Hasan ve kız arkadaşı yasemin yedi yıldır birlikte yaşıyorlardı.  Birbirlerini çok seviyor ve oldukça mutlu görünüyorlardı.  Eş dost akraba ve arkadaşlarının da önerileriyle  evlendiler.  Ne olduysa ondan sonra oldu bir şeyler eskisi gibi gitmiyordu. Evlenmeden önce gülüp geçebildikleri çabucak tatlıya bağladıkları ufak tefek konular şimdilerde yönetemedikleri çatışmaya dönüşüyordu.  Çoğu zaman kırıcı olmaya başlamışlardı. Hemen her gün yıkıcı tartışmaların içinde buluyorlardı kendilerini. Ne olmuştu onlara böyle.  Sevgi, aşk ve bağlılık sermayeleri çabuk tükenmişti. Ayrılık kararı alarak boşandılar.  Evlilik öncesi yıllarca yolunda giden birliktelikleri neden böyle boşanmayla sonuçlandı. Evlenmemiş olsalardı ilişkileri eskisi gibi gideceğinden emindiler. "Ayrılmış olsak da yaşanmış güzel günlerimizin hatırına bu konuyu bir uzmana danışalım" diyebildiler.


Aile danışmanı ile yaptıkları bir kaç seanslık görüşmeden sonra anladılar ki; evlilik öncesi birlikte mutlu olabildikleri yedi yıl boyunca iki taraf da birbirlerinin beklenti, ihtiyaç ve isteklerine odaklanmışlardı. Oldukça empatik bir süreç yaşanmıştı. Yani o dönemlerde iki taraf da birbirlerine sevgi, saygı ve anlayışlı olmak için ellerinden geleni yapmışlardı.  Evlenmenin hemen sonrasında ise ne olduysa tam tersi oldu. Kendi beklenti ihtiyaç ve isteklerini ön plana çıkarmaya başlayan taraflar anlamaya çalışmak tan çok anlaşılmak istemeye başlamışlardı. İlgi gösteren, sevgi gösteren den ilgi ve sevgi bekleyen hale gelmişlerdi. Tersine dönen yapıdan iki taraf da rahatsız olmuşlardı.  Yaşanmışlıklardan çıkarttıkları dersin bedeli boşanma olmuştu.  Anlamışlardı ki evlilik öncesi, nişanlılık dönemi hayat arkadaşına ilişkilerine nasıl yatırım yapılıyor ilgi gösteriliyor, sevgi ve muhabbetle yaklaşılıyorsa evlilik döneminde devam ettirilmesi gereği vardı.
 

Unutmak, Affetmek...!
Evleneli  bir yıl olmuştu ve çok seviyorlardı birbirlerini. Ahmet, eşi Özlem de  anlam vermekte zorlandığı isteksizlikler görmeye başlamıştı. Yüreği burkuluyordu. Karısının coşkulu heyecanlı ve istekli hali azalmıştı nedendi bir türlü bulamıyordu Ahmet'in ağzından dökülüveren "Sen eski sen değilsin" sözü adeta ortalığa saçılmış cin şişeden çıkmıştı. O anın sarsıcı etkisi ikisini de bozmuştu. Özlem  için gerçek  yüreğini ta derinden burkmuştu bu isteksizliğin bu sönüklüğün neydi nedeni. O gece sabaha kadar uyuyamamış eşinin sözleri kafasının içinde çalkalanıyordu. "sen eski sen değilsin sözü" kafasının içinde sürekli yankılanmıştı. Kıvranıyordu bulamıyordu. Bir el kendisini geriye itiyordu. Bir ara yorgun düşen bedenine inat, beyninde çakan kıvılcım sonuca ulaştırmıştı onu. Cevap belliydi bir yıldır yaşanan tüm ayrıntılar içerisinde alıp biriktirdikleri hep kötü hissettiren yaşanmışlıklardı. Unutamadıkları kötü anıları kabı doldurmuştu. Ahmet'in kendisine karşı gösterdiği davranışlarında belki de farkında olmadan sergilediği   halleri kapta birikmişti. Arada gözle görünmeyen bir kap sürekli dolmuştu. Kapta birikenler; Olumsuz hisler yaratan kötü yaşanmışlıklardı. Resim netleştikçe kafalarında çaresi de, çözümü de kolaylaşıyordu. Aslında çok kolaydı; kapta  bir yol açılacak ve içine dolanlar akıp gidecekti. O yolun adı unutmaktı, affetmekti.

Unutup affetmek için
Sizi rahatsız edenleri yazın ve yakın. Yazın ve gömün. Yazın ve rüzgara verin, denize atın gitsin. Sizde kötü hisler uyandıracak yaşanmışlıkları garip, tuhaf ve komik hale getirin. O anın resmini silikleştirin, küçültün. O anı bedeninizin dışından seyredin. Hatırladıkça gülüp geçecek şekle sokun.
 
Ve Deyin ki;
"Unutmak ve affetmek beni rahatlatacak, özgürleşeceğim ve tüm yüklerimden kurtulacağım. Unutmak, affetmek güçlü insanların işidir, bende güçlüyüm. Yapılan haksızlıkları, kabalıkları bunu yapanın acizliğine veriyorum ve onu bağışlıyorum."
En büyük ceza onun yanlışlarını umursamadığımı gösterebilmektir. Unutmak ve affetmek için dolu çöp kovasını dışarı çıkarın. Çünkü içeride bırakılan çöp her geçen gün daha ağırlaşacak havayı bozacaktır.