Cumhuriyetimizin 95’nci kuruluş yıldönümü geçtiğimiz 29 Ekim 2018 günü tüm yurtta olduğu gibi; KKTC ve yurt dışı temsilciliklerimizde de büyük bir coşkuyla kutlandı.

Özellikle yurt genelinde milyonlarca yurttaşımızın sokaklara taşan coşkusunun yanı sıra, tamamlandığında dünyanın en büyük havalimanı olacak  ‘’İstanbul Hava Limanının’’ o gün açılışıyla da bu coşku taçlanmıştı.

İşte bu törenler çerçevesinde ülkemizde böylesine büyük bir coşkunun yaşandığı o özel günde, Uganda’nın başkenti Kampala’da da bir tören yapılmış. Ancak bu törene ev sahipliği yapan Büyükelçimiz ve bir elçilik çalışanının verilen davette giydikleri kıyafet o özel güne damgasını vurmuş!

Geçtiğimiz üç günden beri ülke gündemini meşgul eden bu haberin içeriğinde;  Kampala Büyük Elçimizin ve bir elçilik çalışanın Cumhuriyet Bayramımızın elçilikteki kutlama kabul töreninde; ‘’Yunan mitolojisindeki tanrıça Helen ile tanrıların kralı olan Zeus’u’’ çağrıştıran kıyafetlerle katılmış olmaları büyük eleştirilerin yapılmasına neden olmuştur.

Böylesi bir haberin ülkemiz gündemine düşmesiyle birlikte pek tabiidir ki, Dış İşleri Bakanlığımız konuyla ilgili soruşturma başlatarak, büyükelçiyi de Türkiye’ye çağırmıştır.

Cumhuriyet Bayramımızın kutlandığı bu çok özel günde; büyükelçilik yetkililerinin ev sahibi olarak vermiş oldukları bu kutlama kabul töreninde, böylesi bir tercih ile tüm şimşekleri üzerine çeken Kampala Büyük Elçimizin yakın çevresine;

 ‘’Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bu yılı ‘’Troya Yılı’’ ilan etmesi üzerine bu kıyafetleri giydim. Kesinlikle art niyet söz konusu değil. Türkiye’nin Afrika açılımına turizm ve tanıtma boyutunda destek sağlamak ve Afrikalı dostlarımıza Troya’yı daha yakından tanıtmak istedim.’’  Demiş olması ne kadar kabul edilebilir?

Bunun gereğini Dış İşleri Bakanlığımız mutlaka yapacaktır.

Ancak, bu kıyafet skandalında sorgulanması gereken husus, Cumhuriyet’imizin kuruluş yıl dönümü gibi çok özel bir günde ‘’geleneksel milli giysilerimiz’’ yerine neden Yunan kültürüne yönelik kıyafetlerin neden tercih edildiğidir?  Ya da Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünün kutlandığı bu özel günde bu yılın ‘’Troya Yılı’’ olduğunu hatırlatmak mı gerekir?

29 Ekim’de verilen o kabul kutlama törenine, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın hazırlamış olduğu geleneksel milli kıyafetlerimizden yapılacak seçim ile davetliler kabul edilmiş olsaydı, ülkemizin tanıtımı açısından Afrika açılımına daha çok destek verilmiş olmaz mıydı?

Nasıl olsa bir başka günde de ‘’Troya Yılı’’ için etkinlik yapılabilirdi.

 ‘’Geleneksel milli Kıyafet’’ tercihi ile ülkemizin tanıtımı açısından tarih sayfalarını araladığımızda;  Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’da askeri ateşe iken, Bulgarların 11 Mayıs 1914 tarihli ulusal kutlama günü davetinde giymiş olduğu ‘’Yeniçeri Kıyafetinin’’ o döneme nasıl damgasını vurduğunu görürüz.

Yarbay Mustafa Kemal’in giymiş olduğu bu milli kıyafetimiz o geceye damgasını vurmuş, geceye katılan tüm devlet temsilcileri Yarbay Mustafa Kemal’e hayran kalmışlar, orada bulunan Bulgar Kralı Ferdinand da kendisini yanına davet ederek iltifatlarda bulunmuş; kıyafet ve başarısından dolayı lütfen kabul etmesi dileğiyle gümüş bir tabaka hediye etmişti.

Ülkemizin hassas bir dönemden geçtiği bu süreçte, özellikle belli makamlarda hele, hele devletimizin temsilcisi olarak dış ülkelerde görev yapanların çok daha dikkatli olmaları, atacakları her adımı kılı kırk yararcasına ölçüp, biçmeleri gerekmektedir.

Uganda’nın başkenti Kampala’daki Büyük Elçimizin bu kıyafet tercihini, ülkemizin turizm zenginliklerinin Afrika’da tanıtılması için ve tamamen iyi niyet çerçevesinde yapmış olduğunu kabul etsek bile; Cumhuriyet Bayramımızın 95’nci yıldönümünün kutlandığı böylesine özel bir günde ‘’Yunan Kültürüne’’ ait kıyafetlerin giyilmesi,  hiç de şık olmamıştır…

Özelikle de Yunan-Rum ikilisinin, Ege ve Akdeniz’de ülkemizin ulusal menfaatlerini gasp etmenin peşinde koştukları bu dönemde!