Para gücüyle bir dünya devleti kurma peşinde olan Rothschild ailesiyle Pentagon arasındaki savaşın nedenlerini ve boyutunu bilmeden, Erdoğan-Trump görüşmesinden yansıyan haber ve görüntülerden sağlıklı bir sonuç çıkarmak mümkün değildir. Erdoğan ile Putin görüşmesini FETÖ’yü de, DEAŞ ve YPG’yi de aşan bir çerçeveden bakarak değerlendirmek durumundayız. 

ABD’nin AB’yi neden parçalamak istediğini, Rothschild ailesinin borç batağına saplanan Avrupa ülkelerini IMF ve Dünya Bankası üzerinden nasıl kontrolü altına aldığını, Vatikan’ın, Avrupa Birliği’ni ayakta tutabilmek için, ABD’ye rağmen, neler yaptığını bilmeden bölgesel ve küresel gelişmelerin geleceğini okuyabilmek  mümkün değildir. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Beijing’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüştükten sonra “virgül değil, nokta mesahabesinde” görüşmeler yapmak üzere Washington’a uçtu ve Salı günü, Beyazsaray’ın kapısında, ABD Başkanı Trump’ın gülücükleriyle karşılandı. Yorumcular, kafalarındaki senaryolara göre, bu görüntülere anlamlar yüklemeye çalıştılar. “Gülen’in ipoteğindeki Türk-ABD ilişkileri”nden “Esad’ı bile satarlar, ama YPG’yi satmazlar”a uzanan geniş bir yelpazede yapılan yorumlardan Trump döneminde ABD’nin Türkiye’ye nasıl bir gelecek çizmek istediğini anlamaya çalıştık. 

Bu görüşmeler sırasında Trump’ın aklı kendisini Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a gizli belge vermekle suçladığı için görevden aldığı FBI Direktörü James Comey’deydi. “Trump’a yol göründü mü?” sorgulamasını yapıldığı bir dönemde ABD’deki iç savaşı yakından izlemek gerekiyor. Medyamızın Nostradamus’u Ergün Diler önemli şeyler fısıldıyor; kulak vermekte yarar var. 

Sözü uzatmadan söylemek gerekirse, ABD’nin derin devlet kurumlarıyla Para gücüyle bir dünya devleti kurma peşinde olan Rothschild ailesi arasındaki savaşın nedenlerini ve boyutunu bilmeden Erdoğan-Trump görüşmesinden yansıyan haber ve görüntülerden sağlıklı bir sonuç çıkarmak mümkün değildir. Erdoğan ile Putin görüşmesini FETÖ’yü de, DEAŞ ve YPG’yi de Zerrap Dosyası’nı da aşan bir çerçeveden bakarak değerlendirmek durumundayız. 

ABD’li ideologların yıllar önce hazırladıkları ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında uygulamaya koydukları Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında bölgemiz haritası yeniden şekillendiriliyor. Tarihin her döneminde dünyanın kaderinin belirlenmesinde önemli rolü olan Ortadoğu coğrafyasındaki bu hareketlenmeler, Afrika ve Avrupa coğrafyasını olduğu gibi, Asya ülkelerini de olumsuz etkiliyor.  Yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu bir dönemde, Erdoğan-Trump görüşmesini yalnızca FETÖ ve YPG dosyalarıyla sınırlamak gerçekçi bir değerlendirme olmadığı gibi, gelişmelerin gerçek yüzünü ve boyutunu görmemiz de mümkün olmaz. ABD’nin, kırk yıllık dostu, müttefiki Türkiye’nin gözünün içine baka baka  neden yalan söylediğini de anlayamayız. 

ABD’de Trump’ı başkanlık koltuğuna taşıyan Pentagon ile diğer derin kurumların rekabetini ve özellikle de Pentagon ile Rothschild ailesi arasındaki savaşın hangi aşamada olduğunu dikkate almadan yapılacak değerlendirmelerin “büyüklere masallar” ötesinde bir anlamı olmayacaktır. 

