Ben bir ormancı  çocuğuyum. Cennet mekan babam rahmetli, orman yüksek mühendisi Cevat Ziya Maruflu, Orman Teşkilatında yüksek dereceli yönetici olarak büyük hizmetler ifa etmiş bir meslek duayenidir. Babamın ormanlara, ağaçlara, yeşil alanlara olan hassasiyeti, aynen bana da geçmiştir. Ormanların, ağaçların, yeşil alanların tahrip edilerek, yok edilmesine karşı hep mücadele içinde oldum. Hele bu katliam birileri rant elde etsin, ceplerini doldursun diye yapılıyorsa, bunu kabul etmek  mümkün olamaz.
Ne yazık ki AVM’ler, residanslar, iğrenç beton yığınları, otoyollar, barajlar, yeşil yollar yapmak için yeşil alanlar, ormanlar, ağaçlar yok ediliyor. Geçen gün okudum. Sn. Bolu Valisi,  yeşil bir alanı imara açıyormuş. Birçok ağaçlar, hem de Bolu gibi ormanlık bir bölgede, rant uğruna kesilecekmiş. Vali Beyefendi, buyurmuşlar. Efendim biz ağaçları keseceğiz ama yerine yüzlerce ağaç dikeceğiz demiş. Bu ağaç diktik yalanı veya yutturmacası, 3 havaalanı, 3 köprü, körfez geçişi, nükleer santral, birçok doğayı tahrip  eden projelerde ileri sürülür. Amaç hep rant, cep doldurmaktır. O senin yerine diktik dediğin ağaçlar 50, 100 yılda yetişmektedir. Senin diktiklerin kaç yılda yok ettiklerinin yerine geçecektir?
Doğa ve çevre tahribatı, ne yazık ki kamunun, yerel yönetimin gözü önünde, onların izni ile oluyor. İstanbul’da nefes alacak yeşil alan kalmadı. Türkiye fert başına en az yeşilin düştüğü ülkedir. Selamiçeşme meteoroloji bahçesi, Çamlıça’ya sit alan tadil edilerek yapılan villalar, Mecidiyeköy eski Ali Sami Yen Stadı yerine yapılan binalar, karayolları arazisine inşa edilen Zorlu Center, İstanbul’un görünümünü mahveden Zeytinburnu’na inşa edilen iğrenç beton yığınları, etrafında 16 cami olmasına karşın Çamlıca tepesine yapılan  koca cami, gene sit alana yapılan, hilkat garibesi Dolmabahçe’deki stadyum. Görenler hayret ediyorlar ve şehrin göbeğinde böyle bir stat inşasına nasıl izin verilir diyorlar. Dahası var. Şişli’de, Hürriyeti Ebediye tepesinden alınan yeşil alana adliye inşa ettiler ve Avrupa’nın en büyük adalet sarayını yaptık diye övünüyorlar. Ataköy’de halkın tüm direnmelerine rağmen sahile iğrenç konutlar, binalar yapılmasına izin verdiler. Oraları halkın hakkı idi. Halkın denizle bağlantısını kestiler. Daha hesapta Atatürk Havalimanı var. Yeni alan bitince, eski alanı peşkeş çekip, imara açacaklar. On yıl daha iktidar da kalmanın tezgahı hazırlanıyor. Hem cepler dolarak, köşeyi dönecekler, hem de Atatürk adından kurtulacaklar. Atatürk Kültür Merkezi’ni de bu nedenle çürümeye terk ettiler.
Şimdilerde kentsel dönüşüm icat ettiler, bunu da rantsal dönüşüme çevirdiler. Vatandaş 4-5 katlı evinde yaşıyor. Bir gün inşaatçı geliyor. Senin evin çürük, ilk depremde yıkılacak diyor, vatandaşı kandırıyor, aldığı yere 15-20 katlı bina dikiyor, toprak sahiplerine verdiğinin kat ve kat fazlasını, rant şeklinde cebine indiriyor. Tabiatıyla bu  işten başkaları da paylarını alıyorlar. Her yer yıkılıyor, her taraf inşaat. Bunlar, o kadar terbiyesiz ki, yolları; hafriyat, inşaat, beton kamyonları ile işgal edip, kapatıyorlar. Utanma, sıkılma, halkı düşünen yok. Bunlara mülki ve yerel idareler söz geçiremiyorlar. Her şey önceden ayarlanmış. Her vesile ile ifade ediyorum, yapılan bu inşaatların, residansların, AVM’lerin sade vatandaşa hiçbir yararı yoktur.
Yerel seçimlerde, Kadıköy Belediye Başkan adayı olmuştum. Halkımın park, yeşil alan, doğa ve çevre hakkını koruyacak, bunu ihlal eden inşaatlara dur diyecektim. Bu nedenle, kazanmamam için her şey yapıldı, buna rağmen çok az bir oy farkı ile kaybettim. İnşaat yapılmayacak mı, yapılacak, ancak doğaya, çevreye, en başta gelen, halka saygılı olmak şartı ile. Ormanların, yeşil alanların, parkların, gelecek nesillerin vatandaşların, çocuklarımızın hakkı olduğuna inanıyorum.
Çevre ve doğa hakkı diğer haklar gibi kutsal, evrensel bir haktır.