyarsız kaldılar?

Bugün Kuzey Afrika’dan Afganistan’a hatta Pakistan’a uzanan Müslüman coğrafyada yaşanan katliam ve talan, İslam Alemi’nin, 1992-95 yılları arasında Avrupa’nın orta yerinde Boşnaklara yapılan katliama sessiz kalmalarının sonucudur! Unutmayın, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler olayı sonrasında İslam Dünyası potansiyel terör bataklığı ilan edilmiş, Afganistan ve Irak’ın işgali öncesinde zamanın ABD Başkanı G.W. Bush,”Haçlı Seferleri başladı!” çığlıkları atmıştı. 

DAYTON ANLAŞMASI SORUNU GEÇİCİ OLARAK ÇÖZDÜ 

Sonunda Dayton Anlaşması imzalanarak Bosna-Hersek kuruldu. Fakat, bu anlaşmanın eski Yugoslavya krizine tam olarak çözüm getirdiği söylenemez. Yugoslavya krizi, ABD ile Avrupa Birliği arasındaki çıkar çatışmasını su yüzüne çıkardığı gibi, AB çekirdek devletleri olan Almanya/Fransa ile İngiltere arasındaki sürtüşmeyi de ortaya çıkarmış oldu. Almanya, Hırvatistan ve Slovenya’nın bağımsızlık girişimine destek vererek eski Yugoslavya’nın parçalanma sürecini hızlandırmış oldu. ABD de, işgal ettiği Irak’ta ve Ortadoğu’da elde ettiği üstünlük karşılığında, Balkanların, Hırvatistan ve Slovenya üzerinden Adriyatik Denizine uzanan bölgenin Almanya’nın etki alanına girmesine göz yumdu. 

Almanya’nın AB coğrafyasındaki etki alanının giderek genişlemesi, Fransa ile İngiltere’nin Rusya yanlısı bir dış politika izlemelerine neden olması, 1992’de Bosna’da Boşnaklara yönelik Sırp katliamını durdurma girişimlerinin ertelenmesine neden oldu. Bu gecikme, NATO’nun müdahale kararlılığını olumsuz etkiledi ve Bosna’nın statüsünün Sırpları kayıracak şekilde saptanmasına, Boşnakların soykırıma yönelik acımasız bir katliam yaşamalarına ortam hazırlamış oldu. 

 “KİMLİĞİNİZİ KAYBETMENİN BEDELİ KÖLELİKTİR”

Aliya İzzetbegoviç ölümünden kısa bir süre önce, ünlü gazeteci Senad Hacifeyzoviç’in sunduğu programa telefonla bağlanmış, sağlık koşulları nedeniyle halkıyla yeniden biraraya gelmesinin belki de mümkün olamayacağını söyleyerek, tüm Bosna-Hersek halkına şu mesajı vermişti: ‘’Sırplar Sırp, Boşnaklar Boşnak, Hırvatlar ise Hırvat olsunlar. Ancak her üçü de daha fazla Bosnalı olsunlar. Önemli olan, Bosna’nın hayatta kalmış olmasıdır.’’ “… Çok yaşadım ve çok yoruldum. Şimdi Sevgilime kavuşmak istiyorum” “Olduğunuz gibi kalın. Dininizi, milliyetinizi koruyun. Kimliğinizi kaybetmenin bedeli köleliktir.” 

Oğlu Bakir İzzetbegoviç ile birlikte hacca da giden Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumunun bozulması üzerine Ekim 2000’de devlet başkanlığı görevinden ayrılmak zorunda kaldı. “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu.  Aliya İzzetbegoviç “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç’, rahmet ve saygıyla anıyoruz. Mekanı Cennet olsun.