Telefonuma bir mesaj geldi. Açtım, bir haber kupürüydü. Şamil evinden alınmış. “Neden?” diye sormak korkutucu, çünkü sebebini bildiğin bir soru sorulmasa da olur. Yine de baktım. Belki başka bir şey olmuştur diye, ama hayır. Yaşanılan bir önceki olayın aynısıydı; uyuşturucuya özendirici şarkı sözleri yazmak! Hammurabi devri teknolojisinden çok ilerde olabiliriz, ama insani ve vicdani kıstasların yürütülülebilirliği noktasında çok ciddi endişelerimizin olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu olanların başka bir izahı yok. Kimin neyi nasıl yönettiği belirsiz bir şekilde yaşıyoruz.

Ülkede anlamsız şeyler oluyor. Hepinizin bildiği üzere, daha önce Sercan İpekçioğlu, yani tanınan ismiyle Ezhel bazı şarkılarında uyuşturucu kullanımını özendirdiği ve kullanımını kolaylaştırdığı iddiasıyla tutuklanmıştı. Fakat cadı avının sürdüğü ve bir domino taşı etkisiyle bir diğerini yıktığı bu düzenin çarkları neden böyle işliyor? Bu soru kafa kurcalayıcı. Çünkü bu düzeni var edenlerin sorunu ahlâk veya benzeri bir durum değil. Bilirsiniz; ahlâk, insanın kendisi dâhil, varlıkla ve insanlarla ilişkilerin de nasıl davranması ya da davranmaması gerektiğini gösteren değer yargıları bütünüdür.

Bunun sorumlusu çağdışında kalıp, sanat anlayışını zerre değiştirmeyip var olanı yüzyıllar boyunca dahi kabul edenlerdir. Yoksa sanat ve sanatçı yargılanılır olsun? Öyle ki; bu duruma anlam veremeyen epey insan oldu. Şaşırtıcı olduğu doğru! Fakat arabesk bir kültürde yetişmiş insanlara bunu anlatmak ve kabul ettirmek zor olacaktır. Kabul, bunu yapmak zaman da alacaktır. Değişimi ve yeniliği görmek istemeyen bir güruha sanatın bağımsız olması gerektiğini nasıl anlatacağız? Elbette ki anlatamayız, anlatamıyoruz, ama zor olsa da anlamak zorunda kalacaklar! 

Aslında bu cadı avı Yunus Özyavuz, yani Sagopa Kajmer ile başlamıştı. 2013'te İngiltere'den sipariş verdiği bitki tohumu kargosunu teslim almak için Paket Posta Gümrük Müdürlüğü'ne gittiği sıra yaşanmıştı. Görevliler beş adet cd kutusu içerisine saklanmış bitki tohumlarından şüphelenince Yunus Özyavuz’un kargosunu teslim almadan ortadan kaybolduğu lanse edilmişti. Öte yandan, Kajmer, polise verdiği ifadede evinde tropikal bitkiler, domates, çilek ve her türlü acı biber türünü tohum olarak yetiştirdiğini, İngiltere'den kargoyla gelen bitkilerin de tropik tohum olduğunu düşünerek kredi kartıyla aldığını belirtmişti. 

O dönem pek çok sayıda hayranı olması nedeniyle sosyal hayatı olmadığını belirten Yunus Özyavuz, bu yüzden psikolojik depresyona girdiğini ve bir dönem küçük miktarda uyuşturucu madde kullandığını, ancak bu maddelerin psikolojik rahatsızlığına çare olmadığını anlattı. Kötü bir niyeti olmadığını ifade edip "Yaptıklarım suç teşkil ediyorsa pişmanım" ifadesini kullanmıştı. Bu aslında ilklerden birisi olarak kayda geçmişti.

Toplumsal hafızamız zayıf. Sonrasındaki süreçte ise İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü'nde bu kez Fuat Ergin gözaltına alınmıştı. Yürütülen soruşturma kapsamında Bilgin Özçalkan, yani Ceza da ifadeye çağrılmıştı. İddiaya göre Ceza’nın uyuşturucu olarak kullanılan ve sihirli mantar olarak fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmasıydı. Ardından evinde arama yapılmıştı. Sirkeci’deki Gümrük Müdürlüğü’nde ifadeleri alınan Ceza ve Fuat tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Kısacası; bu tür olaylar geçmişte de yaşandı. Ara ara da yapılıyor. Çünkü itibarsızlaştırmak dejenere etmenin en kolay yoludur.

Tüm bunlar olup, biterken, ana akım medyada silahların birbiri ardına patladığı, kadına şiddetin ve binlerce kötü ekol yaratacak karakterin kol gezdiği birçok dizide sansür dışında hiçbir önlem yok. Çünkü toplum böylesi yaşamdan gayet memnun ve şiddet unsurları kabul görüyor.  Çocuklarımıza silahlar, küfürler etki etmez ve etkilemezken, gerçekleri kendi bakış açısıyla anlatan sanatçıların şarkı sözleri etkiliyor, öyle mi? Çok daha ağır suçlar işleyenler dışarıda gezerken, sanatını icra edenler hapse tıkılmaya çalışılıyor. Bunun son örneği de ilk konserini Çengelköy’de henüz dokuz yaşlarındayken izlediğim Şamil Oymak ya da tanındığı bir diğer isim Şam! 

Yetenekli isimlerin, parlak müzikal beyinlerin bir sabah evlerinden alıp yargılanabilir olduğu bir ülkeye dönüşmüş olan bu sistemin kokuşmuşluğu da adaletsizliği de mide bulandırıcı bir boyuta erdi artık. Ya bizler yanlış bir coğrafyada gözlerimizi açtık ya da bizleri yönetmeye çalışanlar bu coğrafyada özgürce yaşamanın yalnızca onlara ait olmadığını anlamayacak kadar kör! Eşini döveni, tecavüz edeni, ülkeyi soyup soğana çevirene dokunmak yasakmışçasına tepkisiz kal, ama şarkı sözleri uyuşturucu ile özdeşleşiyor veya teşvik ediyor diye bu çocukları yargıla! Ne güzel ülke, ne de güzel bir düzen bu böyle?  Fakat bitirmeden söylemiş olayım; sanat toplum içindir, ama toplumun seviyesi malumunuz. Geçmiş olsun çocuklar, geçmiş olsun.