Dünya Sağlık Örgütü (WHO) aktif yaşlanmayı, insanların yaşlanırken yaşam kalitesini arttırmak için sağlık, güvenlik ve katılım fırsatlarını optimum seviyeye çıkarılması süreci şeklinde tanımlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü aktif yaşlanma ifadesindeki “aktif” kelimesinin yalnızca bireyin fiziksel olarak kendine yetebilmesi değil, bu bireylerin sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamın birer parçası olması anlamına geldiğine de dikkat çekiyor.

Yaşlanma sorununa bakıldığında genelde; emeklilik, kronolojik hastalıklar, iş kaybı, yakın kaybı veya yoksullukla ilişkilendirdikleri görülmektedir. Bununla birlikte söz konusu araştırmalar yaşlanan bireyin ilerleyen dönemlerde görülen rol kayıplarıyla (entelektüel yeterlik veya sağlık) yaşlılığı tanımlamaya başlamıştır.

Yaş almada bilindiği üzere birçok faktör önem arz etmektedir. Nedense yaşlanma ile hastalık birbirine karıştırılmaktadır. Bir insanın yaş alması ‘hastalık’ olarak algılanmamalıdır. Birçok özellik örneğin; genetik özellikler, yaşanılan çevre ve çevresel faktörler, geçirilen kazalar, doğru beslenme, aktivite düzeyi, geçirilen hastalıklar yaşlanmanın şeklini ve hızını etkiler. Yaşlanmakla birlikte bir takım yeti kayıplarının yanı sıra kişinin bilgisi, becerisi ve tecrübesi artmaktadır. Fiziksel, ruhsal, zihinsel değişiklikleri getirmesi ile beraber sağlıklı yaş almış bir yaşlıda olaylara bakış açısında derinlik, deneyim, bilgelik ve muhakeme gücünü getirir. 65 yaş üzeri dinç yaşlıların kendi işlerinde halen devam ettiğini görmekteyiz.

80 yaşında bir sanat evinde, ofisinde, tarlasında sabah erkenden kalkıp işlerine başlayan akşam sağlıklı bir şekilde evine giden büyüklerimiz var. Aynı zamanda bu yaş almış büyüklerimizin gönüllü olarak çalıştırılmaları, sivil toplum kuruluşlarında çeşitli etkinliklere katılmaları bilgi ve deneyimlerinin genç nesillere aktarılması konusunda projeler üretilebilir. Bir insanın ancak hayata dair umudu, hayalleri olmadığı zaman yaşlanır. Çünkü genç olmak öncelikle dinamik düşünmekle başlar. Böylece onları umutsuzluktan, amaçsızlıktan kurtararak yaşama dört elle sarılmalarını sağlayarak yaşlılarımızın hayat kalitelerini artırarak daha mutlu ve üretken olmalarını sağlayabiliriz.

Aktif yaşlanmada “öğrenme” çok önemli bir araçtır. Öğrenmek genç kalmaktır ve üretmektir; örneğin; Mimar Sinan en büyük eseri, 86 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camiidir. Picasso 90’lı yaşlarında hala eser vermeye devam ediyordu. 80 yaşında Çin’li bir fotomodel halen sahnelerde görebiliyoruz. 100 yaşında yazılar yazmaya devam eden yazarlarımız, şairlerimiz saymakla bitmez.

Yaşamın pek çok dönemi gibi yaşlılık da kendine özgü kayıplarının yanı sıra kazanımları olan bir dönemdir. Peki, yaşlılığın kriterleri neler? Dünya Sağlık Örgütü yaşlılığı kronolojik olarak ele almış yaşlılığın başlangıcını 65 yaş olarak belirtmiştir. Yaşlılığı; biyolojik, kronolojik, psikolojik ve sosyal olarak farklı alanlarda yorumlayabiliriz. Biyolojik yaşlılık; fonksiyonların azalması ve hücre kayıplarıdır. Kronolojik yaş; doğumdan ölüme kadar bir yıllık birimler esas alınarak geçirilen yaş evreleri. Psikolojik yaş; kişinin hissettiği yaştır. Psikolojik yaş demişken 71 yaşındaki anneanne torununa diyordu ki, “yaşımı sorduklarında 18 diyorum. Hâlbuki içimi sorsalar 15 hissediyorum, utandığımdan diyemiyorum.”

