Şimdi 2023 yılında hedef alıyorlar ya… GSHM 2 trilyon dolar, ihracat 500 milyar dolar olacakmış, böylece Türkiye dünyanın en gelişmiş ilk on ülkesi arasına girecekmiş! Fert başına düşen milli gelirde 25 bin dolar olarak öngörülüyor. 2012 itibariyle en büyük 20 ekonominin durumuna bakalım:  





Türkiye’nin 2013 yılında ilk on ekonomi arasına girebilmesi için bizim üzerimizde yer alan ülkelerin ellerinin armut toplaması, yani hiç büyümemesi ve Türkiye’nin de, önümüzdeki on yılda, ortalama en az %8 hızla büyümesi gerekiyor.
Bir zamanlar Türkiye’nin gerisinde olan Güney Kore’nin nüfusu 50 milyondur. GSMH’si 1,2 trilyon dolar, ihracatı ise 600 milyar dolar, ithalatı da 515 milyar dolar olup, fert başına düşen milli gelir 33,500 dolardır. Bir başka ülke olan Singapur, nüfusu 5,5 milyon, GSHM’si 325 milyar dolar, ihracatı ise 410 milyar dolar olup, ithalatı 380 milyon dolar ve fert başına milli geliri 61 bin dolardır. Bu ülkelerde, yılda ortalama %6 – 7 dolaylarında büyümektedirler.
Yukarıda ifade ettiğim gibi, eğer 2023 hedeflerine ulaşılması isteniyorsa Türkiye’nin yılda ortalama en az %7-8 büyümesi gerekirken, iktidar büyüme hedefini bu yıl %4 olarak koymuştur. Ancak, dünya bankasının en son yayınlanan indikatörlerinde (Haziran 2013) önümüzdeki yılın büyüme hızı %3 olarak varsayılmıştır. Bu durumda Türkiye’nin 2023 hedeflerini gerçekleştirebilmesi için bugün yaptığından farklı şeyler yapması, yoğun bir yatırım, üretim, istihdam seferberliğine girmesi gerekir. Bu yatırımlar prodüktif yatırımlar olmalı, katma değer ve dış pazar yaratacak nitelik ve büyüklüğe kavuşmalıdır.
TBMM’ne sunulan, onuncu beş yıllık Kalkınma Planında ve daha önce hazırlanan orta vadeli programda, 2023’e dönük, strateji ve politikalar eksiktir. Biz ANAVATAN iktidarları zamanında Rahmetli Özal ile bunları devamlı konuşurduk. Kalkınmayı, büyümeyi, refah ve gelir dağılımını, ihracat seferberliğini, daha doğrusu hesabı, kitabı bilen, rakamlara hakim bir devlet adamı olan Özal şöyle demiştir: “Eğer 90’lı yılları ve daha sonrasını iyi değerlendirebilirsek Türkiye 2023’te 4 Trilyon dolar GSMH, 1 trilyon dolar ihracat ve 250 milyar dolar turizm gelirlerine sahip olabilir ve bu şekilde dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girebilir” demişti. Özal ve ekibi olan bizler, hesabımızı ve kitabımızı bu makro hedeflere dönük olarak yapıyorduk. Ne yazık ki 90’lı yıllar ve şuana kadar olan 20’li yıllar iyi değerlendirilmedi. Maalesef, Turgut Özal’da, 1993 yılında aramızdan ayrıldı. Bu makro hedeflerden ve vizyondan uzaklaşılırken, ne yazık ki, Türkiye, 1999 ve 2001 yıllarında iki ekonomik ve mali krize duçar oldu. O dönemde Başbakan Sn. Ecevit önderliğinde, Türkiye’yi yöneten DSP – MHP – ANAP koalisyonu ekonominin tüm ipleri ve yönetimi DSP’de olduğu için, başarılı olamadı. Hatırlıyorum, o yıllarda Başbakan yardımcısı Sn. Mesut Yılmaz, ekonomi yönetiminin ANAP’a bırakılması konusundaki ısrarından sonuç alamamıştır. Amerika’dan neden geldiği anlaşılmayan, Sn. Dr. Kemal Derviş’in, “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” iyi niyetle hazırlanmış olmasına rağmen, tam anlamıyla uygulanamadı.
