Dostluk ve arkadaşlıkların insan yaşamındaki değeri paha biçilmezdir. Hele bir de, “Dostum”, “Arkadaşım” dediğin insan huyu, suyu ve karakteriyle, topluma örnek oluşturacak düzeydeyse, o dostluk kelimenin tam anlamıyla tadından yenmez.

Geçtiğimiz hafta ülkemize, Altınordu kulübünün düzenlediği U12 İzmir Cup için gelen ve minik futbolcuların kendilerini göstermek için ter döktüğü bu organizasyonda onur konuğu olarak ağırlanan Alex de Souza, yukarıda saydığım tüm bu özelliklere sahip özel bir insandır.

Onunla İstanbul’a gelip, Fenerbahçe’yle sözleşme imzaladığı 2004 yılında başlayan ve sıradan bir futbolcu-gazeteci ilişkisinden öte, sevgi ve saygıyla bezeli bir dostluğumuz vardı. Birçok kez, benimle paylaştığı ve başka meslektaşlarımın kulağına gitse, çarşaf çarşaf haber yapacağı mevzuları, ‘dost sohbeti’ olarak nitelendirip malzeme olarak değerlendirmediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Onun da bu özelliğimi bilmesi nedeniyle, kendisiyle ilgili birçok haberi herkesten önce benimle paylaştığını da eklemeliyim.

Bu durum belki birçok insan için çok fazla önem taşımayabilir. Ancak gazetecilik mesleğinin en önemli kriterlerinden biri, belki de en önemlisi; sohbetle haber malzemesini birbirinden ayırt edebilmektir. Otuz yılı aşkındır içinde bulunduğum bu kulvarda, her zaman bu iki kavramı birbirinden ayırmayı başarabildiğimi düşünüyorum. İşte bundandır ki, geriye dönüp baktığımda birikimlerim maddesel değil, insan anlamında hayli fazla olmuş.

Neyse, burada uzun uzadıya kendimizden bahsedecek değiliz herhalde. Biz gelelim yine Alex’e. Türkiye’de, Fenerbahçe’de futbol oynadığı dokuz yıl boyunca, yalnızca Sarı Lacivertli renklere gönül verenlerin değil, tüm futbolseverlerin gönlünde taht kurdu Brezilyalı...

Küfürlerin bininin bir para ettiği tribünlerden küfür yemeyen, ender futbolculardan oldu.

Sanırım futbolseverler hatırlayacaklardır; Kadıköy Yoğurtçu Parkı’na heykeli dikildiği sezon, başkan Aziz Yıldırım tarafından ipi çekilen Alex’e tüm takımların fanlarından destek mesajları gelmişti.

İşte yukarıda vurgulamaya çalıştığım özellikleriyle, Türk futbolundan bir film şeridi misali gibi geçen sevgili Alex de Souza’yla Çırağan Sarayı’nda gerçekleşen etkinlikte yeniden karşılaşmanın mutluluğunu birlikte yaşadık. Organizasyonun yoğunluğu, kameraların ve gazeteci arkadaşlarımızın röportaj isteklerinin arasında, kısa bir sohbet gerçekleştirebildik sevgili Alex’le. Muhabbetin bir anında sözleştik. Kısmetse bu yaz İstanbul’a yeniden gelecek. Suya sabuna dokunmadan birlikte Yalova’ya benim oradaki evime gideceğiz.

Bu arada bana Ramazan’ın ne zaman olduğunu ve oruç tuttuğumu bildiği için, o dönemde gelmemesi gerektiğini, Ramazan’dan sonra geleceğini söyledi…

Hani, tam da oynadığı o banka reklamındaki, “Güzel ama bir Alex değil” repliği boşuna değil gerçekten.

İyi ki seni tanımışım sevgili Alex, iyi ki dostum, iyi ki arkadaşımsın. Şimdiden, geleceğin, seni ağırlayacağım günleri iple çekiyorum.

Hoşçakalın…