Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedi olan Lozan Antlaşmasının 94. yılını kutluyoruz. Hala dünya siyasetinde, diplomasisin de dim dik ayakta duran Lozan Zaferi büyük bir diplomatik zaferdir.

Ne acıdır ki, can pahasına kazandığımız ulusal bağımsızlığımızın simgesi Lozan Antlaşmasının ve zaferinin  94. yılını kutladığımız bugün Samsun yerel basılı ve sanal medyasında Lozan'a dair hiç bir kutlama görmedim, ben yazmıştım ama yer bulmadı.

24 Temmuz 1923 de imzalanan Lozan Barış Antlaşması;  ‘Sevr Antlaşması’ ile yok edilmek istenen Türk Ulusunun,  dünyaya kendini kabul ettirdiği onursal belgedir. Emperyalizmin Anadolu da oynadığı oyunun yenilgisinin, uluslar arası hukuk da bu yenilginin kabul edilişinin belgesidir. Yok edildi sanılan bir ulusun dünya tarihinde tekrar dirilişinin belgesidir.  Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşa’ların önderliğinde gerçekleştirilen Lozan Antlaşması, “mazlum milletlerin yedi düvele” karşı kazandıkları bir hukuk zaferinin de ortaklaşa tarihidir. Lozan Türkiye’nin kurtuluşunun ve uluslar arası varlığının temelidir. Ülkemizin bağımsızlığı, ulusumuzun egemenliği ve özgürlüğü, Türkiye’nin birliği, dirliği ve bölünmez bütünlüğünün sigortasıdır.

Sevr'e takılı kalanlar ve Lozan yenilgisini hiç unutamayanlar; yıllardır iç birlikçileri ile beraber; canım vatanımda bin türlü oyunlar oynamaktalar. Daha geçen hafta FETÖ yapılanmasının Ülkeme, devletime,  bağımsızlığımıza, bize onurumuzu kazandıran Türk Silahlı Kuvvetlerimize karşı yaptığı darbenin yıl dönümü  idi.  Ancak bu oyunlar, temelleri Lozan Antlaşması ile atılan laik ve demokratik Cumhuriyetimizin birleştirici bilinci sayesinde bozulmuştur. Bu bilinç bizim bir arada yaşama irademizin çimentosudur.

Bugün yeryüzünün en kritik ve gözde coğrafyasının Türk egemenliğinde olacağını belirlediği halde, Lozan’ın dışında bunca yıldır hükmünü yürütebilmiş başka bir siyasal antlaşma yoktur. Üstelik Lozan Antlaşması Emperyalizmin tarihi yenilgisinin simgesi durumundadır. 

Birinci Dünya Savaşı sonrası, Avrupa’da ortaya çıkan siyasal durum ile yapılan anlaşmalar 21 yıl sonra İkinci Dünya Savaşı ile fiilen sona erip, 1945 sonrasında yeni bir Avrupa haritası çizilirken, Lozan Anlaşması dimdik ayakta kalabilmiştir. Üstelik İkinci Dünya Savaşı sonrası Dünya jandarmalığını ele geçiren ABD’nin bu anlaşmayı ısrarla tanımamasına rağmen…

19 Mayıs 1919 da Samsun'da başlayan, amacı  Misakı Mili sınırları içinde tam bağımsız yaşamak olan Türk Ulusunun o yüce Kurtuluş ve kuruluş destanı; 30 Ağustos 1922 tarihindeki büyük askeri zaferle sonuçlanmıştır. Ama bu destan asıl, 24 Temmuz Lozan Antlaşması ile daha bir taçlanmış onur ve gurur olmuştur. Bu zafer ezilen tüm milletlere de örnek olmuştur. Lozan dik duruştur, Türk'ün onurudur. Ondan vazgeçmek, unutmak bağımsızlık ve Ulusal üniter yapıdan vazgeçmek demektir.

 Günümüzün Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar; Sevr’i hiç unutamayanların, bu rüyanın gerçeğe dönüşmesi için döndürdükleri oyunların göstergesidir.

Lozan Anlaşmasına sadece emperyalizmin yüz yıllık planlarının günümüzdeki temsilcileri karşı değildir. Cumhuriyet rejiminin kazanımları ile devlet kademelerinin en tepelerinde yer bulanlar, Osmanlı hayalleri ile Lozan’a karşı çıkmaktadırlar. 

Lozan Anlaşmasında gizli maddeler olduğundan tutun, anlaşmanın 100. yılda sona ereceğine kadar her türlü yalanı utanmazca söylerken, Lozan’ı pekiştiren 1936 tarihli Montrö Antlaşmasını da yok edecek “asrın projelerini”, “çılgın projeleri” ileri sürmekte, Montrö’yü gözden geçirmekten söz etmektedirler. Emperyalist güçler Lozan Antlaşmasını hiçbir zaman içlerine sindirememişler ve Sevr Antlaşmasını hep hafızalarında canlı tutmuşlardır. Ama Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Anadolu'da başlayan kurtuluş mücadelesi ve Kuvayi Mlliyeciler Sevr'i hiç tanımadılar.

