Biz her zaman kalkınmadan, yeni eserlerden, yollar, limanlar, köprüler, barajlar, elektrik santralleri, havaalanları, özetle mega projelerin, dev eserlerin yapılmasından yana olduk, geldik. Biz Türkiye’nin gelişerek dünyanın en büyük ülkeleri arasında olmasını şiar edinen, Menderes, Demirel, Özal ekolünden geliyoruz. Biz bu liderlerden eser, hizmet, yatırım, gelişim hedeflerini hep duyduk. Taş üzerine taş koymayıp, eser yaratmayanlardan sadece laf üretenlerden farkımız budur.
Gerçi taş üzerine taş koymayı bilmezler diyoruz ama, doğrusunu söylemek gerekirse onlarda 1950’den beri doğru dürüst iktidar olamadılar ki, hangi taşı taş üzerine koyup, eserler yaratabilsinler? İktidar olsalardı belki de bunu yapabilirlerdi. İstanbul 3. Havalimanı temel atma töreninde şunu söylüyor; “Nükleer santralleri, duble yolları, 3. Köprüyü, İzmir – Yalova Körfez geçişini, İstanbul oto yolunu, hızlı tren hatlarını, petrol tesislerini ve yaptığımız bütün eserleri engellemek istediler ve bize 17 Aralık ve 25 Aralık’ta darbeler yaptılar. İşte bu engellemelere rağmen, bugün burada 3. Havaalanının temelini atıyoruz ve aslına bir zafer anıtı inşa ediyoruz”.
Bütün bu yapılanlara Türkiye’yi seven, aklı başında olanların bir şey dediği yok. Hatta, biz bunları yapanları överiz ve Türkiye için taş üzerine taş koyanın alnından öperiz ve deriz ki, bu yaptıklarınız yeterli değil, daha da büyüklerini ve önemlilerini bu millet için yapmalısınız. Bu konuda desteğimiz tamdır. Engel ve köstek olanlara da karşı çıkarız. Şimdi deniliyor ki, paralel yapı mıdır, cemaat midir, tarikat mıdır, yoksa Pensilvanya mıdır, ne karın ağrısı ise seninle birlikte söz sahibi olmadı mı, bunlarla işbirliği bidayette yapılmadı mı? Devlet kadrolarına bunlar kendiliklerinden mi girip parsellediler? Devlette çöreklenenleri şimdi atıyorsunuz. Peki bu polisleri, mülki idare amirlerini, hakimleri, savcıları ve diğerlerini oraya siz getirmediniz mi? Zaten zatı şahaneleri şöyle diyor: “Ne istediniz de vermedik”. Bu bir ikrardır. Acaba biz mi yanılıyoruz? 17 Aralık – 25 Aralık ne darbesidir? Bizim basından, medyadan öğrendiğimiz bazılarının rüşvet, yolsuzluk, saat hediyesi, ayakkabı kutularında kasalarda para hadisesi değil midir? Bunların hiçbir olmadı da, acaba hayal mi görüldü? Hadiselerin tevil edilmesi mümkün müdür?
Türkiye’de her zaman söylüyorum, çağdaş batı demokrasilerinde olduğu gibi düşünce ve ifade hürriyeti tam anlamıyla yoktur. Olsaydı, daha başka şeyler söylemem mümkün olurdu. Bu nedenle, bu hususu ileride hürriyetlerin tam anlamıyla mevcut olacağı bir ortamda ifade etmeyi yeğliyorum. Hatta ileri demokratik rejime sahip ülkelerde, milletvekili titrini almış kişiler eski yeni fark etmeden, ülkeleri ile ilgili fikir, görüş önerilerini rahatça ifade ederler. Bu dokunulmazlığın mecliste görev sona erdikten sonra da devam etmesi manasına gelir. Türkiye’de de böyle olmalıdır.
Yapılan yatırımlardan, projelerden, temel atmalardan ve hizmete almalardan şikayet etmek, aklı başında olan birinin yapacağı husus değildir. Merkez Sağ olarak bizler Demokratik, Laik Cumhuriyetin öğelerinin insan hak ve hürriyetlerinin her geçen gün yok edilmesinden endişe duyuyoruz. Türkiye’nin çağdaş, medeni ve batıya dönük modern bir ülke olmasını arzu ediyoruz. Bizler insanların hayat şartlarına, yaşam biçimlerine müdahale olmasın istiyoruz. İşte asıl hadise budur. Tekrar ediyorum, müreffeh, fertlerin ayrıştırılmadan birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşadığı, gericilikten ve yobazlıktan uzak bir ülke istiyoruz. Bizler toplumun her kesiminin ayrı fikirlere sahip olsa bile, saygı görmesini ve en önemlisi İktidarların, Hükümetlerin, Milletin iradesi ve oyu ile sandık vasıtası ile serbestçe değişmesini istiyoruz ve bu temel felsefeye inanıyoruz.
Bu nedenle, yapılan hizmetleri, projeleri hizmete almaları küçümsemek, bunları yok saymak mümkün değildir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, bu yapılanlar yeterli değildir, başka işlerle uğraşmak yerine, daha büyükleri ve iyileri yapılmalıdır.