6-7 olayları Türk Siyasi tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Olaylar sadece Türkiye’de değil diğer Ülkelerde de yankı uyandırmıştır. ABD’nin Akdeniz’de yerleşme planları, müttefiki İngiltere engeline takılır. Türk basınında yazar çizer takımına büyük para akıtan CIA, İstanbul bürosunun talimatı ile ‘’Kıbrıs’’ konusunu gündeme alır.

 

Kıbrıs’taki solcu hareketler, ABD’nin ve batı dünyasının çıkarlarını tehdit etmektedir. ABD’nin maaşlı basın yazarları, kısa sürede Türk insanını patlamaya hazır bomba haline getirir. İstanbullular Eylül ayı başında gazetelerde gördükleri manşetlerle patlama noktasına gelirler. Gazetelerin tümü, Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığını yazarlar. Bu haberleri, Kıbrıs Türktür Cemiyeti Genel Sekreteri Kamil Önal ve İstanbul Yüksek Okullar Talebe Birliği Başkanı Bahaddin Erton’un demeçleri izler: ‘’ Bu bomba, bardağı taşıran son damla olabilir.’’ , ‘’Mukaddesata el uzatanlara bunu pahalıya ödeteceğiz.’’derler.

 

6-7 Eylül 1955 olayları böylece yavaş yavaş başlar. Rum ve diğer gayrimüslim vatandaşların yoğun olarak yaşadığı Beyoğlu, Karaköy, Tünel, Kurtuluş,Adalar ve Kumkapı’da başlayan eylemler genel bir tahrip ve yağmaya dönüşür. Bilanço oldukça ağırdır:

 

O dönemde adı MAH(Milli Amele Hizmet) olan istihbarat örgütünün kontrolünde bulunan Kıbrıs Türktür Cemiyeti ve İstanbul Yüksek Okullar Talebe Birliği gibi örgütler, Polis destekli eylemlerde fiilen önderlik yaparlar. Eylemler son derece planlı bir biçimde gerçekleştirilir ve 52 yerde aynı anda yangın çıkarılır.

 

Tarih ve Toplum Dergisi’nde (DP Milletvekili, Bakan) Fuat Köprülü bir röportajın da derki; ‘’Kanaatim odur ki, bombalama hadisesi de tertiptir ve bizzat tertipçisi Menderes’tir. 1957’de DP’den istifa etmeden önce, benimle görüşmek isteyen Celal Bayar’a, 6-7 Eylül hadiselerinden de bahsettiğim zaman, bana şu cevabı vermişti’’: ‘’Mamafih bu hadiselerin çıkışı iyi oldu. Arkadaşlarda aynı fikirde.’’ Köprülü 6-7 Eylül’deki yabancı parmağına da dikkat çekiyor: ‘’Milli Emniyet Başkanı General Behçet Türkmen, bana o sırada İstanbul’da bulunan Amerikan İstihbarat şefi (CIA Başkanı Ailen Dulles), eski Hariciye Nazırı’nın (John Foster Dulles) kardeşinin gördüğü vaziyet, tahribat şekillerinin tamamıyle komünist tekniği ve usullerine uygun olduğunu ifade etmiştir.’’

 

Yassıada duruşmalarında, olaylardan sorumlu görülerek yargılanan İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay, İzmir Valisi Kemal Hadımlı, verdikleri ifadelerde: ‘’ Atatürk’ün Selanik’teki evini bombalayan Hasan Uçar, Mehmet Ali Balin ( Başkonsolos), Mehmet Ali Tekinalp (Konsolos Yardımcısı) ve Oktay Engin’’ olduğunu söylerler. Bombaları Türkiye’den Selanik Başkonsolos Yardımcısı Mehmet Ali Tekinalp 15 Temmuz 1955’te getirmiş; Başkonsolos Mehmet Ali Balin’in talimatı ve Selanik Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Yunan uyruklu, TC. burslu Oktay Engin’in azmettirmesi ile Yunan uyruklu Gümülcine Türklerinden Kavas Hasan Uçar atar. TC Hükümetinin başvurusu ile Diplomatik dokunulmazlıkları olduğu için Konsoloslar kovuşturulamaz.

 

Hasan Uçar, 2 yıl hapse mahkum olup cezasını çeker, Oktay Engin ise bir süre tutuklu kaldıktan sonra 20-21 Eylül 1956’da Türkiye’ye sığınır. Mahkum olduğu 3 yıl 6 aylık hapis cezasının geri kalan 2 yıl 9 ayını yatmak üzere Yunanistan’a iadesi istenir. Fakat bu istek, Türkiye tarafından reddedilir. Oktay Engin, kısa bir süre sonra Türk Vatadandaşlığına kabul edilir ve kendisi ile ailesine hükümet tarafından çeşitli yardımlarda bulunulur. Bu kişi, 8 Şubat 1992 günü, Emniyet Genel Müdürlüğündeki görevinden Nevşehir Valiliğine tayin edilir.

 

Yıllar sonra bir dergiye açıklamalarda bulunan General Sabri Yirmibeşoğlu, olaylarla ilgili şunları söyler: ‘’6-7 Eylül olayları da Özel Harp Dairesinin işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.’’

 

Evet, sevgili dostlar Türk Siyasi Tarihinde önemli bir yer tutan 6-7 Eylül olayları kendi gizemi ile birlikte Tarihin derinliklerinde kendine yer bulmuştur. Netice itibari ile yaşanan olaylarda ‘’Psikolojik Savaş’’ son derece etkili bir biçimde oluşturulmuştur. Türkiye’de yaşanan bu ve benzeri olaylarda Dış güçlerin içteki yapılanmaları maalesef düzgün bir şekilde deşifre edilememektedir. Ülkemizde çıkan iç çatışmalar ve benzeri olaylarda olayı yapanlardan çok azmettirenleri iyi analiz etmek gerekir. Türkiye kendi içindeki bu karanlık odaklara ve bunların yerli işbirlikçilerini mutlaka deşifre etmelidir. Türkiye’nin üstünde oynanan olaylar ve yapılan planlar asla bitmez lakin bunlara karşı Ülke olarak kurumlar olarak uyanık ve tetikte olmalıyız. Önümüzdeki dönemlerde de yeni oyunlar sergilenecektir şüphesiz! Bu minvalde karşıt hamle geliştirip, Psikolojik Savaşı dış güçlerden daha önde ve etkili yapmalıyız. Bu arada kulağıma gelen IŞİD ile ilgili önemli bilgiler var. IŞİD’in Türkiye’deki bazı hücre evlerinde Türkiye’ye karşı eylem için hazırlıklar yapılıyor. Türkiye bu aralar özellikle sınır karakolları ve sınır kentlerinde iyi önlemler almalıdır. Hiç şüphesiz önümüzdeki dönem İstihbarat savaşlarının yoğun olarak yaşandığı dönem olacaktır.

 

Ve son söz: ‘’Bu bölgede İstihbaratı kuvvetli olan Devlet söz sahibi olur’’