Geçtiğimiz günlerde Chicago’ya geldim. Uzun süredir görüşmediğim Chicago’da yaşayan üniversite arkadaşım genç girişimci iş adamı Bedrettin kardeşimle kahvaltıya gidelim dedik. Amerikalılar bizim gibi yumurta peynir zeytinle değil, yoğun şekerli donut ya da kahveyle güne başlıyor. Memleketten uzun süredir uzak olan Bedo'yla hasret giderip güzel bir memleket kahvaltısı yapalım dedik. Malum dünyada eşi benzeri yok bizim kahvaltımızın. Şükür ki Amerikada'da böyle şeyler yiyebileceğiniz yerler var. Onlardan bi tanesi de yeni açılan "Gundi Restorant". Kürtçe manası köylü demek oluyor. 

Evden Chicago downtown’a doğru yola çıktık. Yolda menemendi, çaydı, peynirdi derken ağzımız sulana sulana konuşuyoruz. Neyse vardık mekana, kahvaltı için oturduk. Sofrada bal kaymak, menemen, zeytin, peynir, çay, birkaç çeşit reçel yani mükellef bir kahvaltı sofrasıydı anlayacağınız. Yedik içtik 50 dolar hesap ödedik. Eğer ABD’de yaşıyorsanız 1 Doların 3.65 TL olduğunu düşünmeyeceksiniz. Yoksa hem aç kalır hem de hiçbir şey alamazsınız. Yani 50 doları 185 tl olarak düşünmemeye çalışıyorum. İki kişi 50 tl'ye kahvaltı yaptık diyorum kafam rahat. 

Kalktık arabaya yöneldik, camda 2 tertemiz beyaz zarf. Reklamdır diye düşündüğüm zarfların içinde meğer ceza varmış! Biri park cezası, diğeri gecikmiş pul cezası. Öyle elinde pos cihazı İspark çalışanı, ya da ne bileyim değnekçiler yok etrafta. Sokaklarda otomatlar var. Gidiyorsunuz kredi kartınızla kaç saat kalacaksanız o kadar fiş alıp ön cama koyuyorsunuz. Arkadaş 5 dolarlık park parasını ödemeyi unutunca, 10 katı ceza vermişler. 5 dolar olmuş 50 dolar. Bir de plakaların 6 ayda bir pulu var onu da almayı geçiktirice oradan da bir 60 dolar ceza. Oldu mu bize 110 dolar! Kahvaltıya da 50 dolar. Etti 160 dolar... Yani bir pazar kahvaltısı bize tam 160 dolara patladı. Düşünmeden edemiyorum 160 dolar çarpı 3.65 neredeyse 600 lira!

ABD polisi her yerde...

Amerila Birleşik Devletleri’nde trafik polisi diye bir kavram yok. Normal aşayişi sağlayan her polis aynı zamanda trafikten de sorumlu. Arabalarıyla gezen Amerikan polisi ister ana cadde ister ara sokak her yerden çıkabiliyor. Ara sokakta biraz hız yapayım ya da şu ışığı beklemeyim deme şansı yok oradan buradan her yerden çıkıyorlar ve acımıyor cezayı yazıyorlar.

Rüşvet mi? Düşünmeyin bile. Bunu burada denerseniz hapisi boylarsınız. Polisler her konuda çok sert ve görevlerini yapıyorlar. Her an her yerden çıkabilir diye trafikte herkes nerede olursa olsun kurallara uyuyor. Kendileri için de geçerli bu durum. Türkiye'de polisler göreve gitmese bile ışıkta beklemez mesela. Trafikte sirenler çalışır yol açılır falan. Burada eğer göreve gitmiyorsa her polis ışıkta bekler ve herkes gibi kurallara uyar.  Hatta polisin hata yapması durumunda kendisini uyarabilir ya da emniyete şikayet edebilirsiniz. Bir hatanız yok ve sizi durduruyorsa bu durumda kendisi suçlu durumuna düşer. Eğer trafikte bir hatanız yoksa, Amerikan polisi sizi neredeyse hiç bir zaman durdurmaz.

Saygı Çok, Korna Sesi Yok!

Türkiye’de araç sürmek ayrı bir meziyet. Geçtiğimiz aylarda Diyarbakır’dan Mardin’e gezmeye gitik. Arabayı ben sürdüm. Hız kurallarına uydum fakat arkamdan selektör yapan, korna basan ve sağa geçip yol verdikten sonra bile gerçeken pis pis bakanlar... ABD’de korna sesini çok nadir duyarsınız. Sürücüler birbirlerine yol vermek için adeta yarışıyor. Biz yaya geçitinden karşıdan karşıya geçerken sağa sola her yere bakıyoruz nereden ne geleceği belli olmaz diye. Fakat buradaki yayalar sadece önüne bakıyor. Sanırsın yol trafiğe kapalı. O kadar eminler kendilerine yol verileceğinden. Fren patlar ne olur ne olmaz bi bakayım diyen yok. 

Bu durumdaysa bizim gidecek yolumuz çok...