DÜNYANIN GÖZÜ ANKARA’DA

Yeni İpek Yolu’nu önleyemediği ya da kontrol altına alamadığında ABD’nin işi çok zorlaşacak. 65 ülkeyi karadan ve denizden birbirine bağlayacak olan Yeni İpek Yolu, planlandığı şekilde hayata geçirilebilirse ve bu kuşakta dolar dışında bir para birimi devreye girerse ABD, Sovyetler Birliği’ne benzer şekilde bir çözülme sürecine girebilir. 

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hedeflerini biran önce hayata geçirerek Afganistan’a ve Uzakdoğu’ya yönelmek zorunda. Türkiye, önce Fırat Kalkanı sonra da Zeytin Dalı operasyonlarıyla  ABD’nin Ortadoğu’ya ilişkin hedefleri önünde büyük bir engel oluşturdu. İki ülke ilişkileri kopma noktasına geldi. 

ABD Savunma Bakanı Mattis ve Dışişleri Bakanı Tillerson ile yapılacak görüşmelerde masada, ağırlıklı olarak, Suriye’nin kuzey bölümünde oluşturulmak istenen kukla devletin ve Yeni İpek Yolu’nun gölgesi olacaktır. 

ABD ile Ankara’da yapılacak görüşmelerde, Mattis’in ve Tillerson’ın çantasında ne olursa olsun, Türkiye öncelikle sınırlarını koruma konusundaki kararlılığını ortaya koyacaktır.

“YPG’yi Menbiç’e kim getirdi? 

ABD’li askerler getirdi. 

Bu kadar silahı kim verdi?

ABD verdi.

YPG’ye desteği sürdürmek için çocukların bile inanmayacağı bahaneler ortaya sürüyorlar. Artık vaad değil, somut adım istiyoruz. Tillerson’la bunları konuşacağız.” 

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ı ve Savunma Bakanı Matis’i beklediğimiz günlerde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,  Türkiye- ABD ilişkilerinin geldiği noktayı, beklentilerimizi ve Türkiye’nin karalılığını bu şekilde ortaya koymuş oldu. 

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ve Savunma Bakanı Mattis  ile bu çerçevede yapılacak bir “dostlar” görüşmesinden nasıl bir sonuç çıkar? 

Yalnızca bölge ülkelerinin değil, bütün dünyanın gözü bu görüşmede olacak. Gelinen noktada küresel çapta oluşan dengelere baktığımızda, dünya barışı adına kaygı duymamak elde değil. Afrin artık Ortadoğu’da küçük bir kent değil, Evanjelik terminolojiyle söyleyelim, “Tanrı’nın savaşa zorlandığı bir odak” haline geldi. 

TİLLERSON’IN VE MATTİS’İN ÇANTASINDA NELER VAR?

Tillerson’ın ve Mattis’in çantalarında neler var; ABD-Türkiye zirvesine dönüşecek görüşmeden nasıl bir sonuç çıkar?

Türkiye, YPG’nin Fırat batısına geçmesini kırmızı çizgi olarak ilan etmişti. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı J. Biden Türkiye’nin bu duyarlılığına saygı göstermiş ve “YPG Fırat’ın doğusuna geçecek. NOKTA!” demişti. Ancak, yeni Başkan Trump döneminde YPG üniformalı militanlar, ABD’nin desteğinde Fırat’ın batısına geçmiş ve Menbiç YPG’nin kontrolüne girmişti. Türkiye, YPG’nin Menbiç’i terk etmesi yönünde ABD’ye sürekli çağrıda bulunmuş, ancak ABD, devlet garantisi vermiş olmasına rağmen bunu yapmamış ve durum kalıcı hale gelmişti. O nedenle, Türkiye artık verilen sözleri değil, alandaki uygulamaları dikkate alıyor ve gereğini yapıyor. 

Türkiye, “Afrin son hedef değil, sırada Menbiç devamında Fırat’ın doğusu var” diyerek, Zeytin Dalı operasyonunun hedefini ortaya koymuş oldu. ABD de, Tillerson ve Mattis’in Ankara çıkarması öncesinde Menbiç’te yaptığı bir gösteriyle, “Menbiç’te, YPG’nin yanındayız” mesajı verdi. 

