Bölgede barışı sağlamayı ve etnik azınlıklar sorununu ortadan kaldırmayı amaçlayan Büyük Devletlerin de zorlamasıyla imzalanan Türk-Yunan mübadele anlaşmasının 92nci yılı yaşanıyor. 1.200.000 Ortodoks Hıristiyan’ın Anadolu´dan Yunanistan´a, 500.000 Müslüman Türk’ün de Yunanistan´dan Türkiye´ye göç etmek zorunda kaldığı mübadele, her iki tarafta da hafızalardaki tazeleğini kaybetmemiştir.
Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla İzmir kentinin 15 Mayıs 1919'da Yunanistan Krallığı tarafından işgaliyle başlayan Küçük Asya macerası Yunanlıların feci bir şekilde yenilmesiyle sonuçlanmıştı. Venizelos ömrü boyunca aşırı hayalcilikle beslediği “Megali İdea”sında büyük bir hüsran yaşamaktaydı...
Asırlar boyu adalet ve hoşgörüyle cihana hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun 1912’de elinden çıkan Rumeli Coğrafyasında sağ kalabilen Türk ve Müslümanlar, yeni devletlerin zulmü altında inlemekte, eza ve cefa içinde yaşamaya çalışmaktaydı. Özellikle 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ve 1912-1913  Balkan Savaşlarıyla yaşanan katliamlar, Türkler için gerçek bir SOYKIRIMDI. Dünyanın görmek istemediğİ etnik temizlik operasyonunun hedefi olan Türkler’den hayatta kalabilenler, potansiyel bir tehlike olarak görülmekteydi. Osmanlı’yı çağrıştıran ve kendinden olmayan her varlığı  insanlık dışı yol ve yöntemlerle yoketmek, doğal bir hak gibiydi...
Balkan Savaşından sonra Epir bölgesindeki, Selanik ve çevresindeki şehirler ile birlikte adalardaki Müslümanlara karşı yoğun baskı ve yer yer katliamlar yapılmaktaydı. Bu durum yaklaşık on sene sürmüştü. 1919’dan itibaren Megali İdea uğruna Anadolu’yu işgal etmeye çalışan Yunan Ordusunun 1922’de mağlup olmasıyla ayakları yere basan Yunanistan Hükümeti, Trakya ve Ege adalarının Helenliğini sağlamak amacındaydı. Mağlubiyetin ardından Küçük Asya’daki Helenlik te yollara dökülmüş, Anadolu’da can ve mal güvenliklerinin kalmadığını düşünen binlerce Anadolulu Rum’un Yunanistan’a göç etmesiyle çok büyük sıkıntılar oluşmuştu. Anadolu’dan  gelen Rumlar, Müslümanları evlerinden çıkarıp sokağa atmakta ve o evlere kendileri yerleşmekteydiler. Yunanistan’da son derece ciddi insan hakları ihlalleri yaşanıyor, hükümet çare bulamıyordu. Kuzeyde Yanya, Tırhala ve Yenişehir’den(Larissa), güneyde Mora’daki Yenişehir’den (Nuplia), Batı Trakya’dan, Selanik vilayetinden, Girit ve Midilli’den Türk ve Müslümanları çıkararak Küçük Asya’daki Rumlarla mübadele etmeyi düşünüyordu.
Hem Yunanistan´daki hem de Türkiye´deki azınlık sorunlarının daha da artması üzerine anlaşma hazırlığı için görüşmelerin başladığı dönemde, etnik azınlıklar sorununu ortadan kaldırmak ve bölgede barışı sağlamak amacıyla 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan Barış Anlaşması’na ek protokol ile Türkiye ile Yunanistan arasında mübadeleyi öngören sözleşme imzalandı.
Mübadele ile 1.200.000 Ortodoks Hıristiyan Anadolu´dan Yunanistan´a, 500.000 Müslüman Türk de Yunanistan´dan Türkiye´ye göç etmek zorunda kalmıştır. Mübadelenin ana kıstası ırk ya da dil değil din olduğu için Rum denilenlerin arasında, Türkçe´den başka dil bilmeyen ve konuşmayan Türk Ortodoks Hıristiyan Gagavuzlar ile Karamanlı Ortodokslar da vardı. Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye´de sadece İstanbul kenti ile Gökçeada ve Bozcaada´da oturan Rumlar, Yunanistan´da ise sadece Batı Trakya Türkleri mübadeleden muaf tutulmuşlardır. Mübadelede Drama, Girit, Kavala, Selanik, Vodina ve Yanya´dan Türkiye´ye gelen nüfus Doğu Trakya ve Batı Anadolu´da Rum azınlığın ayrılışı ile boşalan yerlere iskan edilmişlerdir. Mübadillerin yoğun olarak iskan edildikleri şehirler Adana, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Mersin, Samsun ve Tekirdağ idi. O dönemde İtalya’nın elinde bulunan 12 ada Türkleri yerlerinde kalmıştı.
Yunanistan, mevcut nüfusunun yarısı kadar bir muhacir kitlesiyle karşılaşınca hazırlıksız yakalanmış, çok büyük sorunlar yaşamıştı. Pontuslular bile yeni yurtlarında kabul görmemiş, işsizlik, intiharlar ve aşırı fikirli siyasi partilere yönelmeler görülmüştü. Hristiyan oldukları için mübadeleye tabi tutularak gönderilen Karamanılar dediğimiz Hristiyan Türkmenler yeni ülkelerinde acı bir hayata mecbur kalarak perişan oldular. Yerleştirilecek konut bulunamayan göçmenler aylarca Pire ve Selanik limanlarında barakalarda yaşamıştır. Çitçi kesimini oluşturan Müslüman Türklerin göçüyle tarımın çökmesi ve savaşlar nedeniyle tükenmiş olan maliyesi nedeniyle Yunanistan ekonomik krize girmiş ve açlık başlamış, halk yiyecek ekmek dahi bulamamıştı. Yunanistan İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ile bütünleşince bu sorunlarla başedebilmiştir.
Yunanistan mübadele ile, kuzeydeki Slavlar, II.nci Dünya Savaşı sonunda işbirlikçi olduklarını düşünerek dışarı itelediği Epir(Yanya) bölgesi Arnavutları, bazı Vlahlar, ve Batı Trakya Türkleri dışında, kendi ülkesinde etnik bütünlüğünü sağlamış kabul edilebilir.
Mübadelenin etkisi Türkiye’de Yunanistan’daki kadar derin hissedilmemiştir. Türkiye’nin geniş coğrafyası ve tecrübeli bürokrasisi, gelen Müslümanları kabule hazır imparatorluk tecrübesi, acılara rağmen gelenlerin sorunlarını daha kolay çözmüşse de çok sıkıntılar yaşanmıştı.
Balkan kültürü Türkiye’ye taşınmış, zaten çiftçilikle uğraşan halk tütün ve üzüm bölgelerine yerleştirilmiş, çalışkanlıklarıyla kısa zamanda ekonomik düzenlerini kurmuşlardır. Ancak bazı bölgelerde “toprak dağıtımı bitmemiş , kadastroları yapılmamış muhacir mallarına el konulamaz” hükmüne aykırı davranılarak mağdur edilmişlerdir. Muhacirlere Yunanistan’da terk etmiş oldukları mallara karşılık Türkiye’den mal verilmesi öngörülmüş olup iki aşamada tamamlanması planlanmıştı. Ancak buna rağmen hak sahibi mübadillere ilk başta %20 toprak verilmesi gerekirken verilmemiş olup ikinci aşamaya da geçilmemiştir.