“Unutturmamak için yazdım, unutulmasın o yıllar..!”

  Yazımın başlığı yeni kitabımın adıdır. Okurlarla buluşalı, 3 hafta oldu.
  Pekiyi bu kitabı neden yazdım?
  Bilindiği üzere ‘Cumhuriyet Türkiye’sinin’ geride bıraktığı tam 91 yıl var; sevinciyle, hüznüyle, acısıyla neredeyse bir asırlık zaman kalmış ardımızda…
 Ben 50’li, 60’lı, 70’li, 80’li, 90’lı yıllarda, bu 10’narlı yılların içinde kalan çok önemli olayları da yaşadım; bazılarında ise görev aldım.
 Bu uzun zaman yolculuğunda kalan, kimisinde gülümsediğimiz ama çoğunluğunda hüznün ve acının gözyaşlarıyla hatırlanan bu önemli olayların; genç kuşaklarca bilinip, öğrenilmesinin ve özellikle günümüzün Türkiye’sinde yaşanan olaylarla mukayese edilmesini düşündüm.
 68 kuşağının da bir temsilcisi olarak çocukluk, gençlik ve yetişkinlik dönemimde kalan yaşanmışlıkları; kendi yaşadığım gerçeklerle örtüştürerek anlatmaya çalıştım.
 Çünkü 68 kuşağı; bu zaman dilimine damgasını vurarak, gerek ülkemizde ve gerekse dünyada, kendilerine has özgürlük anlayışlarıyla, hayata bakışlarıyla; hem yaşamın renklerine anlam katmış, hem de dünyada yaşanmış çok önemli olayları yönetmiş ve yön vermiştir.
 Geçmişten geçen bu zaman diliminde kalan, insanı en güzel anlatan tüm duygusallıkların, doğanın o eşsiz mucizevi gücü ile coşan yaşanmışlıkların, insanlarımız üzerindeki etkilerinin nasıl hissedildiğini anlatmadan geçmek; ülkemizin ardında kalan o zamana haksızlık olacaktı.
 Bu noktada, bir daha yaşanmayacak olan o rengârenk duygu yumaklarına tanıklık eden ben ve benim kuşaklarımın çok şanslı olduğuna inanıyorum.
 Çünkü zamanın o duygusal renkleri, yaşanan aşk ve sevgi yumakları ne yazık ki, günümüzün Türkiye’sinde, dünyamızın genelinde acımasızca görmezden gelinmiş ve neredeyse yok edilmiştir!
 Aslında küreselleşen dünyanın, gelişmişliğin o acımasız kriterleri, günümüzün makineleşmiş yaşamı; önce insanlığı, tüm insani duyguları esir almış. Sonrasında ise; acımasızca yok etmeye başlamıştır.
 Dünya nüfusunun her geçen gün biraz daha arttığı günümüzde:
 Doğanın o eşsiz güzelliklerinin, aynı gezegende yaşadığımız yaban hayatın ve bu hayatın içinde kalan son türlerinin, biz insanoğlunun acımasızlıkları nedeniyle neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı, karşıya kalışlarını,
 Bitki örtüsünün, ormanların, yer üstü tüm doğal zenginliklerin, insani değerlere yön veren tüm duygusallıkların, günümüzün maddi değerlerine nasıl yenik düştüklerini,
 Günümüzün vahşi kapitalizmi ile oluşan manevi değer aşınmışlıklarını, insanoğlunun bu değerlere vermiş olduğu zararları görmezden gelmek, geçmiş ile bugünü mukayese etmemek, yazmamak, görüş belirtmemek; yaşadığımız gezegene yapılacak büyük bir haksızlık olurdu. Ama en çok da gelecek nesillerin bu gerçekleri bilmeye hakkı vardır diye düşündüm.
 İşte bu nedenledir ki, kitabımı hazırlarken; kimi zaman geçmişimde yaşadıklarımı, o dönemde toplum içinde yaşanan gerçekleri ve toplumumuzun yüce değerleri ile oluşan ‘Türk Milletinin’ yapısal özelliklerini; aile hayatımıza odaklayarak, bizzat yaşadıklarıma, görev almış olduğum olaylardaki tespitlerime, gözlemlerime ve belgelerine dayanarak anlatmaya çalıştım.
 Geride kalan yarım asrı aşkın bu süreçte; ülkemizin onarlı yıllarında kalan önemli olayları yaşayan bir yurttaş, kimi dönemlerinde görevli olan bir kişi olarak; bildiğim, gördüğüm ve yaşadığım o dönemleri özetleyerek belgesel analizini yaptım.
 Doğuşumuzdan bugüne, vatanımız diye bellediğimiz, ‘ay yıldızlı’ gölgesinde yaşadığımız ‘al bayrağımızın’ sarıp, sarmaladığı bu ‘gazi topraklarda’,
 Güzel ülkemizin temel niteliklerinin pek çoğunun giderek değer yitirdiği, türlü açılımlar adı altında şeklinin değiştirilmek istendiği bu son dönemde bizlerin, sizlerin, onların, bizim insanımızın dünyaya nam salmış o güzel niteliklerimizin, değerlerimizin, küreselleşen dünya şartlarına uyum adı altında; nasıl değiştirilmeye, dönüştürülmeye çalışıldığına da dokunmaya çalışacak kitabımın çevrilen her sayfası…
 O kadar kolay mı geçti 10’arlı yıllar? Yıllarla birlikte akıp giden, o önemli yaşanmışlıklar…
 Kimilerine göre mucizevi, kimilerine göre hesaplaşılması gereken, kimilerine göreyse yeniden yazdıklarına inanılan tarihin gölgesiyle değil, tarihe kazınan gerçeklerle anlatıldı o yıllar.
 Ve bu kitabım:
 O günlerden bugünlere bizleri ‘ümmetlikten’, vatan topraklarını düşman çizmesinden kurtararak, bu ülkenin yiğit evlatlarına ‘millet’ kimliği kazandıran ve yaşadığımız bu coğrafyada milletimizden aldığı güçle, adeta kan çanağından bir devlet kuran;
 Gazi Mustafa Kemal ve dava arkadaşlarının yarattığı bu mucizevi gerçeğin; hiçbir neden uğruna göz ardı edilemeyeceğini,
 Yakın tarihimize damgasını vuran olayları okurken; bu olayların içinde daha çok insani duyguları, milletimizin yaşanmış geçmişini süsleyen değerlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi, doğal yaşamın içinden koparılan güzelliklerin neler olduğunu anlatmaktadır.
 Kimi zaman sevincin coşkusu, kimi zaman hüznün burukluğu, kimi zamansa acının gözyaşlarıyla…
( Bu yazım vesilesiyle 19 Eylül Gaziler gününü en içten duygularımla kutluyor; başta devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal eden Gazilerimizi rahmet ve minnet duygularıyla anarken, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor,  halen hayatta olan tüm Gazilerimize sağlık ve saadet dolu bir yaşam diliyorum. )