Sancılı bir yıl olarak hafızalarımızda yerini alan 2015’in son günlerinde yaşadıklarımız, Türkiye’nin karşısında şekillenen ittifak cephesi içimizi karartsa da, Türkiye’nin sorunlarını bir şekilde aşacağını umut ediyoruz. Bölgemizdeki tüm ülke ve aktörlerin son derece kaygan olan bir zeminde sürdürdükleri politikaları günden güne değişkenlik gösterebilmekte. Ortadoğu’da durulmayan sular, son gelişmelerle hugüne kadar yerleşik kalıpları, itifakları ve tarafları bambaşka yönlere savurmakta. Bir gün önce dost veya düşman olanlar olanlar ertesi gün tam tersi kampta olabiliyor.

Suriye İç Savaşı 5.nci yılını doldururken, sadece Türkiye’de 2.5 milyonu bulan mülteci sorunu ve ülkemizi de tehdit eden IŞİD terörüyle, uluslararası nitelik kazanarak Avrupa’yı ve Batı Dünyasını da sarsıyor.

Hepsi de Müslüman din kardeşimiz olan “Arap Birliği”, IŞİD terörüne karşı Başika’da üslenen Türk askerinin varlığını kınadı... Bu kınamayla daha yeni kurulan ve İran’ı dışladığı için “Sünni – Şii çatışmasını” alevlendirmesinden korkulan “Teröre Karşı İslam İttifakı”, daha başlamadan anlamını yitirdi.

Bu arada Barzani Türkiyeyi ziyaret ederek PKK’yı kınıyor ve HDP’yi uyarıyor ama aynı zamanda bağımsızlık ilanı için de hazırlıklara başlıyor.    

Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahelesi ve Kırım’ı ilhakı, IŞİD’çileri bombalama bahanesiyle Suriye’deki Esad muhaliflerini ve Türkmenleri bombalaması, AB ülkelerinin Rusya’ya  ambargosuyla daha da gelişen Türk-Rus ilişkileri, uçak düşürme nedeniyle bir anda iki ülkeyi düşmanlaştırdı.  

Bir yandan ABD-İran ilişkileri yumuşarken, öte yandan Rusya-İran-Irak-Suriye ekseninde gelişen blok Ortadoğu denkleminde dikkati çekiyor. Son aylarda Doğu Akdeniz hareketli. Suriye'deki savaşa katılan ve operasyonlara başlayan Rusya, Türkiye'nin uçağını düşürmesinin ardından S-400 füzelerini bölgeye yerleştirdi ve savaş gemilerini de Doğu Akdeniz'e konuşlandırdı. Peşi sıra da NATO üyesi ülkeler de Doğu Akdeniz'e uçak gemilerini ve son teknolojiyle donanmış gemilerini bölgeye yolladı.

Türkiye’nin Kuzey Irak’tan taşıdığı petrolün alıcısı İsrail’le Mavi Marmara krizinden bu yana kesilen ilişkilerimiz bir anda düzelme yoluna girdi.

7 Haziran seçimlerinde emanet oyların da etkisiyle yüzde 13 oranında oy alarak 80 milletvekiliyle meclise giren HDP, siyaset üretmek yerine,"Biz sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz" diyerek teröristlerin gölgesine girdi. Çözüm süreci nedeniyle minimize olan bölücü terör, durduk yerde yeniden azdı ve güneydoğudaki bazı il ve ilçelerde “öz yönetim” (kurtarılmış bölge-özerklik-kanton) ilan ettiler. Tabi ki devlet de gerekeni yapıyor.

Bu yerleşim merkezlerinde teröristler tarafından işlenen cinayet ve katliamlar, yakılan ve yıkılan okullar ve kültür merkezleri, kamu binaları, bombalanan hastaneler, saldırılan ve kurşunlanan ambulanslar, kapanan işyerleri, göç etmek zorunda kalan 200 bin insan bir iç savaşı andırıyor.

Suriye’deki oldu-bittilerden esinlenen DTK adlı kuruluş açıkladığı  “Demokratik Özerklik” bildirisiyle tepki çekti. Seçim öncesinde ekranlara çıkarak “Türkiye’nin Partisi” olacağından bahsetmesine rağmen kantonu, federal devleti ve bağımsızlığı savunan HDP Eş Genel Başkanı’nın sözleri inşallah gaflet uykusundaki bazı insanlarımızı uynadırmıştır. Yıllardır bugünlere gelineceğini öngörüp, perde arkasında yatan gerçek niyetlerini anlattığımızda bir kısım insanımız bizi “sevr paranoyasında” olmakla suçladılar... Geç te olsa gerçekleri görebilmelerini ümit ediyorum ama atı alan Üsküdarı geçti be kardeşim... Kısaca özetlediğimiz bu karanlık tablo inşallah 2016’da yerini huzura, barışa ve insanların mutlu olduğu günlere bırakır.