Hatırlayacaksınız, ABD, Suriye’deki en üst düzey iki komutanı ve bindirilmiş gazeteci ordusuyla Menbiç’te yapmış olduğu gösteriyle, Amerika’nın kararını hem Türkiye’ye hem de dünyaya duyurmuştu. Menbiç’te Amerikan Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı askerler ve bindirilmiş gazeteciler ordusu başında IŞİD Karşıtı Koalisyon Komutanı Korgeneral Paul Funk vardı. Korgeneral Funk ve Türkiye’ye verilecek mesajlarla ilgili çanak sorular sormakla görevli gazeteciler, gösterilerini, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bulunduğu siperlerin 1 kilometre yakınına kurdukları bir platformda yapmışlardı. 

“RAKKA’YI IŞİD’DEN KURTARANLAR KAHRAMANDIR” DİYORSUN AMA…

Görevli gazeteci, ABD’nin Menbiç konusundaki kararını Korgeneral Funk’un ağzından açıklanmasını sağlayacak çanak soruyu soruyor: 

“-Sizi kaygılandıran nedir?”

ABD’nin IŞİD’e karşı sürdürdüğü mücadelenin en üst düzey komutanı Türkiye’yi uyarıyor:

“-Yanlış hesap.”

“- Haftanın üç-dört günü, bir NATO müttefikiniz, sizin desteklediğiniz bir gruba ateş ediyor. Bu tuhaf değil mi?”

“-Evet sizin de söylediğiniz gibi, çok tuhaf..”

Gazetecinin can alıcı sorusu şu: 

“Türkiye, ABD’nin ‘müttefikim/ortağım’ dediği YPG’yi terörist olarak görüyor?”

Korgeneral Funk da bu soruyu bekliyor zaten, ağzındaki baklayı çıkarıyor:

“-Well..OK.. Şunu söyleyebilirim; Rakka’yı IŞİD’den geri alan insanlar, hangi milliyetten, hangi inançtan olurlarsa olsunlar, kahramandırlar.”

Peki, Başkan Trump’ın, Obama’ya yaptığı “IŞİD’i siz kurdunuz” suçlamasıyla ABD’nin IŞİD Karşıtı Koalisyon Komutanı Korgeneral Paul Funk’ın bu sözlerini nasıl yanyana koyacağız? Bu çelişkiler yumağını nasıl açıklayacağız?

ABD Başkanı’nın kendi generalini yalanlayan bu itirafı, Ortadoğu’da yanıltmaya, kandırmaya yönelik algı operasyonları eşliğinde yapılan katliamların, talan ve soygunların özetidir. 

IŞİD’i Davit Patreus’un kurguladığını, elemanlarının çoğunun Amerikalı paralı asker devşirme şirketi Blackwater tarafından toplandığını sokaktaki adamın bile bildiği bir ortamda, “Rakka’yı IŞİD’den kurtaran kahramanlar” masalına kim, nasıl inanacak? 

ABD bu masalı hangi kabahatini kamufle edebilmek amacıyla anlatıyor? Kimi kandırabileceğini düşünüyor? El Kaideleri, Talibanları ve devamında bir dizi terör örgütünü kimin kurguladığı, işi bittiğinde üniformasını değiştirip bir başka yerde bir başka vekalet savaşında kullandığı artık bir sır değil ki.. 

ABD, uyguladığı algı operasyonlarıyla, ülkeleri kaosa sürüklemek, işgal edebilmek için öne sürdüğü hiç de inandırıcı olmayan gerekçeleri ne ölçüde örtebilecektir? ABD yönetimi kendi içinde çelişkiler, çatışmalar yaşarken, Ortadoğu’da demokrasiyi hayata geçirebilme adına bulunduğuna kimi inandırabilecektir? 

HANGİ AMERİKA İLE GÖRÜŞECEĞİZ?

ABD, bütün gücüyle Afrin’deki teröristlere destek vermeyi sürdürürken, Türkiye’yi Ortadoğu denklemi dışına savurmayı ve 11 askeri üs kurduğu Suriye’nin kuzey bölgesinde kuracağı bir kukla devlet üzerinden bölgede kalıcı olmayı planlıyor. Türkiye, güney sınırları boyunca uzanacak bir terör kuşağının önüne dikildikçe, ABD, hem söylem hem de eylem olarak sertleşiyor. Türkiye’yi Afrin operasyonundan vazgeçirmeye çalışıyor. ABD, Savunma ve Dışişleri bakanlarının Ankara’ya gelişleri öncesinde Menbiç’te yapılan gösteride, YPG’nin yanında olduklarını açıklamakla kalmadı, YPG’ye verdikleri silahların gücü konusunda da gösteriler yaptı; canımızı yaktı. Bu gösteriler, iki eski müttefik ülke ilişkilerinin daha da sertleşmesine neden oldu.

