2018 Yılı 24 Haziran Pazar gecesi hepimiz için çok tuhaf bir dizi olayla başladı. Ya da biz öyle sandık…

Sahi o gece neler yaşadık?

Başkanlık seçimi sonucu olarak deklare edilen galibiyetin, usulsüz ve erkenden açıklandığı, AA.’nın seçim sonuçlarını manipüle ederek verdiği, YSK’nın henüz ıslak mühürlü resmi sonuçları açıklamadığı, seçmen sandığında görevli olan yetkililerin İstanbul, İzmir ve diğer şehirlerimizdeki sandıkların tamamının açılmadığı sosyal medya üzerinden paylaşımlarla duyuruldu. Ardından CHP vekillerince sandık görevlilerine twitter üzerinden aralıksız gönderilen, yarını bekleyin, görev yerinizi terk etmeyin açıklamaları ve sosyal medya mesajları ekranlarda yayınlanan seçim özel haber yayınlarının kimilerinde yer buldu. Ve kaçınılmaz olarak tüm bu olanlar hem CHP’li ve hem de diğer muhalefet partili seçmenin üzerinde geçen saatlerle birlikte hem büyük bir umut, hem de haksızlığa uğramış, demokratik haklarının oylarının gasp edilerek, usulsüzce talan edildiği düşüncesinin verdiği öfkeyle giderek yükselen bir tansiyon ve muğlaklık içersinde bir seçim gecesi bekleyişi yaşamamıza neden oldu…

Tüm o karmaşık süreç içerisinde galibiyet sevinci yaşayan AKP’li seçmen, kornalar, zafer şarkıları ve tekbirler eşliğinde şehrin caddelerini, meydanlarını doldurmuş, liderlerinin zafer konuşmasını bekliyorlardı…

Yine deyim yerindeyse iki ayrı kutup, iki farklı alem, iki farklı duygu ve ruh hali ile deyim terindeyse karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmıştık toplumca…

Sevinç ve öfke, hak ve haksızlık, galibiyet ve mağlubiyet, savaş ve barış kavramlarının birbirlerine taban tabana olan zıtlıkları ile doluyduk yine…

İşte tüm bu olan biten sırasında hiçbirimizin beklemediği bir şey oldu…

Tüm Türkiye bir anda Fox Haber Kanalı’nda saatlerdir canlı yayın yapan gazeteci İsmail Küçükkaya’nın söylediği iki kelimeyle soğuk bir duş etkisi yaşadı …

Cumhurbaşkanı adayı, Muharrem İnce, canlı yayın sırasında gazeteciye “Adam Kazandı’’ diyen bir mesaj atmıştı… İlk birkaç dakika haberin asparagas olduğu sanıldı. Ardından seçmen büyük bir incinmişlik duygusuyla Vekil İnce’ye sitem dolu sözler etti, hayal kırıklıklarını dile getirdi…

Yoksa o miting alanında kitleleri peşinden sürükleyen, kendilerine uzun yıllar sonra yepyeni bir umut aşılayan cumhurbaşkanı adayları İnce, onları yanıltmış olabilir miydi?

Sonra ilk şok atlatıldı… Ve bu kez gazeteciye adeta bir sosyal linç kampanyası başlatıldı! İsmail Küçükkaya nasıl bu mesajı okurdu? İzin almış mıydı? Etiğe, iki insan arasındaki dostluğa sığar mıydı…

Yani sözün özü İsmail Küçükkaya, İnce’yi satmış mıydı?

Oysa işin aslında habercilik refleksi ve o sırada canlı yayın yapmanın gerektirdiği  hız ile gazeteci yapması gereken şeyi yapmıştı.

Ve hepimiz biliyoruz ki;

Onun yerinde hangi meslektaşı olsa aynı şeyi yapardı. Tarihe geçen bir seçimin, gazetecilik tarihine de geçecek, cümlesi olacaktı sanırım gelecek yıllarda “Adam Kazandı…’’

Muhtemelen uzun yıllar sonra bile iletişim fakültelerinde anlatılacak bir gazetecilik konusunun farkında olmasada baş aktörü İsmail Küçükkaya olmuştu.

Savaş muhabirlerine tüm o kan revan, parçalanmış gövdeler içinde ki insan fotoğrafları, harabe haline gelmiş kentlerden, binalardan anı anına çekilmiş fotoğraflarla haberleri ajanslara servis ettiklerinde o anları, neden, nasıl, ne şekilde sorularını sormak ve onları sorgulamak, yargılamak kudretini kendimizde görmeyeceğimiz gibi …O, canlı yayında tüm kimliklerinden ve bağlarından ayrılmış, sadece bir haberciydi…

Elbette ki cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın muzaffer bir komutan edasıyla gülerek, bu rekabetin galibiyetinden çok canlı yayına yansıyan bu sözden oldukça keyif aldığını tahmin etmemiz zor değil.. Hatta öyle ki benim kanaatimce o, bu seçim sürecinde Muharrem İnce ile olan rekabetinden başlarda pek üzerinde durmasa hatta bir parça hafife almış olsa bile Kemal Kılıçdaroğlu ile olandan çok daha fazla keyif aldı…

Cumhurbaşkanlığı adaylığında 2. isim olarak ipi göğüsleyen Muharrem İnce kendine özel üslubuyla ‘’adam kazandı’’ demiş olsa bile aslında kazanan onun tabiriyle sadece ‘’adam’’ değildi…

Uzun, upuzun yılların ardından muhalefette estirdiği rüzgar ile vekil İnce şüphesiz seçmen üzerinde çok güçlü ve büyük bir umut dalgası yarattı…Partisi olan CHP’ye ve içerideki değişmez kalın kabuklu sisteme rağmen başkan olamasa da ülke siyasetine yepyeni bir soluk getirdi. Üstelik kendisini destekleyen seçmenlerin gönlündeki parti başkanı olduğu da artık yüksek sesle tabandan yükselmeye başladı…

Ki bu sesin duyulmaması artık imkansızdı…

Öfkesini, sevincini, başarısını, başarısızlığını, hatasını, özrünü kendi üslubuyla dile getirirken İstanbul, İzmir ve daha pek çok kentte tüm Cumhuriyetçiler ona desteklerini o mitinglere akın ederek gösterdiler….

Öte yandan halkın çoğunluğu, Cari açığın önceki yıllara göre 1.7 milyar dolar artış gösterdiği, erken seçim harcamaları nedeniyle hazineden partilere 574 milyon TL civarı ödeme ayrıldığı, şimdiye değin 31 milyon Euro kendilerine harcandığı söylenen Suriyeli göçmen ve mülteci sorunu, ithalata dayandırılan tarım politikalarının çokça tartışıldığı bir dönemde, benzinin litre fiyatını düşünmelerine, dökme ve taze patatesin kilogram fiyatına, asgari ücretle kıt kanaat geçinmenin zorluklarına, bir kilo kızartılmış kalem pirzolanın lezzetini bile unutmuş olmalarına rağmen belki de partisini değil, yalnızca şahsını destekledikleri liderleri sayın Cumhurbaşkanına her şeye ‘’rağmen’’ seninle diyerek yine tam desteklerini verdiler…

Halkın ne kazandığını bizlere tarih gösterecek…

Bu arada dostluk kazandı mı? kaybetti mi? Bilmiyorum. Bu sorunun yanıtı gazeteci de saklı… Ama işinin fıtratına uygun davrandı, doğru olanı yaptı yani “gazeteci de kazandı.’’

Darısı halkın başına….