Lozan sırasında İngiltere temsilcisi Lord Kürzon’un tarihi tehdidi günümüzde dayatılan Sevr'in temeli ve  en açık belgesidir. Lord Kürzon İsmet İnönü’ye: “… Hiçbir isteğimizi kabul etmiyorsunuz, memnun değiliz. Ne var ki, neleri reddederseniz onu cebimizde saklıyoruz. Harap bir memleketiniz var. Yarın türlü ihtiyaçlarla karşımıza geleceksiniz. O gün cebimizdekileri birer birer çıkarıp size kabul ettireceğiz.” demiştir. İngilizler ve diğer emperyalistler bu sözlerini hiç unutmadılar. Ancak ne var ki ülkemiz içinden pek çok siyasi sorumlu bu tehdit dolu sözleri unuttu.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Kurtuluş Savaşının zafere ulaşmasını engelleyemeyenler, Mudanya Ateşkes Anlaşması sonrasında Lozan’da toplanacak barış görüşmelerini sonuçsuz bırakmak amacıyla; Ankara Hükümeti ile birlikte fiilen bitmiş Osmanlı Hükümetini de Lozan’a davet etmişlerdi. Bunun üzerine ilk büyük devrimimiz gerçekleşmiş ve 1 Kasım 1922 tarihinde Saltanat kaldırılmıştır. Saltanat heveslilerinin de acısı bu yüzden çok büyüktür. Kendilerini Osmanlıcı olarak tanıtan bu kesim Sevr paçavrasını imzalayanlardan hiç söz etmedikleri gibi Lozan’ı “yenilgi” olarak tanımlamışlardır. Bu nedenle en yetkili ağızlardan Lozan zaferini bir “yenilgi”  gibi sunuyor, Sevr özlemcilerinin iştahlarını daha bir kabartıyorlar. Bu alçaklığı yaparken Sevr haritası ile Lozan haritasını yan yana getirmemeye özen gösteriyorlar.  Sevr BOP demektir, parçalanma demektir.

Atatürksüz anayasa, Atatürksüz tarih, Atatürksüz müfredat, Atatürksüz Türk Milleti ve Cumhuriyeti olması imkansızdır. Atatürksüzlüğü sunanlara servis edenlere aldanmak; Türkiye Cumhuriyetini tam bir Ortadoğu karanlığına sürüklemek, bölünmek demektir.

Dışarıda ve içeride Sevr özlemlerinin arttığı, Ege adaları üzerindeki egemenlik haklarımızın sessizce terk edildiği, sınırlarımızın tekrar çizildiği, kurulmuş Kürt devleti haritalarının yayınlandığı Sevr dayatmalarının arttığı bir dönemden geçiyoruz. 

Emperyalizm, 30 Ağustos 1922 tarihini, 9 Eylül’ün İzmir limanını nasıl unutamadıysa, Osmanlı hayranları da 1 Kasım 1922 tarihini de unutamamıştır. Bu nedenle el ele vererek Lozan Antlaşmasına saldırmakta ve 24 Temmuz Türkiye Cumhuriyetinin Tapu Senedini delmek için her türlü hile ve entrikaya başvurmaktadırlar. Ancak başaramayacaklardır. Lozan kahramanı İsmet Paşanın, Lozan’daki otelde ABD heyetinin kapısına iliştirdiği “Amerikalıları istemiyoruz” notu bu gün de geçerlidir.

İşte bu tarihi dönmede, Lozan Antlaşması her zamankinden daha güncel ve daha önemlidir. 24 Temmuz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Dünya Siyasi hayatında varoluşu, onuru ve zaferidir. Bu nedenle Lozan kazanımlarımızı canımız pahasına savunmaya kararlıyız.

Lozan Zaferinin 94. yılında; başı dik, onurlu ve tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyetini bize armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi ve Lozan Barış Antlaşmasının mimarı İsmet İnönü ve arkadaşlarını  bir kez daha saygı,sevgi ve minnetle anıyoruz. 

Biz Yurtsever, Atatürkçüler  bu aziz vatan topraklarında sonuna kadar bağımsız ve Ulusal Üniter yapı içinde yaşamaya kararlıyız. Bunun için de Ulu Önder Atatürk'ün çizdiği yol, koyduğu hedef ilkemiz olacaktır.  Lozan'ın kazanımları onurumuzdur ve sonsuza kadar yaşayacaktır.