Hükümet yetkilileri talep etti, Merkez Bankası faizi indirdi.

Hükümet ekonomiyi ve araçlarını kendi hesaplarına uygun yönetmek isteyebilir.

Enflasyonu düşük göstermek isteyebilir. Piyasalara sunduğu tahvil faiz oranlarını düşürmek isteyebilir. 

Ya da politik başka nedenlerle düşürmek isteyebilir.

Merkez Bankası ise piyasaların kontrolünü sağlamak durumundadır. 

Dengeleri korumak ister ve bu dengeler için en önemli silahı da faizdir.

Döviz’e dalgalı kur politikası sebebiyle müdahale etmeyi tercih etmez. 

Dönem dönem Merkez Bankası rezervlerinden piyasalara döviz enjekte edildiğini ya da döviz çekildiğini de görüyoruz.

Ama faiz kontrolü altındadır. 

Merkez Bankası faiz değişimlerine kimler, nasıl tepki verir?

Yabancı finans yatırımcısı; faiz yüksek olsun ister. 

Getirdiği dövizleri Türk lirasına çevirmiş ve faize yatırmıştır. Faiz’den daha fazla kazanmak ister. Aynı zamanda da, ülkesine geri dönüşte muhtemel döviz yükselme riskini alamaz. 

Yabancı yatırımcı bilir ki faiz düşünce dışarı kaçan döviz ile iç piyasa döviz talebi karşılanamaz ve döviz mutlaka yükselir. Ve ülkesine geri dönüşte maliyeti artar.

Türk ithalatçılar, döviz borçları vardır, dövizi yükselten unsurları sevmezler.

Türk ihracatçılar döviz alacakları sebebiyle geçici bir mutluluk yaşarlar. Sonrasında döviz artışıyla birlikte maliyetleri artar, yurtdışındaki rekabet gücünü kaybederler.

Ticari yatırımcılar; uygun faiz oranları ile daha düşük maliyetli kredi imkânı bulur. Daha rahat şirket kurabilir. Fakat döviz artacağından ürün maliyetleri de artar.

Borsaya kote firmalar faiz indirimi için sabırsızlanır, faiz yatırımcılarının borsada işlem yapma ihtimali yüksektir.

Kredi borcu olanlar; tabii ki faizin düşmesini isterler.

Mevduatta parası olanlar; enflasyonun da üzerinde faiz isterler ki anaparaları erimesin.

Devlet; devlet tahvil bonolarına ödediği faiz sebebiyle düşmesini ister.

Merkez Bankası ise hepsini gözetir ama dövize özel ilgi gösterir. Çünkü ülke olarak cari açığımız çok yüksektir. Dövizin yükselmesi varlıklarımızı eritir.

İşte bu sebeple; 

Politik talep karşılığında, göstermelik de olsa %8,25’den, %7,75’e 0,05 puanlık politika faiz indirimi yaptı. 

Ama bankaları fonlama faizini, gecelik repo faizini düşürmediği müddetçe piyasalarda faiz indirimi yok hükmündedir.

Bankalar, bu faiz indirimi neticesinde verdikleri kredi oranlarını azaltmaz. 

Bu sebeple piyasalarda faiz indirimi hissedilmez.

----------------------------------------------------------- 

İnsanoğlunun ilk icadı ve hatta bugüne kadarki en büyük icadı “ateş”tir.

İnsanoğlu ateş sayesinde geceleri aydınlandı, ısınabildi, daha lezzetli yemekler yiyebildi.

Yüzyıllar boyunca sönen ateşi tekrar yakmak insanoğlu için çok zor olmuştu.

Kabileler, toplumlar ateşi söndürmemek için gece-gündüz “ateş nöbetleri” tutarlardı. 

Yüzyıllar boyunca bu nöbetlerde insanoğlu ateşi seyretti.

Sönmesin diye onu sürekli besledi. 

Bu sebeptendir ki bugün bile ateşi seyrederken hiç sıkılmayız, saatlerce seyredebiliriz. Genlerimize işlemiş.

Fakat ateşin keşfi ile birlikte acıların da boyutu değişti ve arttı.

Savaşlar değişti, silahlar değişti ve gelişti, cezalar da değişti. Ormanlar yandı, hava kirlendi, tabiat etkilendi.

İlk ve en önemli icadımız acıları da yanında getirmişti.

İnsanlar yakılarak cezalandırılmaya başladı. Yakılan insanların kokusunu çevredeki halk hissedebiliyordu. 

Daha da kötüsü cezalandırılan da kendi yanık kokusunu duyabiliyordu. 

İnsanlık tarihinde şimdiye kadar hiç yaşanmamış acı sonlar tadılıyordu. 

Madden daha büyük bir acı yaşanmamıştı.

Belki de bu sebeple dinimiz cehennemde ateşi tasvir eder. Yaşanmış ve yaşanacak acıların en büyüğü ateşte yanmaktır.

Cehennem’in ateş ile tasvir edilmesinin bir diğer anlamı ise; icatların zevk ve fayda getirdiği gibi, acıları da yanında getirebileceğini hatırlatmasıdır.

Yapılmış icatlar hayatımızı renklendirirken, benliklerimizden bir şeyler de götürmüyor mu? Dünyaya zarar vermiyor mu? Kıyameti yaklaştırmıyor mu? Bu soruları ve benzerlerini kendimize sormamızı sağlar.

Örneğin televizyon; her şeyden haberimiz oluyor, onunla gülüyoruz, eğleniyoruz.

Ters açı; başkalarının hayatlarına gülüyoruz. Çocuklarımızla, ailemizle, arkadaşlarımızla daha az vakit geçiriyoruz. Dışarıya daha az çıkıyoruz.

Sosyalleşemiyoruz!!! Vücudumuza radyasyon alıyoruz!!!

Örneğin para; çalışma hayatımıza farklı bir anlam kattı. Malımız mülkümüz cebimizde taşınır oldu. Ticari rahatlık sebebiyle herkes tarafından benimsendi. Mal takasını bitirdi.

Ters açı; hırsı getirdi, daha fazla sahip olabilmek için doğanın tahrip edilmesine yol açtı. İnsanoğluna her şeyin, adeta ‘dünyanın sahibi’ olabileceği hissini tattırırdı.

Kendilerine “hak” emanet edilen bürokratlar arasında, halkın “hakkını” korumayanlar, gözetmeyenler ve kendine mal etmek isteyenler çıktı.

İstediğiniz kadar yolsuzluk komisyonları kurun, oylama yapın, referandum yapın, mecliste aklayın “para” icadının kölesi olmuşsunuzdur.

19 yaşında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın duruşması sonrasında; acılı annesi hukuku eleştiriyorsa, bağrı daha da fazla yanıyorsa, halkın vicdanı da rahatsız demektir. Adalet’in halka değil, birilerine hizmet ettiği düşünülür. 

Cehennem ateşi ile tasvir edilen tam da budur. Maddi ve manevi acıların en büyüğünü, vicdanlarda aklanamayan bu insanlar yaşar...