Nihayet 2002 yılında tek başına bir Hükümet kuruldu. Bu iktidarın istediği her ekonomik politikayı uygulayacak Türkiye’yi 2023 hedeflerine yönlendirecek Meclis ve karar çoğunluğu vardı. İsterse Makro dengeler gelişme, büyüme vizyonunu gerçekleştirebilir, halkımızı refaha kavuşturabilirdi. Tam anlamıyla olmasa da, mali ve ekonomik krize rağmen bazı ciddi işlerde yapılmıştır. Şüphesiz 2023 vizyonunu gerçekleştirebilmek için, Türkiye gerçeklerini bilen, ekonomiden ve mali politikalardan iyi anlayan, dünya ve ekonomi platformlarını iyi izleyen, ehil kadrolara ihtiyaç vardı. Hükümetin en büyük yanlışı, bizlerin yetiştirdiği, Türkiye’nin en iyi kadrolarına sahip olarak, Enderun ismini alan, DPT’nin kaldırılması ve Kalkınma Bakanlığı olarak sıradan bir Bakanlık haline getirilmesidir. DPT ortadan kalkmış, ekonomiyle hiç alakası olmayan ve bu işleri bilmeyen, daha ziyade Dış Ticaret ve İhracat konuları ile meşgul olan, bir Ekonomi Bakanlığı ortaya çıkmıştır. Oysa, DPT, direkt Başbakana bağlı, tüm ekonomiyi kontrol eden, beş yıllık kalkınma planlarına göre ekonomik dengeleri öngören, yıllık programlar ve icra planları ile, ekonomi ve maliye politikalarını, yatırım ve dış ekonomik ilişkileri düzenleyen bir organ ortada kalmamıştır. DPT’nin şimdi olduğu gibi, sıradan bir Bakanlık olması (Kalkınma Bakanlığı) mümkün değildir. Esasen, DPT Anayasal bir kuruluştur ve Bakanlıklar üzeridir.
Diğer taraftan, gene, Anayasa ile kurulan Yüksek Planlama Kurulu, Planlamanın ve Bakanlar Kurulunun başkanı olan Başbakanın başkanlığında, ekonomiyle ilgili icracı bakanlık ve kuruluşların işbirliği ve koordinasyonu ile fevkalade faydalı işler yapmışlardır. Bu nedenle, hiç kimse birbirini aldatmasın. IMF’ye borcumuzu ödedik deniyor. Tamam da… Türkiye’nin toplam 400 milyar dolar borç yükü ne oluyor? Aslında, daralan Avrupa Birliği pazarlarına karşılık, Afrika ve Asya’da yeni ihraç pazarlığının araştırılıp, bulunması, istihdam ve katma değer yaratan mega yatırımlara yönelinmesi, paradan 6 sıfırın atılması, enflasyonun düşürülmesi hükümetin artılarıdır. Ancak, İktidar, 2023 hedeflerine kilitlenmek, fertlerin refah ve Milli gelir düzeylerini arttırmak, Türkiye’nin top yekün kalkınma sürecine girmesini sağlamak yerine, müesses sistemi değiştirerek, eğitim politikasını altüst ederek, kendi tabirleriyle dindar nesiller yetiştirmek, hayat tarzlarına müdahale gibi yollara girmiştir. Belki de, bütün bunlar, bir Türkiye İslam Cumhuriyeti kurmak gibi, bir amaca matuf olabilir. İnsanların yaşam tarzına, insan hak ve hürriyetlerine, adalet, basın, teşebbüs, fikir ve inanç, düşüncelerin ifade etme hürriyetlerinde, ciddi sıkıntılar vardır. Bunları, tüm dünya ve Avrupa Parlamentosu da görmektedir.
Bu itibarla, 2023’te Cumhuriyetimizin 100. Yıl hedeflerine ulaşılması, halen üzerimizde bulunan ülkelerin büyüme ve gelişme hızları, göz önüne alındığında, oldukça zor görünmektedir.