ABD’DEN İHTAR FÜZELERİ

ABD, İngiltere ve Fransa ile birlikte, Suriye’nin kimyasal silah depoları olduğunu iddia ettiği bazı bölgelere düzenlediği bu sınırlı operasyonla aslında kime, nasıl bir mesaj vermiş oldu? ABD, operasyonlarla verdiği mesajların asıl adresi kim? Bu mesajların muhatabı mesajları doğru okudu mu, okuduysa, yanıtı ne olacaktır? ? Daha açık soralım; ABD’nin Ortadoğu’daki hayalet rakibi kimdir?

ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte gerçekleştirdiği sınırlı saldırının asıl  hedefi, enerji ihtiyacının yüzde 60’ını Ortadoğu’dan sağlayan Çin’in Yeni İpekyolu’nu, Batılı ortaklarının yanı sıra, Rusya’yı da yanına alarak kontrol altına alabilmektir. Ortadoğu’aki ve dünyadaki gelişmeleri bu çerçeveden izlemek gerekiyor.

Düne kadar, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ve milyonlarca masum insanın hayatlarını kaybetmesine, milyonlarca insanın da evlerini, yurtlarını terketmesine neden olan aktörler sahneye çıkmıyorlar, paylaşım kavgalarını vekalet savaşları şeklinde sürdürmeyi tercih ediyorlardı. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde olduğu gibi, küresel dengelerde çok önemli bir değişim yaşanıyor olmalı ki, İngiltere ve Fransa ile işbirliği yapan ABD, Suriye’de bizzat sahneye çıktı, ilgili taraflara mesajlar verdi.

Koalisyon ortakları 14 Nisan gecesi Suriye’nin Şam, Hama, Humus, Dera ve Süveyda yerleşim birimlerini bombaladılar ve dünya kamuoyu önüne çıkarak, bu operasyonu hangi nedenle yapmak zorunda olduklarını anlatmaya çalıştılar. 

ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte gerçekleştirdikleri sınırlı bombalamanın gerekçesi, ‘Esat’ın halkına kimyasal silah kullanmasıydı’. Fakat ABD’nin, bu sınırlı füze saldırısıyla, hem içerde hem de dışarıda bazı odaklara çok önemli mesajlar vermek istediği anlaşılıyor. ABD’nin Batılı ortaklarıyla elele vererek gerçekleştirdiği sınırlı bombalama operasyonunu, ‘ABD’nin mesaj bombardımanı’ olarak değerlendirmek gerekir. ABD, yalnızca Esat’ı Suriye denklemi dışına savurmayı hedeflemiş olsaydı, bunu kolayca yapabilirdi. Anlaşılan o ki, ABD, bu sınırlı füze saldırısıyla, bazı odaklara mesajlar vermek istemişti. 

Peki ABD, Esat’ın dediği gibi, kontrolü kaybettiği için mi saldırmıştı, yoksa bölgede varlığını giderek hissettiren bir hayalet nedeniyle yeni dengeler mi oluşuyordu? ABD sınırlı tuttuğu bu operasyonla kimlere ne gibi mesajlar vermiş oluyordu?

KONJONKTÜR SÜREKLİ DEĞİŞİYOR

Gelişmelere ABD ya kıta Avrupası olarak baktığımızda, bir dizi yapısal sorunun baskıladığı küresel bir konjonktürle karşı karşıyayız. Ortadoğu’da, dolayısıyla dünyada konjonktür sürekli değişiyor. Rusya ve İran, ABD ve ortaklarının Suriye saldırısını şiddetle kınarlarken, son dönemde bu iki ülke ile işbirliği içinde olan Türkiye çok daha farklı bir değerlendirme yapıyor. 

İngiltere ve Fransa I.Körfez Savaşı’nda olduğu gibi ABD ile koalisyon yaparken, Almanya bu gelişmelerin dışında kalmayı tercih ediyor.  

Trump, “Kusursuz bir saldırı düzenledik. Görev tamamlandı. Ortadoğu’da temel çelişki İsrail- Filistin sürtüşmesi değil, cihatçı ve terörist grupları destekleyen İran’dır” açıklaması yaparken, İngiltere Başbakanı Theresa May, “Kimyasal silah kullanılması kabul edilemez. Buna ilişkin net mesajdır” diyordu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, “Esat kimyasal silah kullanmakla kırmızı çizgiyi aştı” açıklaması yapıyordu. 

