Cenevre’de herkes kendi gerçekliğini masaya taşıyarak Suriye’den pay kapmaya çalışıyor. Fakat, Rusya’nın bastırmasıyla, görüşmelere katılacak temsilcilerin bile Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Mistura tarafından seçildiği bir masada son sözü kimlerin söyleyeceği belli olmuştur.

3. Cenevre görüşmelerinde, masada Esad ve muhaliflerinin temsilcileri (dolaylı olarak) oturacak olsa da, asıl pazarlık, “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamakta kararlı olan ABD ile, Tartus ve Himeymin’deki üslerini ve Suriye’deki askeri varlığını korumakta ısrarlı olan Rusya arasında olacaktır.

Cenevre’de Ortadoğu coğrafyası, tarihin ilk yazılı anlaşması olan Kadeş Anlaşması’nı anımsatan pazarlıklarla yeniden parselleniyor. Masadaki figüranlar değil de, görüşmelerin perde arkasındaki asıl aktörler dikkate alındığında, 3. Cenevre Konferansı’na 2. Yalta Konferansı demek daha doğru olacaktır.


Son zamanlarda Okyanus Ötesi’nden Türkiye’ye yapılan üst düzey ziyaretlerin sıklaşması, bölgede çok önemli gelişmelerin yaşanacağının habercisiydi.

Suriye giderek Cehennem’e dönüşürken, Türkiye’nin güneydoğusunda PKK kamuflajı altında küresel güçlerin kurguladıkları terör örgütleriyle çok ciddi bir mücadeleye tutuşmuşken, Suriye krizine çözüm bulmak üzere taraflar Cenevre’de üçüncü kez bir araya geliyorlar.

Birkaç kez ertelenen 3. Cenevre görüşmelerinde, öyle anlaşılıyor ki, Ortadoğu’nun kaderi yeniden yazılacak, bölgenin siyasi haritası yeniden şekillenecek. Görüşmeler öncesinde, çok başarılı bir algı operasyonuyla, “PYD katılacak mı, katılmayacak mı?” sorusuna kilitlendik, görüşmelerin hedefini gözden kaçırıyoruz. 3. Cenevre Konferansı, Ortadoğu’nun küresel aktörler arasında yeniden paylaşıldığı 2.Yalta Konferansı (4-11 Şubat 1945) olacaktır. Böylece Kırım Savaşı da noktalanmış olacaktır.

Tarihte böylesine geniş coğrafyaların paylaşıldığı kavgalar, savaş alanlarında değil, hep masa başında yapılan anlaşmalarla noktalanmıştır. Unutmayalım, tarihin ilk yazılı anlaşmalarından olan Kadeş Anlaşması (MÖ 1296) da Suriye coğrafyasının paylaşımıyla ilgili olarak Etilerle Mısırlılar arasında imzalanmıştı.

Cenevre’de Ortadoğu coğrafyası, tarihin ilk yazılı anlaşması olan Kadeş Anlaşması’nı anımsatan pazarlıklarla yeniden parselleniyor. Masadaki figüranlar değil de, görüşmelerin perde arkasındaki asıl aktörler dikkate alındığında, 3. Cenevre Konferansı’na 2. Yalta Konferansı demek daha doğru olacaktır. Çünkü, Esat ve masadaki muhalif gruplar ne derlerse desinler, sonuçta ABD ve Batılı ortaklarıyla Rusya ve ortaklarının dedikleri olacaktır. Hatırlanacağı gibi, 2. Dünya Savaşı sonlarında İngiltere, ABD ve Sovyet Rusya’nın Kırım’ın Yatla kentinde düzenledikleri üçlü konferansta (Yalta Konferansı:4-11 Şubat 1945) egemenlik alanlarını belirleyerek 2. Dünya Savaşı’nı noktalamışlardı. Küresel güçler ve jeostratejik eksenler dengesini belirleyen bu konferansta, Birleşmiş Milletler’deki veto yetkileri de karara bağlanmıştı. 3. Cenevre görüşmelerine ilişkin gelişmelerden anlaşılıyor ki, ABD ile Rusya arasında Yatla Konferansı’nı gölgede bırakacak pazarlıklar yaşanmaktadır. Tarafların bir türlü masaya oturamamaların gerçek nedeni de bu olsa gerek..

CENEVRE’DE NELER KONUŞULACAK?

