(2 Temmuz 1993 Tarihinde yaşanan Sivas Olayları, Madımak Katliamı)

 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta 4’ncü Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in özel davetlisi olarak bu kente geldiler.
 Şenliklerin yapılacağı kültür merkezi içinde, karşıt görüşlü grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından zor kullanılarak önlendi.
 Bu çatışmanın ana sebebi; Sivas’a davet edilen ve genelde sol görüşe sahip, laik düzeni savunan ve İslami değerlere gerektiği gibi saygı duymadıkları ifade edilen katılımcıların karşısında; dini, referans olarak algılayan çevrelerdeki insanlarımız üzerinde yaratmış olduğu rahatsızlığın provoke edilişidir…
 Özellikle Sivas’a gelen bu grubun içinde;
 ‘Şeytan Ayetleri’ ( Yazarı: İslam âleminde İran tarafından ölüm fetvası çıkarılan, bu nedenle ülkesinden kaçarak, İngiltere’ye sığınan ve burada korumaya alınan Salman Rüşdi’dir.) isimli kitabı Türkçeye çeviren ve kendisinin ateist olduğunu söyleyen / söylenen Aziz Nesin’in de oluşu; Madımak’ta yaşanan olayların fitilini ateşleyen en önemli nedenlerden birisidir.
 2 Temmuz 1993 günü Sivas Kültür Merkezinde ki olayların önlenmesinden hemen sonra binlerce kişi, Hükümet meydanına gelerek, Hükümet Konağını taşlamaya ve slogan atmaya başlamış, bu grup daha sonra etkinliğe katılan aydınların kaldığı Madımak Oteli civarına ulaşarak, aşağıdaki sloganları atmaya devam etmişlerdir:
 ‘’Sivas laiklere mezar olacak’’, ‘’Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak’’,’’Şeriat gelecek, batıl zail olacak.’’
 Bu kışkırtıcı sloganlara;
 Dönemin RP’li Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun: ‘’Gazanız mübarek olsun. Şunların ruhuna el Fatiha diyelim’’ Konuşması da eklenince;
  Bu grup, önce Madımak otelini önündeki araçları ateşe vermiş ve oteli taşlamaya devam etmişlerdir.
 Daha sonra Madımak Otelinin tutuşturulan perdeleri ve otelin alt katındaki eşyalar da yanmaya başlayınca; bu otelde konaklayan misafirlerden 35 kişi yanarak ve dumandan boğularak yaşamlarını kaybetmişlerdir.
 Aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu 51 kişi ise; bu acı olaydan kendi olanaklarıyla, ağır yaralı olarak kurtulmuşlardır.
 Bu arada itfaiye merdiveninden kurtarılmaya çalışılırken, merdivendeki görevli tarafından darp edilerek, itfaiye aracının etrafına toplanan karşıt görüşlü kalabalığa doğru itilmiş, başından yaralanan Aziz Nesin’i, bu kalabalığın linç girişiminden, araya giren polisler kurtarmıştır.
 Bu müessif olayın ardından bir gün sonra, 35 kişi gözaltına alınmış olup, daha sonra gözaltına alınanlarla birlikte bu sayı 190 kişiye ulaşmıştır.
 Gözaltına alınan 190 kişiden 124’ü hakkında ‘’laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma’’ suçlamasıyla dava açılmış, geri kalanlar serbest bırakılmıştır.
 26 Aralık 1997’de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasasının 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
 Yargıtay 9’ncu ceza dairesi 24 Aralık 1998’de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise; usul noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usul eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000’de 33 sanık, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce yeniden idam cezasına çarptırılmış;
 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezası, müebbet hapis cezasına çevrilmiştir.
 Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan, bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etmiş; geniş avukat listesinde çok sayıda Refah Partisi üyesi ve yöneticisi olması ise; eleştiri konusu olmuştur
 Bu avukatlar ilerleyen yıllarda AKP ve Saadet Partisine katılarak, içlerinden üst yönetim görevlerine yükselenler de olmuştur.
 Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33’e düşmüş; olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtay’ın 1997’deki bozma kararından sonra firar eden 5 sanık arasında yer almış, Interpol tarafından kırmızı bültenle aranırken 10 Temmuz 2011’de Sivas’ta kızının evinde kalp krizi geçirerek öldüğü ve burada gizlice defnedildiği ortaya çıkmıştır.
 Davanın firari olan 5 sanık ile ilgili kısmı, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düşürülmüştür. Madımak Oteli, 23 Kasım 2010 tarihinde Sivas 2’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin almış olduğu karar ile kamulaştırılmıştır.
  Binanın lobisinde; o gece ölen 37 kişinin isimleri alfabetik olarak sıralanırken, oteli ateşe verenler içindeyken ölen 2 kişi ile o gece yanarak ölen 2 Otel görevlisin isimleri de yer almıştır.
 ‘Sivas katliamı ve Madımak Olayları’ adıyla belleklerimizde yer eden bu toplumsal travma; gerici-irticai odakların Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik, sosyal, demokratik ve hukuk düzenine karşı giriştiği, içerisinden çok önemli dersler çıkarılacak, yakın tarihimizin en acılı olaylarından bir tanesidir.