İSTANBUL, 16 OCAK 2010 TARİHİNDEN AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ” TACINI GİYDİ. YENİ DÜNYA DÜZENİNDE İSTANBUL, ADINDAN ÇOKÇA SÖZ ETTİRECEKTİR. ASLINA BAKILIRSA İSTANBUL, YALNIZ AVRUPA’NIN DEĞİL, ORTADOĞU’NUN DA BAŞKENTİDİR. İstanbul 16 Ocak 2010 tarihinden itibaren Avrupa Kültür Başkenti oldu; hatırlı uğurlu olsun.. İsatnbul’un böylesine görkemli bir sıfatı giyinirken hazırlıksız yakalandığını söyleyerek eleştirenler var. Evet, dış görünüşüyle 7 tepede 7 konser vererek ve göz kamaştırıcı bir havai fişek gösterisi ile Avrupa’nın kültür başkenti olunamaz. Böyle görkemli bir sıfatın kuşanması, ancak göz kamaştırıcı kalıcı ve somut eserlerin açılış törenleriye birleştirildiğinde anlamlı olur. 8.5 milyon liralık açılış töreni harcamalarının boşa gittiği söylenemez, ama devamını getirmek gerekir. “İstanbul 2010 gelecekte hangi eserle anılacak?” sorusuna anlamlı bir yanıt verebilmeliyiz. Elbette yeni bir İstanbul inşa edilmesi beklenmiyordu, ama 2010 sonrasında İstanbul’un tarihinde “Avrupa Kültür Bankenti” tacıyla yaşadığı bu yılı anısını yarınlara taşıyacak bir anı taşı bile dikilmemiş olması, affedilmesi zor bir ilgisizlik örneğidir. Önümüzde Barselona ve Lizbon gibi örnekler var; bu tarihi şehirler oldukça büyük bütçeler harcanarak kaybettiği tarihi kimliklerine yeniden kavuşturulmuştur. KÜLTÜR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA... İstanbul 2010.. İstanbul 2010 yılının kültür başkenti.. Kültürün söz konusu olduğu bir noktada, yalnızca dış görünümden söz etmek de olayın boyutunu tamkavrayamamış olmanın bir ifadesi olacaktır. İstanbul yerleşim tarihi açısından bakıldığında 300 bin, kentleşme tarihi açısından bakıldığında 3 bin, başkentler tarihi açısından incelendiğinde de binaltıyüz yıllık bir geçmişi olan ve stratejik konumu itibariyle, var olduğu günden bu yana hep tarih sahnesinde olmuş şehirdir. Yeryüzünde üç imparatorluğa başkentlik etmiş, farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, kurulduğu günden bugüne yüzyıllar boyunca çeşitli dil, din ırktan insanların birarada yaşayabildiği metropolit yapısını barış içinde sürdürebilmiş kaç yerleşim birimi sayabilirsiniz? İstanbul, dünyanın incisi bu şehir, her önemli olay sonrasında bir anıt, bir dikilitaş, bir çeşme, bir cami ile ödüllendirilmeye alışık bir şehirdir. Bir önemli olay sonrasında şehre armağan edilen bu eserler, ilerki yıllarda bir tarih sayfasının canlı tanığı olarak, gelene geçene o tarihi olayı anlatır. 2010 yılında Avrupa’nın “Kültür Başkenti” olan İstanbul’un bu görkemli tacı giyişini yarınki nesillere anlatacak böyle özel bir eserin açılış törenini, Avrupa ülkelerinden gelen kültür bakanlarının hep birlikte yapmaları, kordelasını hep birlikte kesmeleri, Avrupa basınının her yayın organında rahatça yer bulacak bir haber olmaz mıydı? İstanbul Avrupa’nın “Kültür Başkenti” ilan edildi, peki baş davetli olarak ülkemize gelen Avrupa ülkelerinin kültür bakanlarına İstanbul’u İstanbul yapan, İstanbul’a “Kültür Başkenti” tacını kazandıran kültürel zenginlikleri tanıtılabildi mi? İstanbul 2010’nun yararları sayılırken en başta turizmimize olası katkılarından söz ediliyor. Peki, Avrupa’nın her ülkesinden İstanbul’a yağan dünya medyası aracılığı ile tarihi ve kültürel zenginliklerimizi dünyaya tanıtabilme fırsatını değerlendirebildiğimiz söylenebilir mi? “2010 Kültür Başkenti” etkinliklerinin önemli bir bölümünü izlemiş biri olarak bu soruya canı gönülden “evet” diyemiyorum. Konuk bakanların Atatürk Hava Limanı’nda karşılanmaları, eskortlar eşliğinde Hilton Oteli’ne taşınmaları Türk konukseverliğinin güzel bir örneği idi. Fakat, onca ülkenin bakanlarını, Haliç Kültür Merkezi’ne taşırken bir otobüse tıka basa doldurmak, hiç de şık bir organizasyon örneği değildi. İstanbul 2010 internet sitesi dünyaya değil de sanki bize yönelik bir tanıtım anlayışı ile hazırlanmış; dış tanıtım ayağı çok zayıf kalmış. “Kültür Başkenti” ilan edilmesi dolayısıyla, İstanbul’a gelen onca kültür bakanını birarada gösteren bir ‘aile fotoğrafı’ çekilebildi mi? İSTANBUL YALNIZ AVRUPA’NIN DEĞİL, ORTADOĞU’NUN DA KÜLTÜR MERKEZİ.. İstanbul, 16 Ocak tarihinden itibaren Avrupa’nın Kültür Başkenti. Fakat, barındırdığı kültür mirası dikkate alındığında, İstanbul yalnız Avrupa’nın değil, Ortadoğu’nun da kültür başkentidir. Bilindiği gibi, kısaca ‘9/11’ olarak anılan İki Kuleler şoku sonrasında, hiç de geçerli olmayan gerekçelerle Irak’ı işgal edenler, bu bağımsız ülkenin yalnızca petrol varlığını değil, insanlık tarihinin en önemli mirasını da yağmaladılar. Bu yağma, züccaciyeci dükkanına dalan fil misali yapıldığından, insanlığın binlerce yıllık bu paha biçilemez mirasının şimdi nerelerde olduğu bilinmiyor. Sumerlerden, Asurlular’dan, Elamlardan, Akadlardan, Abbasilerden, Osmanlılardan kalan eserlerin hesabını soran yok. Nereye gitti binlerce, yüzbinlerce tarihi eser, buharlaştı mı? Bağdat’ın Arkeoloji Müzesi’nden yağmalanan yüzbinlerce parça tarihi eserin, Bağat Milli Kütüphanesi’nde paha biçilmez yazma eserlerin yurt dışına kaçırıldığı biliniyor. Irak petrol kuyularının yanı sıra benzersiz kültürel hazinesini de kaybetti. Bugün Irak müzelerinde sergilenen binlerce yıllık eserleri görebilmek mümkün değil. Geçenlerde Bağdat müzesinin yeniden açılış töreni yapıldı. İçerde yalnızca birkaç ton çeken, taşınması zor eserler vardı. O nedenle, insanlığın en eski tarihi eserlerini barındıran İstanbul, bu yönüyle gerçekten Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun kültür merkezi. Peki, Avrupa’nın her ülkesinden gelen kültür bakanlarını, herşeyden önce Arkeoloji Müzesi’ne götürmemiz, Avrupa basınını Arkeoloji Müzesi’ne yönlendirmemiz gerekmez miydi? Ayasofya’yı bu yıl 2 milyonu aşkın kişi gezmiş, peki Ayasofya’nın yanı başındaki Arkeoloji Müzesi’ni niçin yalnızca 350 bin kişi ziyaret etmiş? Bu İstanbul’un değil, bizim ayıbımız. İstanbul Arkeoloji Müzesi, içerik bakımından, Avrupa’nın en ünlü arkeoloji müzeleriyle yarışabilecek zenginlikte, ama bu gerçeği bugüne kadar dünyaya bir türlü duyuramadık. 2010 YILIN SULTANI, “KÜLTÜR BAŞKENTİ” TACIN KUTLU OLSUN. Kültür başkenti olmanın 10 yararı olacakmış İstanbul’a. Birincisi, turist sayısı artacakmış; bu yıl üç milyon turist bekleniyormuş. Peki, ama turist Tarkan konseri dinlemek için ya da havai fişek gösterisi seyretmek için gelmez ki.. “2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti” etkinliklerini düzenleyenler bu gerçeği bilmiyorlar mıydı? Niçin bu güzelim tanıtım fırsatını heba ettik? Altı konser bir havai fişek gösterisi için harcanan paralara yazık olmadı mı? Yarınlara, “2010 İstanbul Kültür Başkenti” ile ilgili ne gibi bir somut eser bırakabildik? “Kültür Başkenti olmanın 10 yararı” var deniyor; madde madde sıralanmış. O yararları sayanlara sormak isteriz, siz o sayılanların gerçekleşeceğine gerçekten inanıyor musunuz? 2010 Yılın Sultanı, “Kültür Başkenti” tacın kutlu olsun..