90’larda doğanlar Zaga’yı hatırlayacaklardır. Programdaki skeçlerde başarıyla izlediğimiz oyuncunlardan birisi de Zafer Algöz’dü... İlk defa kendisini orada görmüştüm. Gel zaman git zaman televizyonda bir çok projede kendisini takip ettik. Ağabeyim Recai Sural’ın ısrarıyla Oyun Atölyesi’nde Vahşet Tanrısı tiyatro oyununda da başarılı performansıyla kendisini izleme fırsatım olmuştu. Tiyatro, sinema, dizi filmler hatta Kafa dergisinde aylık yazıları derken şimdi de Haşırt dı Bilekbord kitabıyla karşımızda. Kitabı tek solukta okudum desem çok klasik olur mu? Ama inanın öyle oldu. Başladıktan sonra elimden düşmedi kitap... Kendi kendime kahkaha attığım, gözümden yaş gelerek okuduğum bir kitap hatırlamıyorum. Umuyor ve diliyorum ki Zafer Algöz'ün bize anlatacağı başka yaşanmışlıkları vardır! Zira tadı damağımdaa kaldı. Ünlü tiyatrocu Zafer Algöz'le, kitabı vesilesiyle hayatını da konuştuğumuz mütevazi bir röportaj gerçekleştirdik...

Öncelikle ilk sorum Zafer Algöz neden kitap yazdı?

Aslında böyle bir fikrim ve niyetim yoktu. 2 sene önce gazeteci Candaş Tolga Işık aradı ve Kafa dergisini çıkaracağını benim de olmam gerektiğini söyledi. Ben de yazar olmadığımı söyledim. Candaş Tolga’da eş, dost, arkadaş ortamında anlattığın anılarını ayda 1 kere 1 sayfa A4 kağıdına yazsan yeter dedi. Ben de hadi yazayım dedim ve öyle başladık. Kafa Dergisindeki yazılarımı İnkilap Yayınevi fark etmiş biz onları bir kitap olarak yapmak isteriz dediler. Ben de yazdıklarımı bir kitapta toplamak fikrine sıcak baktım.  Malüm dergide sınırlı yazdığımız için kitapta detayları da ekleme fırsatım oldu. Hepsini toparladık, eklemeler yaptık ve kitabı çıkardık.

Haşırt dı bilekbord’un devamı gelecek mi?

Kitap yazdığınız zaman kalıcıdır. 55 yaşındayım 15 yaşından beri oyunculuk yapan birisi olarak anılarımı yazıyorum. Benim için ilk oldu. Bir kitabı elime alınca 10-20 günde okuyunca keyif alamıyorum. Kitabın gazı kaçıyor. Çok sevdiğim kitabı 1-2 günde bitirmeye çalışıyorum. Kitap yazarken sanki sözlü insanlara anlatıyormuş gibi ve tek solukta okumaları için yazdım. Kitabı alanların çoğu gece geç saatlere kadar kahkahalar atarak okuduk bitirdik dediler. Bu da istediğimi yaptığımı gösteriyor.

Kitabın ismini Cem Yılmaz koydu... Neden ismi Haşırt dı bilekbord?

Kitabın basılmamış halini Cem ve Can Yılmaz’a okuttum. İkisinin de eleştirisi benim için çok önemli. Cem bana abi gece okudum gülmekten başıma ağrılar girdi dedi. Kitabın ismi Haşırt dı bilekbord olsun en güzel hikayesi hatta Türkçe okuduğu gibi daha iyi olur dedi. Öztürk Serengil’in bana 1985’te Çeşme’de tanıştığımızda bu anıyı duymuştum.

Kitapta kaç tane hikaye var?

Birebir tanık olduğum yaşanmış 22 hikaye var. 15 yaşımdan 55 yaşıma kadar başımdan geçen anılar var...

Zafer Algöz’ün kitabından kimler var?

Öztürk Serengil, Kemal Sunal, Sadri Alışık, Ajda Pekkan, Müşfik Kenter, Nur Subaşı, Fatma Girik, Zeki Müren…

Hepsi yıldız isimler... Hepsiyle çalışmak tanışmak nasıl duygu Zafer Bey?