ABD’nin Savunma ve Dışişleri bakanları Ankara’ya geliyorlar. Bu iki bakanlık ABD’nin dış politikası konusunda farklı görüşler savunuyor olsalar da, terör koridorunun Akdeniz’e uzatılması konusunda aynı görüşü paylaşıyorlar. Savunma Bakanlığı Ortadoğu petrollerinin ve terör koridorunun ABD derin devletinin kontrolünde olmasını savunurken, Avenjelik kadronun ağırlıklı olduğu Dışişleri Bakanlığı, İsrail’i Ortadoğu’nun enerji terminali yapabilme çabasında; yani, hedef Büyük İsrail.. 

Türkiye, iki ABD ile birlikte masaya oturmaya hazırlanıyor. ABD, Fırat’ın batısında cep içi kadar bir güvenli bölge oluşturmamızı ve bununla yetinmemizi istiyor. “Afrin merkezindeki düzeni biz kuracağız” diyor. Afrin merkezindeki YPG militanlarını çekecekler, orada da, Menbiç’te olduğu gibi, “yerel unsurlardan oluşan bir kent konseyi” kuracaklarmış. Menbiç’teki konseyin hangi “yerel unsurlardan” oluştuğu biliniyor. Afrin’de de, benzer şekilde, “yerel unsurlardan” oluşan bir konsey oluştuğunda, Suriye’nin kuzey bölgesinde oluşturulan Cezire ve “Çobani” kantonlarının  Afrin kontunuyla birleştirilmesi ve terör koridorunun Akdeniz’e uzatılması hiç de zor olmayacaktır. 

Türkiye, “Güney sınırlarım boyunca kuşatılmaya razı olamam” şahlanışıyla bu koridorun önünü kesmeye çalışırken, ABD, Ortadoğu’daki hedeflerini biran önce hayata geçirerek Çin ile İngiltere’nin hayata geçirmekte oldukları Yeni İpek Yolu’nun önünü kesebilmek için Afganistan’a  ve Uzakdoğu’ya yönelme telaşında.. 

Terör koridorunun Akdeniz’e bağlanması zaman alabilir. O nedenle ABD, 11 askeri üs kurduğu Suriye’nin kuzey bölümünde kalıcı olabilmek amacıyla, burada kukla bir PYD/YPG devleti oluşturmayı planlıyor. ABD’nin Türkiye’ye karşı sertleşmesinin, Rusya ile Yalta benzeri bir anlaşma ortamı arayışının arka planında Yeni İpek Yolu’nun gölgesi var.

Yeni İpek Yolu’nu önleyemediği ya da kontrol altına alamadığında ABD’nin işi çok zor. 65 ülkeyi karadan ve denizden birbirine bağlayacak olan Yeni İpek Yolu, planlandığı şekilde hayata geçirilebilirse ve bu kuşakta dolar dışında bir para birimi devreye girerse, ABD, Sovyetler Birliği’ne benzer şekilde bir çözülme sürecine girebilir. 

Eski arka bahçesi Ortadoğu’dan dışlanmak istenen İngiltere’nin Çin ile işbirliğine girmesi, küresel dengelerin altüst olmasına, ABD ekonomisinin zora girmesine neden oldu.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hedeflerini biran önce hayata geçirerek Afganistan’a ve Uzakdoğu’ya yönelmek zorunda. Türkiye, önce Fırat Kalkanı sonra da Zeytin Dalı operasyonlarıyla  ABD’nin Ortadoğu’ya ilişkin hedefleri önünde büyük bir engel oluşturdu. İki ülke ilişkileri kopma noktasına geldi.

ABD Savunma Bakanı Mattis ve Dışişleri Bakanı Tillerson ile yapılacak görüşmelerde masada, ağırlıklı olarak, Suriye’nin kuzey bölümünde oluşturulmak istenen kukla devletin ve Yeni İpek Yolu’nun gölgesi olacaktır.

Afrin artık bir yerel sorun olmaktan çok, bir küresel sorundur.  ABD Savunma Bakanı Mattis ve Dışişleri Bakanı Tillerson, Türkiye ile küresel bir sorunu görüşeceklerdir. BOP’u hayata geçirme operasyonları nedeniyle kaosa sürüklenen Ortadoğu’da Türkiye, sınır güvenliğini, birliğini ve toplumsal bütünlüğünü koruma savaşı veriyor. 

ABD ile Ankara’da yapılacak görüşmelerde, Mattis’in ve Tillerson’ın çantasında ne olursa olsun, Türkiye öncelikle sınırlarını koruma konusundaki kararlılığını ortaya koyacaktır