Küresel aktörler arasındaki mücadelenin bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri hangi yönde nasıl etkileyebileceğini görebilmek için bilmemiz gereken başka gerçekler de var. Biz doğal olarak Erdoğan-Trump görüşmesine ve bu görüşmeden çıkacak sonuçlara kilitlendik, ama küresel derin medya 1-4 Haziran’da Virginia’da yapılacak toplantılara odaklanmış durumda. Pentagon’a 25 dakika uzaklıktaki Westfield Marriot Hotel’de yapılacak bu Bilderberg toplantısında küresel finans baronları, yani Rothschild ailesi biraraya  gelecek. Alınacak kararların önemi nedeniyle “tarihin en önemli Bilderberg toplantısı” olarak nitelenen bu buluşmada neler konuşulacak, hangi konularda ne gibi kararlar alınacak? Bu toplantı gerçekten söylendiği kadar önemli mi? 

Bu toplantıdan bölgemizi ve dünyamızı ilgilendiren ne gibi sonuçlar çıkabilir?

1-4 Haziran tarihlerinde Virginia’da yapılacak toplantı, para gücüyle ABD senatosuna ve derin kurumlarına taşıdıkları kişilerle ülkenin ekonomisine, dış politikasına yön verebilen Rothschild ailesiyle onlara destek veren 4 büyük ailenin temsilcilerini biraraya getirecek olması açısından önemseniyor. Çünkü, para gücüyle bir dünya devleti kurma çabasında olan aynı kişilerin, 2008 yılında, aynı otelde toplanmalarının ardından, tüm dünya ekonomilerini çok olumsuz etkileyen küresel kriz depremi yaşanmıştı. O toplantı aslında, başta Pentagon olmak üzere, ABD derin devletine verilmiş “Patron biziz!” mesajıydı. 

Özetle söyleyelim, 1 Haziran’da başlayacak  toplantıda ABD’deki iç savaşın yönünü belirleyecek kararlar alınması bekleniyor. Küresel finans baronları, bu toplantıda, Pentagon’u ve silah sektörünü kendi yörüngelerine alabilmenin yollarını tartışacaklar. Trump’ı, daha doğrusu Pentagon’u etkisiz kılabilecek bir cephe oluşturmanın yollarını konuşacaklar. 

Senato’da olduğu gibi, ABD derin kurumlarında da önemli adamları olan küresel finans baronları, ABD’nin, çeşitli ülkelerdeki askeri üsler üzerinden kurduğu egemenlik ağını ele geçirmek istiyor. ABD’nin Rothschildların başkanlığa taşıdıkları Obama döneminde bu konuda önemli adımlar atılmıştı. Ailenin hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler içindeki adamları sayesinde, bu konuda çok önemli karalar alınmış, Pentagon’un ödenekleri büyük ölçüde kısılmıştı. Obama döneminde ABD’nin Asya’daki pek çok askeri üssü kapatılmıştı. Küresel finans baronları, ABD askeri üslerini kapattırabildikleri oranda Pentagon güç kaybedecek olduğundan, her askeri üssün kaptılmasıyla hedeflerine bir adım daha yaklaşmış olacaklar. Bu nedenle 2020 yılına kadar bu operasyonu tamamlamak istiyorlar. 1-4 Haziran’da yapılacak toplantıda, bu yolda alınmış kararların uygulanmaya konması için düğmeye basılacak. 

Alman Şansölyesi Merkel’in İncirlik konusunda ısrarını, Lübnan’da bir askeri üs kurma girişimini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Hatırlayacaksınız, Washington’da ilk kez bir araya geldikleri toplantı sonrasında yaptıkları basın toplantısında, Merkel’in, “Elimi sıkmak ister misiniz?” davetini Başkan Trump duymazdan gelmişti. 

PAPA AB ÜLKELERİNİ NEDEN TOPLANTIYA ÇAĞIRDI?

1Haziran’da Virginia’da, Pentagon’un hemen yakınındaki Westfield Marriot Hotel’de yapılacak Bilderberg toplantısından söz ettiğimizde, Nisan ayında, Papa’nın çağrısı üzerine Vatikan’da yapılan toplantıdan söz etmemek olmaz. Çünkü toplantı, bir yönüyle Hristiyan dünyasını ve özellikle Katoliklerle, diğer yönüyle de borç batağına saplanan AB ülkelerini sahip olduğu bankalar eliyle kontrolü altına almaya çalışan Rothschild ailesiyle ilgili. Yani ABD iç savaşı, Ortadoğu, Asya ve Uzakdoğu ülkelerini  olduğu kadar, Avrupa coğrafyasını da derinden etkilemekte. 