O konuda şanslıydım. Hayatta insanın en büyük şansı istediği mesleği yapabilmesidir. Çoğu insan bir mesleğe heveslenir kader sizi başka mesleğe yönlendirir. İnşaat Mühendisliği bitirip turizm otelcilik yaparsın. Ülkemizin kaderi.. Gençler sınav, tercih, aile baskısı derken başka başka mesleklere yönlenebiliyor. Ailem tiyatro oyuncusu olmamı benden daha çok istedi. Beni oyuncu olmaya ittiler. Hocalarım da çok baskı kurdu. 14 yaşımda devlet tiyatrosunda büyüklerin oynadığı oyunda kendi yaşıma uygun bir rolle sahneye çıktım. Tiyatronun tadını alınca, o sihirli dünya, sahne tozu, eter kokusu... Sahneye çıkınca çok büyük mutluluk çok büyük özgürlük alanı olarak hissettim. O zaman bunu meslek olarak yapmalıyım diye düşündüm. İlk önce devlet tiyatrosunun çocuk kursu, sonra ise konservatuardan mezun oldum ve oyuncu olarak devlet tiyatrolarında çalıştım. O arada tiyatro sahnelerinde, televizyon ve sinema da çok büyük isimler ile olma şansını yakaladım.

Kamera karşısına ilk zaman geçtiniz?

Kamera karşısına o zamanlar Bizimkiler’i çeken Umut Bugay’ın sayesinde geçtim. Beni çağırdı ve televizyon dizisinde oynar mısın diye sordu. Ben de hiç televizyon dizisi yapmadım bilmiyorum dedim fakat her şeyin bir ilki var diyerek beni teşvik etti. Saygılar Bizden dizisini Zeki Ökten yönetiyor. Kemal Sunal, Savaş Dinçel, Savaş Yurttaş, Yaman Okay… Türk tiyatro ve sinamasının önemli isimlerini sayınca heyecanlandım ve kabul ettim. Sadece benim değil Zeki Ökten ve Kemal Sunal’ın da ilk televizyon dizileriydi. Sette Rahmetli Kemal Sunal’a Ben çok heyecanlanıyorum ağabey demiştim o da sakın bana böyle şeyler söyleme ben daha heyecanlıyım demişti. Belki ilk ve son dizim olacak demişti. Çok sağolsunlar çok yardımcı oldular. Bazıları rahmetli oldu Allah rahmet eylesin.

Aileniz ve öğretmenleriniz sizde ne gördü de tiyatrocu olmalısın dediler?

Orta okulda tabiri caizse çok fırlama bir çocuktum. Okuldan arta kalan zamanlarda hemen çantayı atar ayakkabı şortumu giyer karşıdaki arsada gece hava kararıncaya kadar delilerce futbol oynardık. Babam devlet memuru olduğu için Kars’ta doğdum ortaokulu Trabzon’da ortaokul ve liseyi Bursa’da, konservatuarı da Ankara’da okudum. Ben Bursaspor alt yapıya girerim oradan Beşiktaş’a transfer olurum diye plan kurdum. Ama hayat başka yere getirdi.