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Kimyasal saldırı iddialarının ciddi bir kanıtı yok” derken, operasyonun BM ilgili birimlerinin Duma’da inceleme yapma hazırlıklarının hemen öncesine denk gelmesi, kafalarda bazı soru işaretlerinin doğmasına neden oldu.. 

BM Güvenlik Konseyi’ni acil olarak toplantıya çağıran Rusya Devlet Başkanı Putin de, “Egemen bir devlete yönelik saldırganlık eylemi. Operasyonun tüm uluslararası sistem için yıkıcı etkileri olacaktır” diyordu, ama saldırganlara karşı özenli ve dil kullanmayı tercih ediyordu. 

Peki, saldırının asıl nedenini ortaya koymayan bu açıklamaları altalta koyduğumuzda, ABD, İngiltere ve Fransa ile birlikte, Suriye’nin kimyasal silah depoları olduğunu iddia ettiği bazı bölgelere düzenlediği bu sınırlı operasyonla aslında kime, nasıl bir mesaj vermiş oldu? ABD, operasyonlarla verdiği mesajların asıl adresi kim? Bu mesajların muhatabı mesajları doğru okudu mu, okuduysa, yanıtı ne olacaktır? Daha açık soralım; ABD’nin Ortadoğu’daki hayalet rakibi kimdir? 

ORTAK DÜŞMAN: ÇİN Mİ?

Bu soruların doğru yanıtlarını bulabilmek için piyasaların seyrini izlemek gerekiyor. Geçtiğimiz haftalarda Trump’ın tweetleriyle dalgalanan piyasalar, şimdilerde Putin’in ABD’nin saldırısına nasıl bir yanıt vereceğine kilitlendi. Putin ılımlı bir dil kullanmayı sürdürürse, Rusya’nın verilen mesajı algıladığına hükmedilecek ve saldırının piyasalara olan etkisi sınırlı kalabilecektir. Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana Esat’a destek vererek önünü kesen Rusya’ya, uyguladığı yaptırımlarla, düzenlediği sınırlı operasyonlarla, “Akıllı ol, aynı gemideyiz, düşmanımız ortak” mesajı veren ABD, küresel liderliğini kimselere ödün vermeden sürdürmek istiyor.

İngiltere ve Fransa’yı, eskİ arka bahçeleri olan Ortadoğu’dan uzak tutabilmek için elinden geleni yapıyordu. Fakat Çin’in, İngiltere’nin de verdiği destekle, Yeni İpek Yolu Projesi’ni büyük ölçüde hayata geçirmesi, ABD’nin gerçekleri görmesine ve kararlarında değişiklikler yapmasına neden oldu. Çin’in ekonomik ataklarıyla tek başına başa çıkamayacağını gören ABD, Ortadoğu petrollerinden yüzde 10 pay vermeyi kabul ederek İngiltere’yi yanına çekti, ama İngiltere’nin Çin ile olan ilişkilerini bütünüyle kesmesi mümkün değil. 

KÜRESEL GELİŞMELERİN YÖNÜNÜ ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ BELİRLEYECEK

Piyasalar ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının ne gibi sonuçlar verebileceğini kestirmeye çalışırken, ABD’nin ortaklarıyla gerçekleştirdiği sınırlı saldırı, jeopolitik risklerin gündeme gelmesine neden oldu. Jeopolitik riskler, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarının gelişimi ve Yeni İpek Yolu Projesi’yle yakından ilgili. Yazılarımızda, yeri geldikçe belirtmeye çalıştığımız gibi, dünyamızı karadan ve denizlerden kuşatarak 65 ülkeyi birbirine bağlayacak olan Yeni İpek Yolu kuşaklarında değişim birimi olarak dolar yerine bir başka para biriminin kullanılması, ABD’nin “küresel lider” sıfatının sona ermesi demektir. ABD’nin buna razı olması mümkün değildir. Ortadoğu merkezli küresel gelişmeleri, dolayısıyla Esat’ın kimyasal depolarını hedef aldığı savunulan operasyonu bu gerçekler çerçevesinde değerlendirmek gerekir. 

