Ahlaksızlık;  Gelişme, adalet, hukuk, medeniyet insani davranışlarımızın ve demokrasinin önündeki en büyük engeldir. Ahlaklarını kaybetmiş toplumların bir gün özgürlüklerini ve tüm değerlerini kaybetmeleri muhtemeldir.

Su, ateş ve ahlak dostluk kurmuşlar; dolaşırlarken birbirlerini merak etmeye başlamışlar.

İlk önce suya sormuşlar, "Kaybolursan seni nasıl bulabiliriz?"

Su cevaplamış,  "Nerede bir şırıltı, çağıltı duyarsanız ben oradayım."

Ateşe sormuşlar aynı soruyu , "Seni yitirirsek ne yapalım?"

Ateş, "Bir duman gördüğünüz yerde ben ordayımdır."

Sıra ahlaka gelince, yanıt şu olmuş:

"Beni sakın kaybetmeyin, bir daha kesinlikle bulamazsınız!"

Birey ve toplumsal olarak hayatımızda asla kaybetmemiz gereken değerdir ahlak. Ahlak kişinin kendisine saygı duyulmasını sağlarken çevresinde örnek davranışlarıyla öne çıkabilendir. Ahlaksızlığa verilen prim ise toplumu adeta bir kanser hücresi gibi zamanla kaplar sağlıksız ve dirençsiz kalabalıklar yığını haline getirir.

Eğitime vereceğimiz önem en az sanayi ve tarım kadar olmalıydı. Ahlaklı insanlardan oluşan milletler sanayide, tarımda ve endüstri alanlarında gelişebilirler lakin ahlaktan yoksun kalabalıklardan oluşan ulusların batması haktır.

HAYATIMIZDA KEŞKELER

Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış.

Birinci mahallede Evet amalar yaşıyormuş. Evet, amalar ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise "evet, ama" diye cevap verirlermiş. Cevapları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustaymışlar.        

İkinci mahallede yapıcamlar yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış, ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.        

Üçüncü mahallede yaşayan keşkecilerin, hayatı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama her şey olup bittikten sonra. Keşkecilerin de başları kanarmış hep, duvarlara vurmaktan!        

 Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise iyi ki yaptımlar otururmuş. Keşkeciler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış.        

Yapıcamlar keşkecilerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.  

Evet amalar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikâyet ederlermiş.        

İyi ki yaptım mahallesindeki insanların kusuru da, beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmayışıymış. 

Hayatı ıskalamadan geçmenin yaşadığımız anın kıymetini bilerek ne geçmişteki hatalar üzerinde durmak ne de gelecekten kaygı duymadan yaşantımızı sürmek sanırım mutlu ve huzurlu olmanın anahtarı olmalıdır. Geçmişe takılıp kalmadan keşkelerimizi sildiğimiz anda hayattan daha büyük zevk aldığımızı göreceğiz.