Haftada 4 ders rehberlik diye ders vardı. Orada ders yapmaz kişisel becerilerinizi gösterdiniz. Öğretmenimiz Tülay İltan. Okulun 500 kişilik orta ölçekli şahane bir salonu var neden tiyatro yapmıyoruz dedi. Yaparız yapamayız derken bütün sınıf beni gösterdi. Hocam çok iyi taklit yapıyor dediler. Hoca hadi bana da yap dedi. Bir dedikoduya meydan vermemek için ilk benimle başla dedi. Hocanın, müdürün, müdür yardımcısının sırasıyla yaptım. Pırıltıyı gördü demek... Kemalettin Tuğcu’nun insanın yüreğini darlayan ağır dramatik romanını oynayacaktık. Fena dram. Evin abisi felçli, tekerlekli sandalyade kareli battaniye, miras peşinde koşan alçak kardeşi var, diğer ortanca aynı. Hoca varken ciddiyiz hoca gidince farklı oynuyorduk. Sahne aşamasına geçtik baştan sona olması gerektiği gibi oynadık. Sonra arkadaşlar ispiyonladılar hocam yokken farklı oynuyorlar. Kadında hadi oynayın dedi. Kadıncağız gülmekten yerlere yattı. Amacımız 1-2 gösteri yapmaktı fakat gelen istek üzerine 15-20 kere oynadık. Hocam bana devlet tiyatrosunun gençlik kurslarına katıl dedi. Ben tamam dedim fakat ilgilenmedim. Hocalar bunu iş edindi aileme baskı yaptılar. Kurslara girmek için 18 yaş üstü olmak gerekiyor. Benim gibi yaşı küçük olan birisi daha vardı o da Erkan Can’dı. Erkan benim en eski arkadaşımdır tam 41 yıllık. Erkan ile bize yaşınız küçük fakat ezberinizi oynayın dediler, çıktık oynadık beğendiler. Bizi misafir olarak aldılar. 18 yaşına kadar hevesiniz kaçar istemezseniz kendi yolunuza devam edersiniz dediler. Ama öyle olmadı 3 ay sonra büyüklerin rolünde yer verdiler. Lise sonda Hava Harp Okulu’na girip pilot olayım dedim. Birkaç sene uçtuktan sonra Türk Hava Yolları’na yatay geçiş yapıp kaptan pilot olarak yolcu uçağı kullanırım diye hedefledim. Hatta hava harp okulu 1. Sınavına girdim. 2. Sınava girecekken annem nereden çıktı, uçaktan düşersin hakkımı helal etmem diyerek illa konservatuara gir dedi. Ankara Devlet konservatuarında parasız yatılı okuma hakkı kazandım. 4 sene orada okudum staj için ya Bursa ya da Adana’ya gidiyordunuz. 2 sene Bursa’da staj yaptım ve İstanbul’da West Side Story müzikalini sahneye koyacaklardı onun seçmelerine katıldım ve İstanbul Devlet Tiyatrosu’na tayin oldum. Tony’i oynadım. Kader benim önüme sağlam ve iyi oyuncuları, yönetmenleri çıkardı. Onlarla çalışmak bana çok şey kattı.

Uçuş zevkimi similatör öğrenerek tatmin ettim. Boing 737-400 ve 800 seriyi profesyonel kullanack kadar kendi kendime uçuş eğitimi yaptım.

Anne pilotluktan baba futbolculuktan soğuttu sizi...

Bizimkiler uzağı gören insanlar. Annem 1961 yılının ortalarına doğru bana hamileyken babam ile devlet tiyatrolarında Küçük Tilkiler diye bir oyun seyretmişler. Oyunda rahmetli Yalın Tolga varmış. Yalın Hoca’ya hayran olmuş ve günün birinde Allah kısmet eder bir oğlum olursa bu adam gibi oyuncu olsun demiş. Anneme dedim insan kariyer planını bu kadar erken yapar mı?

İnsanın bulunduğu coğrafyada en uçtaki yerleri görmesi çok şey katıyor. Devlet memuru bir baba sayesinde doğuda dünyaya geldim, Karadeniz’de yaşadım kültürünü öğrendim ve orada denizi gördüm. Sonra birden bire Bursa, Ankara, İstanbul’a geldim. Devlet tiyatrolarında turne yaptığım yerleri. Geçenlerde bir hesap yaptım Sinop’un dışında Türkiye’nin tamamını görmüşüm. Turneye giderseniz insanlar pek otelden çıkmaz istemez. Oyunu oynar otele döner. Ben otele iner inmez çantayı bavulu atar şehrin içine karışırım. Çarşıpazara giderim, esnaf ve yöre halkı ile konuşurum. Çok insan tanımak size hazinedir. Orada gördüğünüz karakterin yürüyüşü, konuşması, bakışı, şivesi günün birinde size yol gösterebilir.

Futbolculuk kariyeriniz neden sonlandı?

