AKDENİZ KAYNIYOR.

KIBRIS’I KOPARMA PLANI

Rum Filelefteros gazetesine konuşan Rum Lider Anastasiadis, geçen yıl yapılan Cenevre görüşmelerinin çökme nedenini de şöyle açıklamış: “Adada bir süreliğine 2 bin kişilik çok uluslu bir polis gücü kalmasını, eğer taraflar arasında çatışmalar engellenemez seviyeye gelirse, taraflardan birinin çağrısıyla BM Güvenlik Konseyi’ne gidilmesini istedim. Bu noktada müzakereler çöktü. ”

ABD ordusunun özel askerlik şubesi Blackwater’ın (Academia) Başkanı Prince, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve CIA Direktörü Gina Haspel tarafından, Kıbrıs’ın güvenliğini sağlayacak 18 bin kişilik bir güvenlik gücü kurmakla görevlendirildi. Rum Lider Anastasiadis’in sözünü ettiği uluslararası güvenlik gücü, Academia’nın kurduğu bu ordu.

Türk askerinin Ada’ya çıktığı 1974’ten bu yana Kıbrıs’ta bir güvenlik sorunu mu yaşanmadığına göre, bu ordu kime karşı kuruluyor ve görevi ne olacak?

M. KEMAL SALLI

Kıbrıs’tan can sıkıcı haberler geliyor. Ortadoğu coğrafyasının içine sürüklendiği kaos ortamından yararlanmak isteyen Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis, Türk tarafına, “Yeniden masaya oturalım” çağrısı yaptı. Rum Lider, “Geçen yıl İsviçre’de başarısızlıkla sonuçlanan toplumlar arası görüşmeleri kaldığı yerden sürdürelim” diyor.

Yalnız, görüşmelerin devam edebilmesi için Rum Lider’in bazı koşulları var; “Türk askerinin Ada’dan çekileceği, Türkiye’nin garantörlük haklarından vazgeçeceği” bir çözümde ısrar edeceklermiş.

“Kıbrıs’a Dikkat!” başlıklı yazımızda (21.05.2018) böyle bir daveti beklediğimizi söylemiştik. Rum Filelefteros gazetesine konuşan Anastasiadis, Cenevre görüşmelerinin çökme nedenini de şöyle açıklamış: “Adada bir süreliğine 2 bin kişilik çok uluslu bir polis gücü kalmasını, eğer taraflar arasında çatışmalar engellenemez seviyeye gelirse, taraflardan birinin çağrısıyla BM Güvenlik Konseyi’ne gidilmesini istedim. Bu noktada müzakereler çöktü. ”

Anastasiadis, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Cenevre’de kendisine yaptığı, ‘BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in masaya koyduğu çerçeveyi kabul etmesi’ çağrısına eleştiriler getirdi.

Rum Lider’in açıklamasındaki satır aralarına gizlemeye çalıştığı, “Eğer taraflar arasında çatışmalar engellemez seviyeye gelirse, taraflardan birinin çağrısıyla BM Güvenlik Konseyi’ne gidilmesini istedim” ifadesine dikkat çekmek isteriz.

DÜNYANIN EN DEĞERLİ ADASI: KIBRIS

Doğu Akdeniz’in enerji kaynakları konusunda Kıbrıs kilit nokta konumunda. Türkiye  ve KKTC Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs çevresindeki muazzam petrol ve doğalgaz rezervlerinden uzak tutulmaya çalışılmaktadır. “Küresel Lider” sıfatını bölgenin enerji kaynakları üzerinden sürdürme kararlılığında olan ABD’nin bu yönde çok kapsamlı çalışmalar yürüttüğü biliniyor.

Kıbrıs bugün, hem çevresindeki muazzam büyüklükteki hidrokarbon rezervleriyle hem de jeostratejik konumuyla dünyanın en değerli adalarından biridir. Kıbrıs, dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Afrika’nın orta yerinde, dağıtım yıllarının kontrolü açısından da çok önemli bir konumdadır.