Suriye krizine siyasi bir çözüm bulmayı hedeflediği savunulan 3. Cenevre görüşmeleri tarafların aynı masa doğrudan karşılıklı görüşmeleri şeklinde değil, Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın, Cenevre’ye davet ettiği kişi ve gruplarla ayrı ayrı görüşmesi, karşılıklı teklifleri birbirlerine aktarması şeklinde olacak. Görüşmeler üçüncü tarafları doğrudan söz sahibi yapmayacak şekilde tasarlanmış. Verilen bilgiye göre görüşmelerin formatı, Esat ve muhalefet temsilcilerinin “çeşitli ülke” temsilcileriyle görüş alışverişine izin veriyor. Fakat, görüşmelerde “kolaylaştırıcı” sıfatıyla katılacak bu “çeşitli ülkeler” listesi oldukça uzun: “Uluslararası Suriye Destek Grubu” üyesi 17 ülkenin yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve Birleşik Arap Birliği..

3. Cenevre görüşmeleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 nolu kararı çerçevesinde çizilmiş yol haritasına göre yürütülecek. Buna göre, Haziran 2016’ya kadar taraflar müzakereleri belli bir aşamaya getirip Suriye’de bir geçiş hükümeti kurulmasını sağlayacaklar. Bu arada Suriye genelinde bir ateşkes de gerçekleştirilmiş olacak. 12 ay içinde de yeni anayasa düzenlenip seçime gidilecek.

Türkiye, Suriye krizine gerçekçi bir çözüm üretilmesini ve Esat’ın iktidarını noktalayan bir bir takvim oluşturulmasını istiyor.

KISA VADEDE ÇÖZÜM OLMAZ

Bu kadar çok aktörlü bir görüşmeden, bu kadar kısa sürede, tarafları tatmin edebilecek bir sonuç çıkarmak mümkün görülmüyor.

Ortadoğu’da, Osmanlı’yı borç bataklığına sürükleyip çözülme sürecine sokan Kırım Savaşı’nın (1853-56) devamını yaşamaktayız. Ortadoğu’da Osmanlı’nın mirası paylaşılıyor, ama Osmanlı’nın tek varisi Türkiye, güneydoğusunda organize bir terör mücadelesine sokularak denklem dışına itilmek isteniyor. Suriye krizine siyasi bir çözüm bulmayı hedefleyen 3. Cenevre görüşmelerinde masada herkes var, ama yüzlerce yıldan beri o topraklarda yaşayan Türkmenler yok! Yüzlerce yıllık Türkmen kenti Halep haritadan silinmiş. Bayır-Bucak bölgesinde ayakta kalabilmiş yalnızca üç Türkmen köyü var. I. Körfez Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’da Türk varlığını hedef alan bilinçli, organize saldırılar yeni bir demografik iklim oluşturmayı hedefliyorlardı. Büyük ölçüde başardılar. Türkiye’nin ve Türkmenlerin 3. Cenevre görüşmelerinde ağırlıklarını hissettirebilme şansları giderek zayıflıyor.

3. CENEVRE DEĞİL, 2. YALTA KONFERANSI BU!

Rusya ile ABD arasında ruhani boyutu da olan gizili bir anlaşma olduğuna ilişkin tahminler giderek ağırlık kazanıyor.

Rusya’nın Eylül ayında Suriye’de başlattığı askeri operasyonlarda ilk olarak “Kürt Koridoru” önünde engel oluşturan Bayır-Bucak Türkmenlerini bombalaması ilginç bir gelişmeydi. Rusya dünya kamuoyuna yaptığı açıklamada, “IŞİD/DEAŞ’ı vuruyorum”demişti. Suriye içinde rekabet halinde olan Rusya ile ABD’nin PYD’nin Cenevre’ye davet edilmesi konusunda gösterdikleri dayanışma da düşündürücüdür.

Esat’ı kimyasallarını BM’ye teslim etmeye, muhalifleriyle masaya oturmaya ikna eden Putin, uygulanan ekonomik ambargolara rağmen Suriye’de bayrak göstermeye devam ederek, ABD ile gizli pazarlık kapılarının açılmasını sağlamış olabilir.

Cenevre’de herkes kendi gerçekliğini masaya taşıyarak Suriye’den pay kapmaya çalışıyor. Fakat, Rusya’nın bastırmasıyla, görüşmelere katılacak temsilcilerin seçiminin Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Mistura tarafından seçildiği bir masada son sözü kimlerin söyleyeceği belli olmuştur.

3. Cenevre görüşmelerinde, masada Esad ve muhaliflerinin temsilcileri (dolaylı olarak) oturacak olsa da, asıl pazarlık “Kürt Koridoru”nu Akdeniz’e bağlamakta kararlı olan ABD ile, Tartus ve Himeymin’deki üslerini ve Suriye’deki askeri varlığını korumakta ısrarlı olan Rusya arasında olacaktır.

3. Cenevre görüşmelerinden de yeni bir Yalta Anlaşması çıkacak, Ortadoğu siyasi haritası yeniden çizilecektir.

Türkiye bu süreçte Suriye’de pay kapma değil de, birliğini bütünlüğünü tehlikeye atmama çabası için de olacaktır.