1961 yılından  bu yana  Eylül ayı geldiğinde  Adnan Menderes’in  adı büyük puntolarla manşetlere taşınır   ve  akıl almaz bilgi kirliliği yaratılarak gerçekler  genç nesillerden uzak tutulurdu!

Kalemini düşmandan yana kullanan bazı kalemşorlar  tarihin 68 yıl gerisinde kalmış Adnan MENDERES  ve dava arkadaşlarının yaşanmış gerçeklerini dile getirmemek adına adeta birbirleriyle yarışmışlardır!  Kasalarına yeşil banknotlar  girdiğinde kargayı bile kanarya diye  pazarlama ve altın kafeste sunma  yeteneğine sahiptirler. 

Sabıkalı kalemler! 1961 yılından 1990 yılına kadar  Eylül ayı yaklaştığında ne yapıyorlardı derseniz eğer, Bebek, Köpek davası gibi  abuk sabuk kurguları halkın beyinlerine işleyerek Adnan Menderes ve dava arkadaşlarının  suçsuz yere idam (17 Eylül 1961) edildiklerini, daha da ileri giderek bu şahısları Demokrasi Kahramanına dönüştürüp Topkapı Anıt Mezarlığı’na defnetmiş olmalarının  gururunu yaşıyorlardı!..Gerçeği biliniz içindir bundan sonra yazılan  önemli tespitler..

****

Buraya bir nokta koyarak  ‘Anıt Mezar’ hakkında aydınlatıcı bir bilgi vermem gerekiyor. Malum olduğu üzere Menderes ve iki bakanın idamı 16/17 Eylül 1961 yılında  İmralı’da  gerçekleşti ve aynı yere defnedildi. 29 yıl sonra yani 17 Eylül 1990 yılında ise cumhurbaşkanı olan Turgut Özal  tarafından gerçekleştirilen görkemli bir törenle Topkapı’da yaptırılan Anıt Mezar’a nakledildiler bu zat-ı muhteremler!. Vesile olan Rahmetli Turgut Özal’da 1993 yılından bu yana aynı anıt mezarda yatmaktadır.

Tekrar sadede dönersek, kandırılmaya müsait olan insanlar üzerinde etkisi ve tahribatı büyük olan bu tip aldatıcı haberlerle nereye kadar sevgili okurlar!? 

İşte bu gün o gündür diyerek bilinen fakat unuttuğumuz  önemli olguları yineleyeceğim. Aşağıda açıklananlar  anaların  sütü gibi ak, helal, berrak ve katışıksız gerçeklerdir. Dikkate   alacağınızı ve tüm yurtseverlerle paylaşacağınızı biliyorum..

*** 

Medya Sektörünün ne kadar sabıkalı olduğunu sizlerle Yeni Çağrı ve Önce Vatan gazeteleri üzerinden  zamanında uzunca paylaşmıştım. Ve demiştim ki; dolara endeksli kalem kullananlar ne yazık ki “asılsız, uydurma  yayınlarla tarihi gerçeklerin üzerini örten/gizleyen yalanları halkla paylaşmakta hiçbir sakınca görmemişlerdir!.     

Medya sektörü üzerine ülkede ve yurt dışında çok enteresan benzetmeler/tarifler yapılmıştır. Bunlardan önemsediğim, biri ülkemizden diğeri yabancı ülkeden olmak üzere iki  önemli ve aydın şahsiyetin Medya  benzetmesini  sizlerle tekrar paylaşmazsam olmaz.      

“Bir ülkenin kendi halkını kandıran bir medyası varsa, o ülkenin başka bir düşmana ihtiyacı yoktur.” Devlet sanatçısı Metin Akpınar 

(……Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız… Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı… Bizler entelektüel fahişeleriz…..) Amerikalı  gazeteci  John Swinton

Gayri resmi bilgileri yasal olmayan yollarla halka ulaştırmayı misyon edinmiş bu aktivistler (satın alınmış kalemler) yapacağını yapmış ve idama mahkum edilmiş Adnan Menderes’i ve dava arkadaşları Fatin Rüştü ZORLU ve Hasan POLATKAN’ı Demokrasi Kahramanına dönüştürmüşlerdir. Bu minvalde 27 Mayıs Devrimi’ne ve devrimi yapanlara  se kanlı kalemleriyle kin kustuklarını Bilelim, Unutmayalım Ve  Unutturmayalım..

Yalanlarla dolu bu beyanların asılsız olduğunu ve nasıl çürütüldüğünü dile getiren başta o dönemin içinde bizzat bulunmuş Emekli Pilot Kurmay Albay Hüseyin Avni GÜLER ile gerçekleri halkla buluşturmayı ilke edinmiş aydın insanların aşağıdaki tespitlerine ÖZEL DİKKAT derim..  

Yok öğle, insanları aptal yerine koyup  işledikleri idamlık suçları gözden kaçırarak  layık olmadıkları ‘Demokrasi Kahramanı’na dönüştürmek!..

Artık Adnan Menderes hakkında bilinmesi  gereken gerçekleri anlatmaya geldi sıra..

Hüseyin Avni GÜLER ( 1925-2013) Emekli Hava Pilot Kurmay Albay. 1960 Devrimi’nin öncü çekirdek kadrosunda yer almıştı.. Bakınız sayın GÜLER, 2007 yılında yapılan bir söyleşide neler ifşa ediyor:     

“Atatürk bir gün İsmet Paşa’ya demişti ki: “Biz İstiklâl Mahkemesi’nde imamlar astık. şu şu rezaletleri yok muydu? Vardı. Bütün rezaletleri unutuldu!; Ama asıldıkları unutulmuyor.

Bizim de kusurlarımız unutulmuyor. Bugün 60 yaşından küçük insanlar Yassıada davaları hakkında bir şey bilmiyor, dava dosyaları yayımlanmadı. Belki bu ikaz, yetkilileri uyandırır. 

27 Mayıs 1960’tan 6 Ocak 1961 tarihine kadar  sekiz ay müddetle ülkeyi Milli Birlik Komitesi (MBK) yönetti. 6 Ocak’tan itibaren Kurucu Meclis (Temsilciler Meclisi+Milli Birlik Komitesi) yönetti ülkeyi. 

Şayet Yassıada davalarından sonra infaz edilen üç idam kararının onayı MBK’ya değil de, Kurucu Meclis’e verilseydi, bahis konusu üç idam infaz edilmeyebilirdi, biz 27 Mayısçılar da “kansız bir ihtilal” diye daha övünçlü bir devrimden söz ederdik.  DEVAM EDECEKTİR. BİRİNCİ BÖLÜM SONU