1 Kasım da yapılacak seçimlerin 7 Haziran gecesinden çok farklı bir tablo sergileneceğini sanmıyorum.
Erdoğan veya AKP Başbakanı, CHP ya da MHP ile uzun soluklu bir koalisyon yerine, şimdi olduğu gibi kısa süreli bir azınlık hükümetiyle üçüncü kez sandığa gitmeyi tercih edecektir.
Türkiye, bir kez daha seçim sürecine girdi. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) oy pusulasındaki parti sıralamasını açıklamasının ardından, Ekim ayı başında liderler alanlara inecek. 
AKP’nin olaylı kongresi sonrasında parti içindeki konumunu güçlendiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi meydanlarda AKP’ye destek için mitingler düzenlemesi bekleniyor.
Biraz soru soralım ve yanıtlayalım:
7 Haziran seçimlerinden çıkan sonuç ile bugünkü seçmen algısını karşılaştırdığımızda, ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Meclis’e girmiş partileri tek tek ele alalım. AKP’ye yönelik seçmen algısında 7 Haziran’dan bu yana değişen bir şey yok. Eylül başlarında yapılan araştırmalara göre, AKP oyları yüzde 41-42 civarında seyrediyor. Dolayısıyla 7 Haziran seçimlerini kazanmış ama tek başına iktidar olamamış AKP için son 3 ayda değişen bir şey yok gibi gözüküyor. Geçen aya kadar yüzde 25 civarında olan CHP oyları ise koalisyon görüşmelerinde takındığı pozitif tutum nedeniyle Eylül ayında yüzde 27,3’lere çıktı. MHP oylarında ise 7 Haziran’a göre 1 puan azalma var. Bana göre bu azalmanın yüzde 0,7’si CHP’ye giden oylar, yüzde 0,3’ü de AKP’ye geri dönen milliyetçi oylardan kaynaklanıyor.
1 Kasım’a ilişkin en merak edilen konuların başında HDP’nin baraj sorunu yaşayıp yaşamayacağı geliyor. Acaba HDP barajı bu kez de aşabilecek mi?
Bana göre, terör ve güvenlik operasyonlarının ne AKP’ye ne de HDP’ye kayda değer bir etkisi oldu. HDP seçim sonrasında oylarını bir miktar artırmıştı. Ancak PKK saldırıları ile birlikte tekrar yüzde 13 seviyesine geriledi. Şu an için bir baraj sorunu yaşamayacak gibi gözüküyor. Hatta seçime doğru oylarında artış olabilir.
Türkiye’nin batısında HDP bürolarına ve Kürt vatandaşlara karşı ciddi bir saldırı ve linç kampanyası ortaya çıktı. Bu şartlar altında HDP’ye oy artışı sağlayacak etkenler..
HDP iki kesimden oy alıyor: Kürtler ve taktik-protest oy kullanan Türkler. Kürtler, son olaylardan sonra HDP’yi terk etmek bir yana daha fazla dayanışma içine gireceklerdir. Ayrıca taktik oy kullanan Türkler de AKP’nin tek parti iktidarına karşı yine HDP’ye bir miktar destek verecektir. HDP, 7 Haziran’da aldığı yüzde 13 oyun yüzde 2’sini Türklerden aldı. Bu yüzde 2’nin yüzde 1,5’i ise direkt CHP seçmeninden geldi. 
Eylül’de bu CHP’li seçmenin yarısının CHP’ye geri döndüğünü açıkça gözlenmektedir. Dolayısıyla şu an itibariyle HDP’ye yeni gelen Kürt oyları ile CHP’ye dönen Türk oylarının birbirini dengelediğini görüyorum. Bakın, Eylül’de HDP’li seçmene “Demirtaş’ın ‘şartsız, ama’sız silahların bırakılması’ çağrısını nasıl buluyorsunuz?” diye soruldu. HDP’lilerin yüzde 84’ü Demirtaş’ın sözlerine katıldığını söyledi. Yalnızca yüzde 10’luk bir HDP seçmeni ‘katılmıyorum’ dedi. Dolayısıyla HDP içinde PKK’nın son eylemlerini destekleyenlerin oranı yalnızca yüzde 10. Bu da HDP’nin Türkiyelileşme projesinin tabanda çok büyük oranda kabul ve destek gördüğünü gösteriyor.
7 Haziran sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim döneminde meydanlara inmesinin AKP’ye oy kaybettirdiği tespiti yapılmıştı.  Görünen köy kılavuz istemez misali, 1 Kasım sürecinde Erdoğan yine alanlarda olacak gibi gözüküyor..
Erdoğan’ın meydanlardaki üslubu tabi ki  AKP’ye oy kaybettirdi. Ancak Erdoğan, 7 Haziran için de 1 Kasım için de Davutoğlu’nun seçim kampanyasını yürütmek konusunda tek başına yeterli olmayacağını düşünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sefer de çıkıp meydanlarda terör ve anarşi temalı öfkeli konuşmalar yaparsa, AKP oy kaybetmeye devam edecektir. Bugüne kadar AKP’ye seçim kazandıran şey, ekonomik başarı gibi gözüken unsurlardı. Ancak toplumdaki ekonomik kaygılar ve kriz algısı giderek artıyor. Üstelik Erdoğan’ın toplum nezdindeki itibarı da şu anda hiç olmadığı kadar düşmüş durumda.
 Bana göre Erdoğan’ın bir lider olarak beğeni düzeyi yüzde 70’lerden yüzde 38’e düştü. Son olarak parti yönetiminde ciddi değişiklikler yapılarak Erdoğan’a daha yakın bir yönetim kabul edildi. Bu değişiklik ve kongre, topluma bir enerji veremedi, sempatik olamadı. AKP’nin 1 Kasım’da işi daha zor.
Ekonomideki kriz algısı ne düzeyde diye sorarsak;
Eylül başlarında yapılan analizlere göre vatandaşın ekonomik kaygıları sürekli artıyor. Araştırmaların sonuçlarına göre kriz bekleyenlerin oranı yüzde 55,2’ye çıktı. Katılımcıların yüzde 64.6’sı ekonominin kötü yönetildiğini düşünürken, yüzde 55’i ise bir ekonomik kriz beklediklerini belirtiyor.
1 Kasım sonrasında Türkiye’yi nasıl bir siyasi tablo bekliyor..
Şahsen ben, 1 Kasım gecesi, 7 Haziran gecesinden çok farklı bir tablo beklemiyorum. 
AKP yine tek başına iktidar olamayacak. 
Yine koalisyon trafiği gündeme gelecek. MHP’nin HDP’yi reddetmesi dolayısıyla bir ‘muhalefet iktidarı’ mümkün gözükmüyor. 
AKP’nin koalisyon girişimlerinde ise son söz Erdoğan’ın olacak. Erdoğan da CHP ya da MHP ile uzun soluklu bir koalisyon yerine, şimdi olduğu gibi kısa süreli bir azınlık hükümetiyle üçüncü kez sandığa gitmeyi tercih edecektir. 
Dolayısıyla, Türkiye 2016’da üçüncü kez seçime gidebilir diye düşünüyorum.
Bu kaosların üst üste gelmesi, vatandaşın (özellikle dar gelirli) 7 Haziran’dan sonraki ekonomik krizden fena şekilde etkilenip, mağdur olması çok acı bir olay.
Vatana ve vatandaşa çok kötü olan bu gidişatın bir an evvel düzelmesi düşüncesiyle,
Esen Kalın..