Ay Boğa burcunda seyahat ederken, dünyevi zevklerimiz önem kazanır.
Somut olanın, soyuta dönüştürüldüğü bir süreç olacağından; bunu sanat  olarak açığa çıkarmak açının olumlu şekilde kullanışı açısından önemli olacaktır…
Ay Boğa da iken; tembelleşiriz ve hareketlerimiz ağırlaşır.  Bu nedenle basit olan  ve “komplike olmayan”  işlerle uğraşırız. Dünyevi olana ve belli bir değeri olana çekiliriz.
Ay’ın bir yanı “kadersel” olduğundan ve Boğa burcunda yüceldiğinden, değerlendirilmesi gereken günlerdir. Yaşadığımuz Dünya’yı en iyi bu günlerde algılarız. Ve dünya nimetlerinden, haz alma, zevklerimizin bu günlerde en fazla farkına varırız.
ÖNEMLİ GEZEGEN HAREKETLERİ:
Sabah saat 05:06 itibari ile Ay’ın Güneş ile keşinleşen 120 derecelik açısı altında, yeni bir işe başlamak için uygundur.
Eril ve dişil enerjinin uyum içinde aktığı bir enerji olduğundan, duygu ve mantık arasında da uyum vardır. 
Hem yüksek mevkideki kişilerle görüşmek, hem de kadın-erkek ilişkileri için olumlu enerjiler devrededir... Otoriteden destek görülen saatlerdir. Özellikle babanız ile bir konuyu görüşmek istiyorsanız sabahın bu erken saatini değerlendirebilirsiniz..
Günün bir diğer önemli gezegen hareketi ise; saat 11:29’de  yaklaşık 40 gündür retro olan Venüs’ün direk hareketine dönmeden  önce durağanlaşmasını söyleyebiliriz…
Yaklaşık 6 gün bu durakta kalacak olan Venüs temsil ettiği konularda, ilişkiler ve diplomasi ve finansal alanda problematik çalışacaktır. Farkında olun..
AYIN AÇILARINA BAKARSAK:
Sabah saatlerinde saat 09:50 itibari ile  Ay’ın Pluto ile 120 derece açısı ile,  derin duygular ve güçlü hislerimizin devrede olduğu dönemdir. Bu açının  yaratıcılık  ile açığa çıkmasına özen gösteriniz aksi durumda,  şiddete eğilim olur.
Öğle saatlerinde saat 12:19  itibari ile de Ay’ın Venüs ile 90 derecelik açısı ile ikili ilişkilerden duygusal huzursuzluk duyulur.
Ayrıca finansal konularda üzücü durumlar yaşanabilir..
Öğleden sonra saat 15:23 itibari ile  Ay’ın  Mars ile 90 derecelik açısı ile,  aceleci, agresif davranışlarımız  tetiklenir. Korkularımız açığa çıkabilir. Yaralanmalara açık,  kaza riskiniz olacağı saatler olacağından öğleden sonra ki saatlerde sıkunetinizi korumaya çalışınız…
 Akşam üzeri saat 20:52 itibari ile Ay’ın  Chiron ile 60 derecelik  açısı ile, tedaviler için çok olumlu bir açıdır. 
*
Bazen düşünmek gerekir; aslında ne zaman yaybederiz diye?   Buna örnek olarak sizinle netten sevdiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum..
Eski zamanların birinde bir otlakta öküz  sürüsü yaşarmış.  Yaşarmış yaşamalarına ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazmış onları. 

Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana  atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. 
Gerçi bir iki sıyırık alırlarmış ama yine de boyun eğmezlermiş aslanların zorbalığına. 
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı. 
Ancak tavşan, fare gibi küçük hayvancıklarla beslenir olmuşlar. Git gide güçten düşmüşler. Eee, aslan bu, hiç fareyle doyar mı?
- 'Her halde bize bu otlağı terk etmek düşüyor' demiş aslanlardan birisi. 
- 'Evet' diye tasdik etmiş diğerleri. 
Nereye gideriz diye düşünürlerken 'bir dakika' diye bir ses duymuşlar gerilerden. 

Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan Topal Aslan'mış söze atılan. 
- 'Hayır' demis, 'hiç bir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi.' 
İnanmamış kimse ona ama haydi bir şans verelim ne çıkar diye düşünmüşler. 
O
 da almış yanına bir iki aslan gitmiş öküzlerin yanına. 
Beyaz bayrak çekmeyi de unutmamış. 
Öküzlerin lideri olan Boz Öküz başta olmak üzere beş iri kıyım öküz yaklaşmış onlara. Sormuşlar ne istediklerini. 
Topal aslan başlamış konuşmaya. 
Bir yandan da Boz Öküz'ün sivri ve kocaman boynuzlarına bakıp ürperiyormuş. 
- 'Saygıdeğer öküz efendiler' diye başlamış lafa. 

'Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum sizleri çok defa incittik, kimbilir kaçınızda şu pençemin izi vardır. 
Ama inanınız bunların hiç birini isteyerek yapmadık. 
Biliniz ki biz aslanlar barışçı bir milletiz.  
Hele öküzlerle hiç bir alıp veremediğimiz olamaz. 
Ancak evet size defaatla saldırdık, ama niye biliyor musunuz? 
Hep o sizin aranızdakı Sarı Öküz yüzünden. Onun rengi öyle sizinkiler gibi değil ki. Gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. 
Onu gördükmü ne kadar barışsever  olduğumuzu unutup size saldırıyoruz, ve sürünüze zarar veriyoruz.
Yoksa bizim sizinle hıç bir alıp veremediğimiz yok. 
Onun yüzünden hepiniz  zarar görüyorsunuz. 
Bir türlü hayatınızdan emin rahat rahat  otlayamıyorsunuz, belki geceleri bile bizim kükrememiz sizin uykunuzu kaçırıyor. 
Bunların hepsi Sarı Öküzün suçu. 
Verin onu bize, siz kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım' demiş. 
Boz Öküz,  diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. 

Bir tek yaşlı Benekli Öküz olmaz demiş ama kimseye dinletememiş sesini. 
Zavallı Sarı Öküz kurban edilmiş aslanlara. 
Hepsi birden saldırmışlar zavallı öküzün üzerine. Bir ikisini  fırlatmış üstünden ama bitkin düşmüş az sonra. 
Çırpınmış, haykırmış,  yardım istemiş, yalvarmış, ama yokmuş onu işiten. 
Diğerleri üzülmüşler üzülmesine ama elden ne gelir ki. 
Bütün sürünün selameti için bir  öküz gerekliymiş. 
Gerçekten de günlerce sürüye hiç bir saldıran olmamıs. 

Huzur içinde geçer olmuş günleri. 
Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki. 
Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra. 
Acıktık demişler Topal Aslana daha bir kaç hafta bile geçmemişken. 
O da yine almış yanına bir kaçını, bir  defa daha gitmiş Boz Öküz'ün yanına. 
- 'Selam' diye girmiş söze. ' Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. 

Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de. 
Ne mutlu. Yalnız buraya bunları söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var.' 
- 'Nedir?' demiş Boz Öküz merakla.. 
- 'Şu sizin Uzun Kuyruk' demiş Topal Aslan. 

Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor.  
O kuyruğunu salladıkça bizim de  aklımız başımızda gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak içın kendimizi zor tutuyoruz. 
Halbuki siz öylemi ya, hepiniz normal kuyruklusunuz. Bir onun suçu yüzünden korkarım hepiniz zarar göreceksiniz. 
Gelin verin onu bize bu mevzuyu burada kapatalım. 
Eskisi gibi barış ve sevgi  içinde iki taraf da hayatını sürdürsün.' 
Boz Öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. 

Yine sadece Benekli  Öküz olmuş karşı çıkan. 
Hepsi de verelim gitsin demişler. İstişare daha da kısa sürmüş bu defa. 
Dışlamışlar Uzun Kuyruk'u sürüden. Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara. 
Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş 
aslanlar. 

Alabildiğince güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler.
Aslanlar küstahlastıkça küstahlaşıyorlarmış. 

Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış. 'Verin bize şu öküzü yoksa karışmayız' derlermiş sadece. 
Zavallı öküzlerin hayır diyebilecek güçleri kalmamış. 
Hepsi birer, birer can veriyorlarmış aslanların pençesinde. 
Boz Öküz de aralarında olmak üzere bir kaçı kalmış en sona. 
Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük? diye sormuş biri Boz Öküz'e
'Biz' demiş Boz Öküz gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla 
titreyerek :
- 'Sarı Öküzü verdiğimiz gün kaybettik bu harbi...'
Sağlıkla