Futbola kafayı takmıştım. Mahallede ağabeylerimiz bizi büyük sahalara götürürlerdi. Mahallede süratlı sol ayak bir arkadaş vardı Java motorsiklet gibiydi… Java Caner derdik. Onunla Bursaspor seçmelerine girdik ve 24 kişi arasına seçildik. Çok yoğun bir antreman var haftanın 4 günü okul gibi zaman ayıracaksın sabahın kör saatinde yollara düşüyorsun yağmur çamur soğuğu var eziyetli bir iş. O devirde hocalar dandul adamlardı. Futbolcu yetiştirmeyi futbolcuya hakaret ederek, küferederek çocuğu terbiye etmeyi seçmişler. Çok yanlış çünkü o yaşta çocuğun hoca karşısında bütün yeteneklerini kaybetmesi ve hevesinin kaçması söz konusu. Ben gene sabır sebat ettim. 4-5 antremana katıldım. Babam beni vazgeçirdi. Bizim zamanımızda futbolcular büyük paralar kazanmıyordu. Fenerbahçeli Cemil Ağabey İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye geldiğinde Bağdat Caddesi’nde 200 bin liralık bir daire verdiler diye gazeteye çıkmıştı. Bursaspor’un efsanesi Mesut Tuna vardı. Olağanüstü yetenek transfer oldu Altıparmak’ta bir tane daire o kadar. Babam bana bu işi seviyorsan amatörce yap dedi. Bir gün ayağını kırar eline verirler perişan olursun hayatın kayar sen git tiyatronun peşine katıl dedi. Öyle diye diye profesyonel futbolcu olma idealinin dağılmasına sebep oldular.

Cem Yılmaz’ın filmlerinde neden hep aynı kadro var ?

Yeni mi hep aynı adamlar diye soruyorlar. Barcelona da hep aynı adamlarla oynuyor kimse ona bir şey demiyor. Kaliteli adamlar iyi bir yapıda futbol oynuyorlar. Egoları yok ve görsen lise öğrencisi dersin. Biz de zaman içerisinde ekip olduk. Ekip içindekilerin egosu yok, tevazu sahibi. Sen benim kim olduğumu biliyor musun ulen diyen yok. Bizde öyle birisi olsa dalga konusu olur. Cem ve Can Yılmaz değer verdiğim insanlar. Arkadaşı olmaktan gurur duyuyorum. Cem Yılmaz işinde çok titiz ve anlayan değer veren insanlar gelsin yeter diyor.

Yeni film Arif v 216 çekimlerine başlanıyor mu?

Mayıs ayının 3 'üncü haftasından itibaren çekimlere başlayacağız. Arif v 216, Cem Yılmaz’ın Argo ve Gora'dan sonra üçleme gibi olacak. Cem Yılmaz, Ozan Güven, Özkan Uğur, Can Yılmaz... Can hocamızdır. Nazar boncuğu gibi güzel rol oynayacaktır.


6 isim 6 yorum

Cem Yılmaz: Türkiye’nin uzun yıllardır en iyi komedyeni.

Can Yılmaz: Hocaların hocası, şair, yazar, senarist, oyuncu, çok kıymetli, benim yakın dostum kankam dünya tatlısı kıymetli insan

Okan Bayülgen: Televizyon çocuğu, Zaga ve iki radyo programı yaptığım arkadaşım televizyonda ve radyoda çok başarılı.

Ozan Güven: Kadim dostumuz. Ozan'la Cem Yılmaz filmlerinde tanıştık. Bir araya
geldiğimizde en çok güldüren ve eğlendiren kişi. Çok sevdiğim birisi.

Erkan Can: En eski kadim dostum. 15 yaşından beri tanıdığım biri. Kalbimde yeri ayrıdır. En yıllanmış arkadaşım.

Hakan Altun: Tıpkı soyadı gibi altun gibi, pırlanta gibi birisi. Çok güzel ses, besteci, güzel Beşiktaşlı her şeyiyle güzel bir adam.


 


Röportaj: Anıl Sural

twitter.com/AnilSural

Fotoğraf: Öner S. Biberkökü