O nedenle ABD, I. Körfez Savaşı’yla uygulamaya koyduğu ve bölgede 22 ülkenin siyasi sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında, Kıbrıs’ı bütünüyle kontrolü altına alacak girişimlerde bulunmaktadır. Kıbrıs, aynı zamanda, ABD’nin korkulu rüyası olan ve Çin’in 65 ülkeyi birbirine bağlayan Yeni İpek Yolu projesinin en önemli noktalarından biri olan Süveyş Kanalı’nın kontrolü açısından da hayati önemdedir.

TÜRKİYE’NİN AKDENİZ’DEN DE KUŞATILMASI

ABD’nin, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanan “Terör Koridoru”yla Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatma planının devamında Kıbrıs vardır; KKTC vardır. Kıbrıs’ın uluslararası bir güvenlik gücü tarafından kontrol altına alınması, Türkiye’nin Akdeniz’den de kuşatılması demektir.

Türkiye, 15 Temmuz savrulmasına rağmen, peşpeşe gerçekleştirdiği “Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı” operasyonlarıyla, ABD’nin Türkiye’yi çevreleme hamlesini önlemiş,  boşa çıkarmış ve “Terör Koridoru”nun Akdeniz’e uzanmasını engellemiştir. Fakat gelişmeler, Doğu Akdeniz ve Ege’de sıkıştırılmaya çalışılan Türkiye’nin, seçimler sonrasında, Fırat’ın doğusunda da, Akdeniz’de de sıkıştırılacağını göstermektedir.

Trump’ın, ABD’nin P+5 ülkeleriyle birlikte İran’la imzaladığı nükleer anlaşmayı iptal etmesi kararının hedefi, ilk bakışta İran gibi görünse de, asıl hedefin  Türkiye olduğu anlaşılmaktadır.

“Küresel Lider” sıfatını Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Afrika enerji kaynakları üzerinden sürdürme konusunda kararlı olan ABD’nin, bu kaynakları, Suudi Arabistan petrol devi ARAMCO çatısı altında toplayarak kontrolü altına alma konusunda çok ciddi hazırlıklar yaptığı biliniyor. Bunun için de, Irak ve Libya’dan sonra, birkaç bölge ülkesinin daha “ABD’nin kontrolüne alınacağı” konuşuluyor. Hedefteki bu ülkelerin İran, Suriye, Türkiye, Lübnan ve Kıbrıs olduğu, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin zaten “yörüngeye oturtulmuş” oldukları savunuluyor.

KIBRIS GÜVENLİK GÜCÜNÜ BLACKWATER HAZIRLIYOR

Şu günlerde, Körfez ülkelerinde ve Suriye’de, Arap Birliği Ordusu’nu kurmakta olan ABD ordusunun özel askerlik şubesi Blackwater (Academi) Başkanı Erik Prince’ın bundan sonraki durağı Kıbrıs. Blackwater (Academia) Başkanı Prince, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve CIA Direktörü Gina Haspel tarafından, Kıbrıs’ın güvenliğini sağlayacak 18 bin kişilik bir özel kuvvet kurmakla görevlendirildi. Rum Lider Anastasiadis’in sözünü ettiği uluslararası güvenlik gücü, Academia’nın kurduğu bu ordudur.

Tüm Ada’nın güvenliğinden sorumlu olacak olan bu askerlerin sayısı, gelecek yıl içinde 40 bine çıkarılacak. Kararı İngiltere de kabul etmiş. Arap Birliği Ordusu’nun olduğu gibi, bu “güvenlik gücünün” giderleri de Körfez ülkeleri tarafından sağlanacak. Çünkü, “Ortadoğu’da başlayacak bir kaos, öncelikle Körfez Ülkeleri’ni etkilermiş”.

Gerektiğinde, İslam ülkelerini birbirine kırdıracak olan Sünni ağırlıklı bir Arap Birliği Ordusu, İslam ülkelerinin finansmanıyla kurulmuş. Birleşik Arap Emirlikleri, Academia’nın toplama elemanlardan oluşturduğu Arap Birliği Ordusu için, son ikibuçuk yılda 16 milyar dolar ödeme yapmış. Bu gelişmenin arka planında, İslam Alemi açısından hiç de hayra yorulamayacak hesapların yattığı açıkça belli oluyor.

