Diyarbakır’a iner inmez, ayağının tozuyla; hemen arslanlar gibi kükremişti (2004)!

     Komiser Verheugen hazretleri:

     “Hiç kimse bu süreçte şiddete başvurmamalıdır!

     Şiddet kullanımı etkin bir şekilde yasaklanmalıdır!”

     Demek istiyordu ki hazret:

     Davul devletin boynunda, tokmak teröristin elinde olmalıydı!

     Terörist, istediği zaman; Türk Polisi’ni, Türk insanını şehit etmeli, edebilmeliydi!

     Terörist; ne zaman isterse; Türk askerine pusu kurmalı, kurabilmeliydi!

     Terörist ne isterse yapmalı, yapabilmeliydi!

     Bu onun en doğal hakkıydı!

     İsterse yola mayın döşer!

     İsterse trenleri havaya uçurur!

     İsterse askerî araçları ber-hava eder!

     İsterse adam kaçırır!

     İsterse yol keser!

     Bütün bunları yapmak, teröristlerin en tabii, en doğal haklarıydı!

X

     Fakat Türk Devleti, bütün bunlara hazımlı olmalı!

     Bütün bunlara alışmalıydı!

     Bütün bunları, zavallı (!) teröristlere çok görmemeliydi!

     Türk Polisi; şehit de düşse, gâzi de olsa; zinhar / asla teröristin peşinden gitmemeli! Onu yakalamaya çalışmamalı! Onları inlerinde sakın ola, rahatsız etmemeliydi!

     Çünkü onlar terörist idiler!

     Onlar için her şey meşru, her şey mübahdı!

     Çünkü onlar AB’nin -Menfî Resmî Avrupa’nın- gözbebeği, biricik nazlı evlâtçığı idiler!

     Çünkü onlar işkenceciliği müseccel / tescilli / belgeli Avrupa devletlerinin, Kızıderili kıyımı ve zenci köleleriyle ünlü ABD’nin ve zulümde yekta İsrail’in bir dediğini iki etmiyorlardı!

     Bu yüzden kollanıp gözetiliyorlardı!

     Sırtlarının bu sıvazlanmalarına karşılık; tabii ki bir şeyler yapacaklardı!

     Elbette yakıp yıkacaklar, şüphesiz öldürüp duracaklardı!

     Onlar ne güne duruyorlardı?

     Onlar bu günler için hazırlatılmamışlar mıydı?

     Terör faaliyetlerinde bulunmaları için, el bebek gül bebek yetiştirilmemişler miydi?

     Bu günler için beslenip büyütülmemişler miydi?

     Öyleyse Türk Polisi’ne de ne oluyordu?

     Otursun oturduğu yerde!

     Bir şeye de sakın ha karışmasındı!

     X

     Hem Türkiye; Avrupa Birliği’ne girmek istemiyor muydu? Daha ne? Öyleyse polisin de ölmesine razı olmalıydı, askerin de vurulmasına ses çıkarmamalıydı!

     Türkiye’nin orasında burasında sabotajlar oluyormuş! Olacaktı tabii!

     AB’ye girmek kolay mıydı? Olacaktı o kadar!

     Teröriste -affedersiniz- teröristimize katlanmalıydı ki, AB yolunda emin adımlarla ilerleyebilsindi!

     Türkiye; Türkiye’yi yakıp yıkana, önüne geleni öldürene ses çıkarmamalıydı ki, AB’nin gözüne girebilsindi! Ondan bir güzel “Aferin!” alabilsindi!

     Bu söz her şeye değmez miydi Allah aşkına?