Operasyonun, ABD Hazine Bakanlığı Terör ve Finansal İstihbarat Müsteşarı Sigal Mandelker’in, doların uluslararası piyasadaki dolaşımını Ameriken sistemie entegre amacıyla yaptığı ve 40 ülkeyi kapsayan geziyle aynı günlerde yapılması bir rastlantı mıdır? Suriye’nin vurulmasıya Bitcoin gibi sanal ya da kripto paraların dolar yerine kullanılmasına destek veren ikibin kadar işadamına ve de IMF’ye savaş açılmasının aynı zaman dilimine denk gelmesini nasıl değerlendirmeliyiz? 

Sıra can alıcı soruya geldi: Esat’ın kimyasal depolarını İngiltere ve Fransa ile işbirliği yaparak vuran ABD, bu saldırıyla, enerji ihtiyacının yüzde 60’ını Ortadoğu’dan, özellikle de İran’dan sağlayan Çin’e ne gibi bir mesaj verilmiş oluyordu? 

Bu soruların doğru yanıtlarını bulabildiğimiz oranda, oluşan küresel tablonun perde arkasını ve olası gelişmeler konusunda doğru tahminler yapabiliriz. 

RUSYA İLE ÇATIŞIYOR, AMA ASIL HEDEF ÇİN

ABD, Suriye parselinde Esat’a destek veren Rusya ve İran ile çatışıyor gibi görünse de, hedefindeki asıl ülke Çin’dir. “Yükselen değer” olarak anılan Çin, Ortadoğu’nun, dolayısıyla dünyanın geleceğini ve dünya barışını etkileyecek çok önemli hamleler yapmaktadır. 

ABD, İngiltere ile Fransa’yı yanına çekmiş olsa da, Çin’in ekonomi hamlelerine tek başına karşı koymakta zorlanmaktadır. 

ABD, Çin’in iki büyük hamlesini kaygıyla izlemekte ve önünü kesmeye çalışmaktadır. Çin, küresel ısınma sonucunda eriyen buzullar arasından ortaya çıkan kutup bölgesinin zenginlikleriyle yakından ilgilenmektedir. Aynı Çin, dünyayı karadan ve denizlerden kuşatacak Yeni İpek Yolu Projesi’yle dünya ekonomisine egemen olmaya, Çin’i dünyanın en ucuz üretim merkezine dönüştürmeyi hedeflemektedir. Yeni İpek Yolu Projesi’nin en önemli hedeflerinden biri de, 65 ülkeyi birbirine bağlayarak üretim merkezini Uzakdoğu’ya kaydıracak olan bu kuşaklarda dolar yerine başka para birimlerinin de geçerli olmasını sağlamak, yani, ABD’nin “küresel lider” sıfatını sona erdirmektir. 

ABD’nin, uzun süredir eski arka bahçeleri olan Ortadoğu’dan uzak tutmaya çalıştığı İngiltere ve Fransa ile bugün işbirliği yapıyor olmasının nedeni, Yeni İpek Yolu’nu kontrol altına alabilme çabalarının bir sonucudur. ABD, bu hedefine ulaşabilmek için Rusya’yı da yanında görmek istiyor. ABD, Rusya’yı buna zorlayabilmek için ekonomik silahlarını kullanıyor. Rus şirketlerine yaptırım kararı almasıyla Moskova Borsası’nda sert bir düşüş yaşanmış, Ruble ciddi oranda değer yitirmişti. Türk Lirası da, Rusya ve İran ile olan yakın ilişkilerinden dolayı bunda olumsuz etkilenmiş, dolar tarihi zirveler yapmıştı. Bütün bunlar, ABD’nin İngiltere ve Fransa ile birlikte gerçekleştirdiği sınırlı saldırının asıl hedefini de ortaya koyuyor. ABD’nin hedefi, enerji ihtiyacının yüzde 60’ını Ortadoğu’dan sağlayan Çin’in Yeni İpekyolu’nu, Batılı ortaklarının yanı sıra, Rusya’yı da yanına alarak kontrol altına alabilmektir. Ortadoğu’aki ve dünyadaki gelişmeleri bu çerçeveden izlemek gerekiyor.