“Peki, Türk askeri Ada’ya geldiğinden bu yana, Kıbrıs’ta bir güvenlik sorunu yaşanmadığına göre, Kıbrıs Güvenlik Gücü kime karşı kuruluyor? Academia bu kadar elemanı nerelerden devşirecek; aralarında ne oranda DEAŞ militanı olacak?” sorgulaması yapmamız gerekmez mi?

Ortadoğu’da o kadar ilginç gelişmeler yaşanıyor ki, o sorgulama da yapılamıyor..

RUMLARLA ABD, ARTIK STRATEJİK ORTAK

Fransa’nın uyarmasıyla, Kuzey Afrika ülkeleri, Academia’nın Arap Birliği Ordusu’na katkı yapamayacaklarını bildirmişler. Academia yalnızca, Pentagon’un yörüngesinde olan Mısır’da kabul görmüş.  

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Pentagon ile flört etme konusunda pek rahat değil. Ada’nın güvenliğini Academia’nın askerlerine devredeceğine ilişkin hazırladığı yasa tasarısını, AB ile Pentagon arasında arasında yaşanmakta olan sürtüşmeden dolayı, henüz Meclis’ten geçirememiş.

Academia’nın Kıbrıs’ta yürüttüğü altı aylık çalışmalar sonrasında Rumlarla Pentagon arasındaki ilişkiler stratejik ortaklık düzeyine yükseldi, fakat Rum Yönetimi AB üyeliğinin tartışmaya açılmasından kaygılanıyor. Bilindiği gibi Rumlar, 2014’te, Zürih ve Londra anlaşmaları ve AB Anayası gözardı edilerek AB üyesi yapılmışlardı.

Rumları cesaretlendirmek amacıyla, Pentagon’un Avrupa ve NATO’dan sorumlu Bakan Yardımcısı Thomas Goffus yılbaşından bu yana Kıbrıs Rum Yönetimi’ni dört kez ziyaret etmiş. Kıbrıs açıklarında bayrak gösteren ABD uçak gemileri de, Rumlara, “Arkanızdayız” mesajı veriyorlar.

Bu arada, Kıbrıs’tan gelen haberler içaçıcı değil. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Temsilciler Meclisi Üyesi Christos Rotsas da, Rum Kesimi’nde yayınlanan Sigmalive’de yayınlanan yazısında, “Hükümet, 1998’de Girit’te konuşlandırılan S-300’leri Kıbrıs’a getiriyor. Böylece, Tor M1 ve Buk2’lerle Türk F-16’larına etkili yanıt verebileceğiz” diyor.

Rotsas’ın bu açıklamasını değerlendiren uzmanlar, S-300’lerle birlikte Rus teknisyenlerin de gelecek olmasından dolayı, ABD’nin, İngiltere’nin ve Körfez Ülkeleri’nin buna razı olmayacaklarını savunuyorlar, ama Ortadoğu’da dengeler sürekli değiştiğinden yarınların neler getireceğini kestiremiyoruz.

Rotsas’ın S-300 söylemini “içi boş bir tehdit” olarak değerlendiren Türk yetkililer de, konunun 3-21 Haziran 1997’de, Türk Deniz Kuvvetleri’nin gerçekleştirdikleri “Denizkurdu-97” tatbikatıyla noktalandığını hatırlatıyorlar. Türk Deniz Kuvvetleri’nin Girne ve Magosa’yı ziyaret etmeleri, Doğu Akdeniz’de bayrak göstermeleri sonucunda, S-300’ler Girit’e konuşlandırılmıştı.

Yakın bir gelecekte, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs merkezli çok önemli gelişmelerin  yaşanacağı anlaşılıyor.

Akdeniz derinden derine kaynıyor.  

Kıbrıs’a dikkat..

29.5.2018