Sosyal yaşlanma; statü ve rol kayıpları diyebiliriz. Toplum yaşa bağlı olarak bireyleri sosyal yapının içine alır veya dışına atar. İlkokula başlama yaşı, işe girme yaşı, oy kullanma yaşı, evlilik zamanı gibi…

Aktif yaşlanma bir süreçtir. Yaşlılara özgü bir durum değildir. Her birey bir gün yaşlanacağını kabul etmelidir. Fizyolojik yaşlanmayı önleyemeyiz ancak yaşlanma sürecinin bilincinde olarak sağlıklı yaşamayı, sağlıklı yaşlanmak için yaşam felsefesi haline getirmeliyiz. Amaç doğal bir süreç olan yaşlılığı, sağlığı koruyarak bedensel ve ruhsal uyum içinde yaşamaktır. Böylece insanların üretmeye devam etmeleri sürekli kılınarak sosyal yaşama katılım ve ekonomiye fayda sağlanacaktır.

Aktif yaşlanma konusunda yapılabilecekler;

-Öncelikle farklı coğrafi, ekonomik ve sosyal çevrelerde yaşayan yaşlıların ihtiyaç, istek ve yapabilirliklerinin tespit edilmesi ve bu tespitler doğrultusunda politikalar oluşturulması, en önemlisi de bu politikaların uygulamaya geçmesi,

-Yaşlılıkta yaşam süresi ve kalitesinin ve yaşlılık sürecine ilişkin toplumsal bilincin artırılması,

-Yaşlılığın hastalık ve tedavisine ilişkin problemlerin çözümüne ilişkin somut çözümlerin yapılması, sağlık ve kronik hastalıkların tedavisi konusuna odaklanılmalı, önleyici sağlık politikaları genişletilmeli, kaliteli sağlık hizmetlerine ve uzun dönemli bakım hizmetlerine evrensel ve eşit erişim sağlanması,

 -Yaşlı kişilerin her türlü suiistimalinin önlenmesi, bağımsız yaşamalarını teşvik edecek destekleyecek beslenme ulaşım imkânlarının yaşlıların erişimlerine uygun ve güvenli hale getirilmesi, böylece yaşlının kendi kendine yetebilmesinin sağlanması.

Yukarıda saydığımız hususların gerçekleşebilmesi için ilköğretimden başlamak üzere sağlıklı yaşam için temel bilgilerin (sağlıklı beslenme, sağlık için bedensel-zihinsel aktivite) verilmesi gereklidir. Yani hem küçük yaşlardan itibaren eğitimi hem de var olan süreçte her türlü eğitim birliğinin sağlanması. Yine yaşlılarla ilişki ve işbirliği sağlayacak projelerin üretilmesiyle, bir gün herkes yaşlanacak cümlesinden hareketle köşesinde oturmayan, topluma hizmeti sürdüren, yaş alan ancak halen aktif, kendisiyle barışık, dinç bireylere sahip olunabilir. Yaş alan fakat ihtiyarlamayan bir toplum için birlikte başka neler mümkün…

Yaşlandıkça Gençleşebilmek!

Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir.

Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur.

İnsan kendine olan güveni kadar genç,

Kuşkusu kadar yaşlı,

Cesareti kadar genç,

Korkuları kadar yaşlı,

Umudu kadar genç,

Bezginliği kadar yaşlıdır.

Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.

İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.

Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler.

Keşfettikçe, herkes gençtir.

İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,

Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.

W. E. Gladstone / S. Ullman