Tüm dünyada güç dengelerinin değiştiği bir dönem yaşamaktayız. ABD, doların karşısında bir başka para biriminin, bir başka gücün yükselmesini küresel liderliği önünde tehlike gördüğünden, Brexit’le AB’nin temelini dinamitlemiş oldu. AB’nin çekirdek ülkeleri Almanya ile Fransa direniyorlar, ama nereye kadar. Dağılmakta olan Avrupa Birliği coğrafyasının kontrolü konusunda da ABD ile küresel finans baronları arasında amansız bir savaş yaşanmakta. Mayıs ayı başlarında Papa Francis’in Katolik AB üyesi ülkelerini Vatikan’da toplamasının nedeni de, Avrupa Birliği’nin dağılmasını önlemekti. Hatırlanacağı gibi, AB gemisi Yunanistan’ın iflasıyla delinmiş, su almaya başlamıştı. Almanya’ya 300 milyar Euro borcu olan Yunanistan, uyguladığı kemer sıkma politikalarına rağmen toparlanamamış, IMF ve Dünya Bankası üzerinden Rothschild ailesinin derin kontrolüne girmişti. 

Şimdi gözler, ekonomik açıdan çok zor durumda olan İtalya’ya odaklanmış durumda. Vatikan, İtalya ile birlikte İspanya, Portekiz ve Macaristan gibi Katolik ülkelerin IMF üzerinden Rothschildların kontrolüne girmesini istemiyor. İtalya’nın ekonomik açıdan ayakta kalması Vatikan açısından çok önemli. İtalya’nın iflas etmesi Vatikan’ı da çok zor durumda bırakacaktır. Bu nedenle Papa Francis, Katolik ülkeleri Vatikan’da topladı ve bu ülkeler üzerindeki otoritesini kullanarak, İtalya’nın bankacılık sisteminin 2018 yılında Rothschild ailesine geçmesini, dolayısıyla AB’nin dağılmasını önlemeye çalışıyor. 

Avrupa Birliği ülkelerinin Katolik olanlarını Vatikan’da toplama gereği duyan Papa Francis’in ne ölçüde başarılı olacağını zaman gösterecektir. 

ABD İÇ SAVAŞI BÜTÜN DÜNYAYI ETKİLİYOR

Giderek derinleşmekte olan ABD iç savaşı yalnızca Pentagon ile Rothschild ailesi ve destekçi aileler arasındaki bir iktidar mücadelesi değildir. ABD derin devlet kurumlarıyla küresel finans baronları arasındaki savaş tüm dünyayı etkileyerek bölgesel çatışmalara neden olmaktadır. Avrupa Birliği’nin temelden sarsılması nedeniyle, borç batağına saplanmış olan üye ülkeler, zorunlu olarak Rothschildların kontrolündeki IMF ile borç yapılandırması anlaşması imzaladıklarından, AB ve ABD dışında bir küresel gücün oluşmasına destek vermiş olmaktadırlar. Ortadoğu’da İsrail merkezli bir enerji imparatorluğu, bir dünya devleti kurma çabasında olan küresel finans baronları, bölgede 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirebilmek için, G.W. Bush ve Obama dönemlerinde, Senato, Pentagon ve derin devlet kurumlarındaki adamlarını kullanarak, ABD ordusunu Ortadoğu’ya taşımayı başarmıştı. Pentagon ve ABD derin devleti, bu kadar riski ve masrafı göze alarak ele geçirdiği petrol coğrafyasını Rothschildlara kaptırmak istemiyor. Rothschild ailesiyle Pentagon arasındaki iktidar savaşı derinleşerek devam ediyor. O nedenle, bu savaşta kimin üstün geleceği belli olmadan, “Başkan Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ne dedi, ne söz verdi?” gibi sorularının bir anlamı olmayacaktır.