Yaşadıkça öğrendiklerimden öğrendim; eskisi kadar üzülmüyormuş insan.

Artık; insanların gözümün içine baka baka yalan konuştuklarını, kalplerinin kir pas içinde olduklarını görebiliyorum. Ama üzülmüyorum;neden kötü niyetliler, neden hainler diye…

Çıkar için selam verenlerin selamını keyifle alıyorum. Ama onlara gereken mesafeyi de çizebiliyorum artık.

Ne yaşarsam yaşayayım biliyorum; benim olanların kaybolmayacağını. İki satırlık boş sohbetler için kişiliğimden ödün vermiyorum. Benle doğan benle ölecek olan “gururumu” asla kaybetmiyorum.

Belki çok şeyi kaybettim ama değerlerimi asla kaybetmiyorum.

Aceleci oluşumdan dolayı çok yorulduğumu gördüm. Ne kadar çabalarsam çabalayayım evren istediklerimi vakti geldiği zamanda vereceğini öğrenip kabule geçiyorum bunun için günlerce üzülmüyorum artık.

Yaşam senaryomu yazan evrenin benim yazdıklarımla, yaşadıklarımla hatta yaşamak istediklerimle hiçbir ilgisi olmadığını anlıyorum artık.

Yazılanları yaşarken bunun adına kader diyor ve dündeki hatalarıma pişmanlık duyup ders alıyorum.

En güzeli de bu değil mi?

“Ders almak.! Geçte olsa ders almam ve zorlamamam gerektiğini öğrendim.!

Öğrendiğim başka bir şey daha var, buna da artık dikkat etmem gerekli;

“Açık sözlü biriyim; derken planlarımı, hayallerimi hatta girişimlerimi anlatıp sonra ben adım atmadan, fikirlerimi çalıp işleme koyan hırsızların cezai işleme maruz kalmadığını görüp; en yakın sırdaşımın “kendim”  olduğunu da anladım.

İnsanların güçlülerin yanında olduğunu da öğrendiğim günden beri; maddi manevimi güç kaynaklarımı da göstermemeyi öğrendim.

Karşıdakine hak ettiği kadar değer vermeyi; “aşırı fedakarlıkların zarar verdiğini, iyi insan olma güzelliğinin kullanıldığını anladığımda anladım.

Artık içimdeki enerjiyi kanalize edebileyim diye uğraşıyorum. Boşa zaman harcamayı enerjimi gereksiz dost görünümlü kişilik bölünmesi yaşayanlara vermemeyi de öğrendim.

Yağmurun yağmasından rahatsız olmuyor, her gri günün ertesi gününün güneşli olacağını da biliyorum. Tıpkı karanlık günlerin arkasının aydınlık olduğunu bildiğim gibi…

“Sabır” denen şeyi de öğrendim. Sabrın mükafatıyla da yaşadıkça huzura kavuşuyorum.

Kim ne derse desin kimselerin beni; ben istemediğim sürece üzmeyeceğini de öğrendim.

İçimdeki enerjiyi her şeyden, herkesten çok seviyorum. Çünkü; beni her türlü entrikadan, yalandan, ikiyüzlü insanlardan kurtardığını çok iyi biliyorum.

İnsanlar topluma aykırı yaşıyormuş,

Birbirlerinin kuyusunu kazıyorlarmış; “bana ne!” diyor oldukları gibi kabul ediyorum. Artık onları da değiştirmeye çalışmıyorum.

Eskisi gibi; “kendimden önce karşıdaki mutlu olmalı da’’ demiyorum.

Bencil mi oldum ne? Bilemiyorum.

Hayatımdan çoktan çıkardım;onursuz insanları.

Huzurum sağlığım sevdiklerim yeter bana diyor; köpeğimin vefasında kendimi her şeyden daha hoşnut, mutlu, zengin, başarılı hissediyorum.

Artık; öfke kontrolümü de başarı ile yapabiliyorum. Kin, intikam yerine tebessümü yüz hatlarıma yerleştirdim. Çünkü biliyorum artık; beni incitenlerin tek tek vakti gelince incindiğini gördüğüm gibi…

Kalabalık sahte iletişimlere zaman harcamak yerine; kitap okuyor, müzik dinliyor. Hayatın enerjisini içime çeke çeke yürüyüş yapıyor daha çok mutlu oluyorum.

Eskisi gibi olduğum çok özelliğimi değiştirdim.

Değiştirmeyi hiç düşünmediğim ve ömrüm sonuna kadar vazgeçmeyeceğim; “sokak çocuklarının” yüreğine ulaştıkça yine çok mutlu oluyorum.

Nerde bir kimsesiz yaşlı,çocuk gördüğümde onların kalbinde kendimi gördüğümde de mutlu oluyorum.

Değişmeme neden olan insanlara teşekkür ederken; çok üzülüp,yorulduğum için; kendimden özür diliyorum.

Hayatın cehenneminde ve cennetinde aynı karakterde kalan,değişmeyen bu kadını; “beni’’ artık daha çok seviyorum.

Nice yıllara…