2011 Üniversiade sürecinde, yaklaşık bir ay kadar kaldığım Erzurum’da tanımıştım kendisini. O dönemde Erzurum Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü görevindeydi. Sporu kendisine yaşam felsefesi edinmiş, alçak gönüllü, yürekli ve tepeden tırnağa spor ahlakıyla bezeli, değerli bir spor adamı olarak aklıma kazınmıştı.

Yaklaşık sekiz ay kadar üstlendiği Buz Hokeyi Federasyonu Başkanlığı’nın ardından, Mehmet Terzi gibi bir atletizm ikonundan 2013 yılının sonlarında devir aldığı Atletizm Federasyonu Başkanlığı sancağını, zaman zaman eleştirilse de başarıyla taşıdığına tanıklık ediyoruz.

Tüm sporların anası olarak nitelendirilen atletizme, gençlik yıllarında sporcu olarak hizmet veren Çintimar, ikinci kez seçildiği başkanlık sürecinin ilk altı ayını doldurmak üzere olduğu şu sıralarda, çok radikal bir karara imza attı.

Tarih boyunca sporun başındaki en büyük bela dopinge karşı müthiş bir önlem geliştirdi ve yürürlüğe soktu.

Başkan Çintimar, bundan sonra dopinge bulaşan sporcular ve sporcusu dopingli çıkan antrenörlerin, dönüş prosedürlerini tamamlasa da milli takım kadrosuna alınmayacağını açıkladı.

Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliğinin (IAAF) cezalı atletler listesinde adı geçen üç milli sporcu Elvan Abeylegesse, Gamze Bulut ve Songül Konak'a ilişkin medyada yer alan haberlerle ilgili basın toplantısı düzenleyen Çintimar, "Çok fazla tedbir alıyoruz ama yine de bu işle ilgili girişimlerin olduğunu tahmin ediyoruz ve bununla ilgili duyumlar alıyoruz. Sıfır tolerans politikasıyla devam etmeseydik, Rusya gibi olimpiyatlardan men edilen bir ülke olacaktık. Oysa biz olimpiyatlarda yarıştık" dedi.

Çintimar, oluşan vakaların biyolojik pasaportla ilgili sapmalardan kaynaklandığını belirtti.

Buradan başkana çok çok teşekkürler ediyorum. Biz sporseverlerin sevinç ve mutluluklarını kursağımıza tıkayan kim olursa olsun, cezalandırılmalıdır. Ailece, çoluk çocuk televizyonun karşısına kilitlenip, Aslı Çakır Alptekin’in, Nevin Yanıt’ın, Elvan Abeylegesse’nin başarısıyla gözyaşı döken insanların, doping olayı ortaya çıktıktan sonra içine düştükleri ruh halini düşünebiliyor musunuz? 

Kimin buna hakkı olabilir? Onu da bıraktım, o yarışta sadece alın teri dökerek kendilerinin arkasında, kalan sporcuların ruh hallerine, ailelerinin üzüntülerine ne demeli? O gençlerin günahı, sadece çalışarak siz haksız kazanç elde etmek isteyenlerin arkasında kalmak mı?

Olmaz, olamaz, olmamalı…

İşte tüm bu nedenlerle, doping denen sporun belasından kurtulma yolunda bu devrim niteliğindeki kararı ayakta alkışlıyorum. Umarım, bundan böyle içinde, asgari bir insani değer olan dürüstlükten uzaklaşıp, haksız kazanca el uzatmaz, Ulu Önder Atatürk’ün, “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözünü kendimize örnek alırız diyorum.

Kalın sağlıcakla…